Prof. Dr. Sait Yılmaz, Hürmüz Boğazı´nda yaşanan gerginliği, İsrail´in bölgedeki politikalarını, S?400 ve Doğu Akdeniz´e ilişkin son gelişmeleri Millî Gazete´ye değerlendirdi.
Türkiye, bir yandan terör belasıyla uğraşırken ABD ve İngiltere Hürmüz Boğazı´nda İran ve Çin´e karşı savaş provası yapıyor. Ortadoğu ile ilgili öncelikle şunu bilmeliyiz; Ortadoğu´da yabancı güçler var. Bu yabancı güçlerin dertleri belli. Bunlardan birincisi bölgenin enerji kaynaklarını sömürmektir. Trump kendi halkına ?Ortadoğu´dan çaldığım paralarla size istihdam sağlıyorum? diyerek seçim vaadi sunuyor. Şimdi bu noktadan bakarsak bölgede bir de İsrail faktörü var. İsrail´in dış politikası İran düşmanlığı üzerine oturtulmuştur. Bu kapsamda da ne yazık ki kukla rejimler, İsrail´le çok içli dışlı hareket ediyor.
Ortadoğu´yu ne bekliyor dersek, Ortadoğu´da büyük bir İran savaşı bekleniyor. Ben yıllar önce NATO´da çalışırken, İran´a yönelik saldırı planlandı. Bu planın tarihi ise 2018 olarak belirlenmişti. Fakat o dönemde füze kalkanı projesi istedikleri gibi gelişmediği için ve Amerikan ekonomisi kötüye gittiğinden, saldırı planlarını 2020´ye aldılar. Şu anda İran´da yaşadığımız bu insansız hava aracının düşürülmesi, gemilere el konulması, İran´ın iç karışıklığı, yapılacak gerçek savaşın test harekâtları, test senaryoları olarak ortaya konuyor. Çıkartılmak istenen İran savaşının asıl nedeni Çin´dir. 2035´te yapılacak olan büyük Çin savaşının provasını İran üzerinde yapıyorlar. Türkiye´nin millî çıkarları doğrultusunda İran´ın yanında olması gerektiğini düşünüyorum.
Yaklaşık bir senedir Türkiye ile ABD arasında çok derin pazarlıklar yapılıyor. Trump ?Suriye´den çekileceğiz? dedi. Ancak Amerika´nın içinde Trump´tan ayrı bir devlet var. Trump ve küresel sermayenin bir grubu Trump´ın kararlarına karşılık negatif yönde karar veriyor. Hatta en yakın adamları dâhil PKK ve PYD terör örgütüne karşılık korumacı bir politika yürütüyor. Duruma bu yönden bakmamız gerekiyor. Şayet Türkiye, Suriye´nin bütünlüğünü istiyorsa, terörle mücadele edip buradan PKK´yı temizlemesi gerekir. Bu da merkezi Suriye yönetimiyle işbirliği yapmaktan geçer. Dolayısıyla Türkiye eğer kendi millî çıkarlarını düşünüyorsa, sübjektif ideolojik politikalar yerine kendi millî çıkarlarına dönerse o zaman doğru yolu daha iyi bulur.
Hocam, Ortadoğu´ya dair son olarak nelere dikkat çekmek istersiniz?
Öncelikle şunu belirtmek isterim. Bölgede yabancı kuvvetler mevcut. Bu kuvvetlerin başını ABD çekiyor. Şimdi bu noktadan Ortadoğu´ya bir bakış yapmak gerekiyor. ABD yönetimi Ortadoğu´da bölgenin enerji kaynaklarını sömürerek, kukla rejimleri soyuyor. Bölgede bulunan çok sayıda petrol rezervlerinin de başında bulunuyor. ABD bölgede her noktaya hâkim olma çabasında olsa da, İsrail´le ortak hareket ediyor. Ortadoğu´da İsrail varlığını sürdürmek için, sinsi planlarını devreye sokmaya çalışıyor. Bu kapsamda da ne yazık ki, birkaç Ortadoğu ülkesi de İsrail´e hizmet ediyor. ABD ve İsrail, bölgenin birçok alanında taşeron terör örgütleriyle bir arada hareket ederek, planlarını devreye sokmaya çalışıyor.
S?400 hakkında görüşleriniz nelerdir?
Öncelikle S-400´ü tanıyalım. S?400 hafızasında düşman kuvvetler olarak, NATO hedeflerini, Amerikan hedeflerini ve Batı´nın hedeflerini düşman olarak tanımlıyor. S?400 füze sistemi tanımlanan bu düşman hedeflerini tanıyarak, havada gördüğü düşman kuvvetlerine ait unsurları yok etmeye programlıdır. Örnek vermek gerekirse, sınırımızda bu sistemi kullanmaya kalktığımızı düşünelim. Bölgede kim var, ABD ve Rusya var. Peki, bu sistem ABD´yi bölgede düşman olarak algılayacak. Ancak Rus kuvvetlerini dost olarak algılayacağı için sistem kendini kilitleyecektir. Bu sebeple o bölgede bu sistemi kullanmanız imkânsız hale gelecektir. Dolayısıyla Türkiye´nin orta ve kısa menzilli hava savunma silahlarında uygulayacağı strateji millî yazılıma yönelik olmalıdır.