18 09. 2018 Salı
İSTANBUL - Elif Selin Çalık Muhasiloviç
İstanbul Şehir Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara, Fener Rum Patrikhanesi´nin Ukrayna kiliselerinin bağımsızlığı yönünde Kiev´e temsilci göndermesi sonrasında Rus Ortodoks Kilisesi ile kopma noktasına gelen ilişkilerinde Anadolu Ajansının sorularını yanıtladı.
Büyükkara, tarihte iki kilise arasında benzer ihtilafların yaşandığını ve bu son çekişmenin Turuncu Devrimi´nin son halkası olduğunu söyledi.
Fener ? Rus kiliseleri arasındaki gerginliğin dünden bugüne yansımalarına değinebilir misiniz?
Görünürde durum Fener Rum Patrikhanesi´nin Kiev´e temsilci gönderme kararını almasıyla Ukrayna Kilisesi´nin bağımsızlığını tanımaya yönelik girişimi akabinde Rus Ortodoks Kilisesi´nin bu karara misilleme olarak Fener Rum Patrikhanesi´nin ibadetlerde anılmaması kararını alması olarak biliniyor. Aslında, Fener Rum Patrikhanesi ile Moskova Ortodoks Kiliseleri arasındaki ihtilafın başlangıcı epeyce eski tarihlere kadar gidiyor. 1054´te vuku bulan Hristiyanlık´taki büyük bölünmenin bir tarafı Vatikan, diğer tarafı ise Fener´di. Dolayısıyla bu büyük miras Ortodoks dünyasına Fener üzerinden bu kilisenin evrenselliğini ifade eden ?ekümeniklik? olarak yansımıştı. Bu unvan Büyük Bölünme öncesinde zaten 451 tarihinde Kadıköy Konsulü´nde onaylanmıştı. Ayrıca Fener Rum Patrikhanesi, daha sonraki iç bölünmeler sonrasında ve yeni Ortodoks hiyerarşide ?eşit kiliseler arasında ilk? (primus inter pares) olma imtiyazını daima muhafaza etti.
Fener Rum Patrikhanesi´nin sahip olduğu bu imtiyaz 1453´te İstanbul´un Fethi sonrası değişti mi?
1453´te Fener´in Müslümanların eline geçmesi ile bu imtiyazı bozulmamıştır. Ancak, fiili olarak bu yeni durum Fener´in yüksek statüsünü ister istemez sarsmıştır. Bugün Fener, organizasyon anlamında 5 milyondan az bir Ortodoks topluluğuna (İstanbul, Ege adaları ve Kuzey Yunanistan) hitap eder durumdadır.
Buna karşılık, milli Ortodoks kiliselerinin en güçlüsü olan Moskova Patrikliği yaklaşık 100 milyon nüfuslu bir alana hitap ediyor. Doğu Avrupa ve Balkan Ortodokslarının da ortak ?Slav? kimliği altında hamiliğine soyunmuş bir büyük kilisedir. Yani fiili anlamda güçlü olan kilise Moskova Patrikliği, tarihi ve sembolik anlamda güçlü olan ise Fener Patrikliği´dir.
Çekişmenin tarihteki benzer örnekleri
Söz konusu gerginliğe benzer olaylar tarihte sıkça kendini göstermiş midir?
Evet, günümüzde cereyan eden Rus Ortodoks Kilisesi ile Fener Rum Patrikhanesi arasındaki gerginliğe benzer örneklere tarihte sıkça rastlıyoruz. Yakın tarihte 1917 sonrasında Komünizm nedeniyle Rus Ortodoks Kilisesi bir gerileme gösterdiyse de İkinci Dünya Savaşı sonrasında Stalin politikalarıyla Sovyetler´in (SSCB) Avrupa´da yayılmasının bir aracısı haline geldi. Böylelikle Balkanlardaki büyük Ortodoks nüfusunu Fener Rum Patrikhanesi´nin yörüngesinden çıkartıp kendi yörüngesine bağlamayı başardı. Yine son zamanlarda Amerika´da mukim ?oldukça varlıklı? Ortodoks cemaatine hükmeder hale gelmesi ve Japonya gibi yeni kiliseleri kendi kontrolüne alması Fener´in ekümenizmine (Hristiyan evrenselliğine) açıkça bir meydan okumadır. Görüldüğü gibi, geçmişe baktığımızda ilişkiler sanıldığından çok daha fazla bozuktur.
