Mehmet BEYHAN
- Hocam öncelikle bize zaman ayırdığınız için teşekkür ediyoruz. ?Kadife Darbe´ yazılarınızda da belirttiğiniz gibi ABD´nin; Türkiye´deki mevcut iktidarı değiştirmek istediğine dair toplumda geniş bir mutabakat var.
İlk sorumu şöyle sormak istiyorum; Amerika mevcut iktidarı neden değiştirmek istiyor?
Çok teşekkür ederim, güzel bir soru bu. Henry Kissinger bir ifadesinde diyor ki; ?Biz dost ülkelerde iş başına gelen iktidarlara bir daire çizeriz, çizdiğimiz o daire içerisinde kaldıkları sürece aramızda hiçbir sıkıntı yaşanmaz.´
Hadiselerin gerçek yüzünü anlayabilmek, sosyal ve siyasal olayları iyi ve isabetli tahlil edebilmek için şu üç temel faktör göz önüne alınmalıdır:
1. Ülkenin iç dinamikleri
2. Bölgesel dinamikler
3. Küresel dinamikler
Bölgesel ve küresel dinamikleri, dış dinamik olarak tanımlarsak bölgesel dinamikler ile küresel dinamiklerin örtüştüğü nokta kavşak noktasıdır. Kavşak noktasındaki menfaatler her iki ülke için de ortaktır, ortak menfaatlerin olduğu yerde kavga olmaz. Orası barış bölgesidir. Çünkü o kavşak noktasında her iki devle de mevcut durumdan yararlanır. Her iki ülkenin menfaatlerinin geleceğe dönük projeksiyonları aynı olamayacağına göre o barış kavşağından bir gün ayrılmaları söz konusu olacaktır. O ayrılma söz konusu olduğu anda Amerikan menfaatleri, yani sizin ile ilgili öngördüğü kendi menfaatleri tehlikeye düşüyor.
- Türkiye o kavşak noktasında Amerika ile buluşamadı mı?
Türkiye o kavşak noktasından ayrıldı ve kavga başladı. Yalnız, bu yeni bir olay değil. Örneğin Adnan Menderes, Batı´nın Türkiye´ye sürekli ambargo uygulamasına karşı Sovyet Rusya´ya giderek Türkiye´nin kalkınmasının, gelişmesinin ve sanayileşmesinin daha hızlı gerçekleşmesi için destek istemişti. Bunun akabinde
27 Mayıs darbesi ile Menderes idam edildi.
Yine, Süleyman Demirel de, o dönem medyada yazılıp çizilenlere baktığımızda Amerikan desteği ile iktidara gelen bir lider olarak gösterilmesine rağmen, 7 proje dosyası ile Amerika´ya gidiyor, Amerika kredi vermiyor. Avrupa´ya gidiyor, Avrupa da kredi vermiyor. Sovyetler Birliğine gidiyor, Sovyetler Birliği Demirel´e destek vererek 3 tesisin kurulması için Türkiye´ye yardım ediyor. Bunlar; İskenderun Demir Çelik Tesisleri, Ali Ağa Petrol Rafinerisi ve Seydişehir Alüminyum Tesisleri? Ayrıca ülkeler arasında düzenli tren seferleri koydular ve üst düzey temaslara başladılar.
Hatta bu olaylar üstüne Demirel şöyle bir ifade kullanır: ?Amerikan büyükelçisi benim odama geldi, daha oturmadan ?Ekselansları eksen mi değiştiriyorsunuz?´ dedi. Hiç unutmuyorum o tavrını.? diyor. Akabinde Süleyman Demirel 12 Mart muhtırasını yiyor ve iktidardan düşürülüyor.
Sonra Ecevit iktidar oluyor ve koalisyonlar dönemi başlıyor. 1980´e doğru gelindiği zaman, Amerika, NATO´dan daha önce çıkmış olan Yunanistan´ın NATO´ya geri dönmesini ve Türkiye´nin bunu kabul etmesini istiyor. Çünkü Yunanistan´ın NATO´ya kabul edilmesindeki tek engel Türkiye! O dönemde iktidar olan Ecevit ve Demirel bunu kabul etmeyince bildiğiniz gibi 1980 darbesi oluyor.
Erbakan hoca baştan beri kural dışı olduğu için o da 28 Şubat darbesi ile görevden uzaklaştırılıyor.
28 Şubat sonrası yeniden iktidara gelen Ecevit´in son dönemlerinde hastaneye gönderilmesi kendisine yapılan teklifleri kabul etmediği içindir.
- Ecevit neyi kabul etmedi?
20 Mart 2003´de Irak operasyonuna destek verilmesi istendi ama Ecevit bunu kabul etmedi. İran´la ikili doğalgaz anlaşmasını iptal etmedi. Kıbrıs meselesinde onların istediğini yapmadı. Ermeni meselesinde yapılan teklifleri de kabul etmeyince hemen hastaneye gönderdiler.
Yine, Baykal´ın kaset olayının perde arkasında yatan üç neden vardır. Birincisi; Baykal, Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin, İsrail firmasına verilmesini Anayasa Mahkemesi´ne götürerek iptal ettirdi. İkincisi; Irak ve Suriye sınırını elektronik erken uyarı sistemiyle İsrail firmasına verilmesini yine Anayasa Mahkemesi´nde iptal ettirdi. Üçüncüsü; 1 Mart tezkeresinde de Baykal Meclis´te önemli bir rol oynadı ve sonrasında bir kaset komplosuyla Genel Başkanlık koltuğundan ettiler.
- Hocam, Türkiye´deki darbelerin geçmişine baktığımızda hangisini ?Kadife Darbe´, hangisini askeri darbe olarak tanımlıyorsunuz?
27 Mayıs bir askeri darbedir, 12 Mart bir askeri muhtıradır. Siyasi tarihimizde ?kadife darbe´ denilebilecek tek örnek ?Post modern darbe´ diye geçen 28 Şubat´tır.
Bunun haricinde yakın dönemde ?Kadife Darbenin´ yeni bir fiili uygulaması Oslo görüşmelerinin deşifre edilmesi ile birlikte başlayan ve Taksim Gezi Parkı ile devam eden süreçtir.
- Geçmişte yapılan darbelerin arka planındaki nedenleri söylediniz, peki, bugün ne oldu?
Şimdibugüne geldiğimizde, Ufuk Güldemir´in kitaplarının birinde okuduğum ilginç bir paragraf bugün yaşananlara ışık tutuyor. Bir Amerikalı hariciyeci ile konuşuyorlar. Hariciyeci diyor ki; ?Sizin gibi ülkelerde bir derdimiz var. Çok açık ve net söylüyorum iş başına getirdiğimiz iktidarlar bir zaman sonra milliyetçi lider oluyor. Nalıncı keseri gibi hep kendi ülkelerinin menfaatlerine vuruyorlar. Sayın Ecevit de böyledir, Sayın Demirel de böyledir bir tek Kenan Evren farklıdır. 80 Darbesi ile bir dünya lideri gibi davrandı ve Yunanistan´ın NATO´ya dönmesine izin verdi.´
- O zaman diyorsunuz ki şimdi ki iktidar milli menfaatleri önemsediği için değiştirmek istiyorlar?
Mevcut iktidar sanayileşmek istiyor. Savunma sanayini geliştirmek istiyor. Hatırlarsanız hava savunma sistemi için Çin halk cumhuriyeti ile anlaşma yapılmıştı ancak sonradan Amerika´nın devreye girmesiyle bu anlaşma iptal edildi. Nükleer reaktör kurulmasını sürekli engellemeye çalışıyor. Bir başka olay mesela ?HalkBankası´ olayının düşünün! İşin rüşvet boyutunu bir kenara bırakarak söylüyorum, bu olay küresel sisteme başkaldırmadır. Rahmetli Erbakan´ın da ısrarla gündeme getirdiği bir şeydir bu. Erbakan ?Ben buradan Cidde´ye para gönderemiyorum. Para ya Londra´ya ya New York´a gidecek, oradaki bankalar komisyonlarını alacak, ondan sonra ben parayı Cidde´ye göndereceğim.´ diyordu. Hatta ?Adil Düzen´ kitabında alınan banka komisyonlarını rakamlarıyla yazmıştı.
Tabii bu para transferlerinin başka bir boyutu daha var o da ?Dolar´ sirkülasyonunu kontrol etmekti. Halk Bankası olayı, bu anlamda Türk parası olarak Londra ve New York´a girmeden İran, Kuzey Irak, Türkiye, Hindistan ile Halk Bankası üzerinden, Türk parası üzerinden yapılmış olması, mevcut iktidarın milli menfaatleri öncelediğini gösteriyor. Bu da onları rahatsız eden bir durum?