SSCB´nin çöküşünden sonra Fener Rum Patrikhanesi´nin "Ortodoks milletlerin iplerini tekrar eline almak istemesi", mesela önceden Moskova´ya bağlı olan Estonya Kilisesini 1996´da kendisine bağlaması, Fener ile Moskova´nın ilişkilerini daha da bozmuştur. Bu olay nedeniyle Moskova Patrikliği, geçici olarak da olsa, Fener´in evrenselliğini kendi ritüellerinden düşürmüştür. Moskova Ortodoks Patriği´nin 2009´da İstanbul´a gelerek Aya Yorgi´de bir ayin yönetmesi, ilişkileri onarmaya kafi gelmemiştir.
"Bu son çekişme Turuncu Devrimi´nin son halkasıdır"
Turuncu Devrimi´nden sonra Ukrayna Kilisesi ile Fener Rum Patrikhanesi arasında gelişen ilişkiler bu kriz sürecinin son halkası olarak görülebilir mi?
Evet, yaşanan son çekişmeler Turuncu Devrimi´nin son halkası olarak görülebilir. Bunun sembolik anlamı Moskova açısından daha büyüktür. Çünkü, Rusya´da Ortodoks Patrikliği´nin kuruluşu 15. yüzyılda Moskova´da değil şimdi Ukrayna´nın başkenti olan Kiev´de gerçekleşmişti. Bu yüzden bu son Kiev´in tanınması olayının çıkardığı gürültü daha büyük oldu. Yine, Moskova´nın tepkisi de aynı ölçüde çok ses getirdi.
Çekişmede Vatikan´ın konumu
Peki, sizce bu ihtilaf Katolik dünyasının merkezi Vatikan açısından nasıl değerlendirilmeli?
Büyükkara: Latin Katoliklerin 1204´te İstanbul´u işgalleri ve Fener kilisesini lağvetmeleri, Hristiyanlığın bu iki büyük tarafı arasındaki rekabeti düşmanlığa çevirmişti. 800 yıl sonra 2004´te Papa 2. John Paul´un bu olaydan dolayı tüm Katolik dünya adına Fener´den özür dilemesi ve bu özrün Patrik Bartholomeos tarafından kabulü Hristiyanlık aleminde yeni ve önemli bir sayfanın açılması anlamına geliyordu.
Vatikan, Batı aleminin bir parçası olarak, hem Sovyetler döneminde hem de sonrasında daima Rus Ortodokslarına karşı Fener´in yanında olmayı yeğlemiştir. Bu tavrını şimdi de sürdürüyor. 2016´da Papa ile Moskova Patriği´nin Küba´da buluşması sembolik anlamı ötesinde ilişkileri düzeltecek bir adım olamamıştır.
Ukrayna meselesinde de Vatikan´ın tavrı, Fener´in yanındadır. Bu ilişkinin değişmez bir ilişki olduğunu söyleyemeyiz. Mesela Fener´in benzer şekilde Atina merkezli Yunan Ortodoks Kilisesi´yle de arasının hayli sorunlu olduğu göz önüne alındığında, Vatikan´ın Fener´i tek muhatap olarak kabul ettiğini söyleyemeyiz. Vatikan´ın politik dengeleri daima gözeteceğini, konunun dini olmaktan ziyade politik bir arka planı olduğunu görmezden gelemeyiz.
Fakat neticede Vatikan, ilk ayrıldıkları muhatapları olan Fener´e öncelik verecektir. Fener´in fiilen güçsüz durumu ve Ortodoks dünyasındaki mevcut ayrılıklar Vatikan için Doğu Hristiyanlığı´nda yeni taraftarlar elde edebilmenin de bir vesilesidir. Yine tarihe baktığımızda, benzer iç ayrılıkların Doğu ülkelerinde Keldaniler ve Maruniler örneklerinde olduğu gibi yeni Katolik Kiliselerin doğuşuna zemin hazırladığını hatırlayabiliriz.