- Hocam, Halk Bankası üzerinde ABD´de yürütülen dava ?Kadife Darbe´ süreçlerinin devamı diyebilir miyiz?
Çok teşekkür ederim önemli bir soru bu. Şu an Amerika´da görülen davanın şu boyutuna bakmamız lazım. Kadife darbeler ?gayri memnun´ ittifaklarına dayanır ve ülkede gayri memnun sayısını arttırmayı hedeflerler.
Kadife darbelerin beyin takımı; Amerika, Siyonist İsrail, İngiltere ve onların da üzerinde Soros ekibi vardır. İkinci halka Mason Sabetayist ekiptir. Şimdi biri küresel akıl, diğeri ise o ülke içerisindeki ikinci akıldır. Küresel aklın ürettiği strateji ikinci halkada ki yerli, o ülkenin vatandaşı olan Mason Sabetayist kesim tarafından o ülkeye adapte edilir. Ama stratejiyi uygulayanlar taşeron örgütlerdir. Bu da üçüncü halkadır. Dördüncü halka ise gayri memnunlardır. Bunların dinli, dinsiz, ateist, imanlı, imansız, eşcinsel vesaire olmasının hiçbir önemi yoktur. Taksim´de hatırlarsanız çok renkli insanlar vardı. Bir tarafta eşcinseller, diğer tarafta başörtülüler, cuma namazı kılanlar, ateistler, solcular vesaire? Dolaysıyla Halk Bankası üzerinde yürütülen davanın amacı gayri memnun sayısını artırmak ve ?Kadife Darbe´ süreçlerinin devamı olduğunu söyleyebiliriz.
- Halk Bankası olayı gayri memnun sayısını arttırdı mı?
Kudüs açıklaması meseleyi şimdilik kapattı. Dikkat edin, özellikle hep yolsuzluk gündeme getiriliyor. Oysa yolsuzluk bir iç meseledir, Amerika´yı ilgilendiren bir konu değildir ki. Türk yargısının vereceği bir karardır. Ancak şunu da belirteyim, Türkiye o konuda yanlış yaptı.
- Sizce Türkiye´nin yanlışı neydi?
Yargılayacaklardı. Yolsuzluk olayının üzerine gideceklerdi ve meseleyi kapatacaklardı. Asıl önemlisi İran ambargosu, teröre yardım ve yataklık, kara para aklama dedikleri olayda İran son derece önemli bir adım attı. Reza Zarrab´ın ortağı olan Babek Zencani´yi aldı, idamla yargıladı. Esasen Zencani´yi koruma altına almış oldu. Türkiye burada bir hata yaptı ve Reza Zarrab´ı Amerika´ya gönderdi bu da yetmiyormuş gibi Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla´nın da Amerika´ya gitmesine müsaade etti?
- Amerika yakın vadede Türkiye´de neyi amaçlıyor?
Asıl hedef 2019!
Kadife darbe süreçlerinde, önce bir hazırlık safhası olur. İstihbaratı, emniyeti, yargıyı, iktidarın aleyhine hazırlamak için yolsuzluk algısını yaratırlar. Böylece gayri memnun sayısını artırıp, seçimleri etkilemek istiyorlar. Biraz önce de söylediğim gibi, eğer Türkiye´de bir yolsuzluk olayı olmuşsa, bu bir iç meseledir ve Türk yargısının konusudur.
Bir başka boyutu, seçimden bir yıl önce ?biz öndeyiz, iktidar oyları çalacak´ diyecekler ve kitleleri sokaklarda hazır tutacaklar. Gayri memnun kesimleri, hemen ertesi gün özellikle sonuçlarda bir yakınlık olursa, ?hırsızlık oldu´ diyerek sokağa inecekler.
Hatırlayın Belediye Başkanlığı seçimlerinde Mustafa Sarıgül´ün ?Elektrikler kesilir oylar çalınır´ vesaire gibi söylemleri vardı. İstanbul ve Ankara´da; Yalova´da ki gibi seçim sonuçlarının başa baş gelme durumu olsaydı, Türkiye´nin kaderi bambaşka bir yere dönmüş olabilirdi. Yakın vadede yapılmak istenen 2019 seçimleri etkilemektir.
- Peki, hocam bir yazınızda Kadife darbeleri dönemlere ayırmışsınız. Dördüncü sırada 15 Temmuz kanlı darbeyi belirtmişsiniz. Yüzlerce şehit, binlerce yaralı olduğu halde 15 Temmuz´u, Kadife darbe süreçleriyle birlikte belirtmenizin arka planında ne var?
Şimdi ben orada olaya Amerika ile Türkiye´nin yani şer ittifakı ile Türkiye´nin bir hesaplaşması olarak baktım. Yalnız orada iki ana soru var.
Birincisi; HDP! Ondan önceki kısma bakarsanız, HDP meclise 80 milletvekili ile girip 3. parti olmuş iken PKK neden sokak eylemlerine başladı! Ben bir soru sordum Amerika, ne istedi alamadı da PKK´yı devreye soktu? Bunu o zaman da ifade etmiştim.
İkincisi; Gülen 17/25 Aralık´ta, medyada, poliste, yargıda, ekonomide, orduda güçlü olduğu halde neden böyle bir darbe girişiminde bulunmadı da en zayıf oldukları 15 Temmuz´da darbe yaptı? FETÖ Amerika´dan bağımsız olmadığına göre, o zaman şu soruyu sormuştum; Amerika, Türkiye´den ne istedi de alamadı ki Gülen´in en zayıf olduğu bir zamanda devreye soktu?
- Bu sorunun cevabı var mı?
Elbette, ben 15 Temmuz askeri darbe girişimini sosyolojik amaçlı bir darbe olarak yorumladım. Eğer yazıları dikkatli takip ederseniz bana göre, darbe süreci hâlâ devam ediyor. Sosyolojik bir ayrıştırma meydana getirdiler. Toplumda ciddi bir güven bunalımını yarattılar.
- O zaman bu anlamda darbe başarılı oldu diyebilir miyiz?
Evet, bence bu anlamda başarılı oldu. Bu analizlerin hepsini yaptım yazılarımda. Toplumda fay hatları meydana getirdiler ama daha da önemlisi Türkiye´deki insan unsurunun birbirine olan güvenini yıktılar. Bir başka boyutu ise Türkiye´deki insan unsurunun İslami cemaatlere, Din adamlarına olan güvenini yıktılar. Komşunun komşuya olan güvenini yıktılar, bundan daha büyük darbe olur mu? Askeri darbelerin 2 yıl sonra, 3 yıl sonra, 5 yıl sonra etkisi bitiyordu. Ama 15 Temmuz darbesinde, öyle bir şey oldu ki hâlâ etkisi devam ediyor; kimin kime güveneceği belli değil, ne zamana kadar etkisinin devam edeceği de bilinmiyor.
Onun için 15 Temmuz olayı benim kanaatim ve iddiam; sosyolojik olarak Türkiye´yi ayrıştırma, düşman kamplara bölme operasyonuydu. Bu operasyon başarılı bir şekilde devam ediyor. Ama bir şey daha var, İslami camianın bir kısmı açıkça söylemese bile ılımlı İslam projesine yaklaştırılıyor. 15 Temmuz´dan sonra Müslüman camianın bir kesimi laikliği savunmaya başladı bile. Zihinsel bir kırılma ve savrulma yarattı 15 Temmuz.
İslam´ı sosyal hayatı tanzim eden bir yaşam biçimi değil de, Allah ile kul arasında, insanın kalbinde, evinde, camisinde yaşaması gereken bir anlayışın gelişmesine sebep oldu. Gelecekte Türkiye´deki Müslümanların en çok sıkıntı çekeceği şey budur. Tüm bu açılardan bakınca 15 Temmuz darbesi başarılı oldu, diyebiliriz?
-Türkiye´de darbeler hangi ekoller üzerinde yapıldı?
Çok ilginçtir, Türkiye´deki tüm darbeler iki ekol üzerinde yapılır. Asker içerisindeki sol ekol ile milliyetçi ekol... Atilla İlhan´ın ifadesiyle: ?Çevik Bir Sabetayist´tir. 28 Şubat´ta Sabetaist bir darbedir´ diyordu. Amaç ?halk ile ordunun arasını açmak ve Türkiye´nin ekonomisini çökertmek´ gerçekten de başardılar. İlk defa Türkiye´de Müslüman camia 28 Şubat Kadife Darbesi ile orduya düşman oldu! Geçmiş bütün darbeleri görmüş olmalarına rağmen, yine de ?Peygamber Ocağı? dedikleri bir yeri, ihanetle suçlamaya başladılar. Çünkü Sabetayistler doğrudan halka, Çevik Bir üzerinden yönelmiş oldular.
Anladığım kadarıyla, 28 Şubat dönemi Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ile Demirel anlaşmışlardı.
Yalnız bir başka nokta daha var. O dönemde ordu komutanlarından olan Hüseyin Kıvrıkoğlu askeri darbeye karşı çıkmıştı. Hatta bu sebeple Kıbrıs´ta iken iki sefer suikast düzenlediler Kıvrıkoğlu´na. Daha sonra Kıvrıkoğlu Genel Kurmay Başkanı oldu.
Öyle anlaşılıyor ki Çevik Bir, Karadayı´nın ekibindeydi. Kıvrıkoğlu ise farklı bir ekolden geliyordu. Her darbede böyle iki ekol vardır.
Örneğin 12 Mart´ta da darbeyi durduran Faik Türün Paşa´nın ekolüydü. ÇünküKuvvetler denkti, birbirini harcamaya cesaret edemediler.
Dolayısıyla oradan 15 Temmuz olayına geldiğimiz zaman, anladığım kadarıyla asker içerisinde bu işe karşı çıkan bir ekip, o gece Tayyip Bey´i koruma kararı aldı. Bunun üzerinde Amerika, 28 Şubat´ta olduğu gibi askeri darbeden çok daha ağır bedeller ödetmeyi öngörmüş olabilir.
Tüm bu örnekler gösteriyor ki Şer İttifakı bu ekoller üzerinde darbe yapıyor.
- 15 Temmuz darbesini hangi ekol yaptı?
Süleyman Soylu iki sefer ifade etti. O zaman ki Amerikan Dış İşleri Bakanlığı ?ikili ilişkilerimize zarar veriyor´ demiş olmasına rağmen, Süleyman Soylu o konuda geri adım atmadı.
Burada sorunuza cevap olarak, bir şeyin altını net çizmek istiyorum ?bu darbeyi tek başına FETÖ´cüler yaptı´ tarzındaki tek boyutlu bir yaklaşım yanlıştır. Bu darbe Amerikan darbesidir. FETÖ´cüler taşeron olarak kullanılmıştır. Bir NATO, bir Amerikan operasyonudur ve FETÖ taşeron olarak kullanılmıştır.
- Hocam biraz önce dediniz ki ?İslami camialar laikleşiyor´ buradan hareketle Kemalizm´e eğilim artıyor mu?
Evet diyebiliriz. Ancak son zamanlarda Kemalist eğilimin artmış olması 15 Temmuz sürecinin bir parçasıdır. Mustafa Kemal, hatalarıyla, sevaplarıyla ahirete intikal etmiştir. Kur´an-i Kerim´de ifade edildiği gibi ?Onlar bir ümmetti gelip geçtiler. Onların yaptığından sorumlu değiliz. Bizim yaptıklarımızdan da onlar sorumlu değildirler.´ Bugün bunu yeniden tartışmaya açmak hele bazılarının yaptığı gibi ileri geri konuşmak son derece yanlıştır.
- Hocam son olarak şunu sormak isterim,15 Temmuz darbe sürecinin devam ettiğini söylediniz bu süreci nasıl akamete uğratabiliriz?
Kadife darbe süreçlerinin getirebileceği tehlikeleri, Meclis´in içinde veya dışında bulunan tüm siyasi partilerin halka çok iyi anlatması gerekmektedir. Siyaset kurumlarının bunu cemaatlere, STK´lara iyi anlatması gerekiyor. Başbakan, Bakanlar, değişik sözler söyleyebilir. Ama Tayyip Bey´in, daha derleyici ve toparlayıcı olması gerekiyor.
Ayrıca dış politikadaki söylemlerin iç politika malzemesi yapılmaması lazımdır.
Daha öncede belirttiğim gibi kadife darbelerde amaç gayri memnunların sayısını arttırmaktır.
Gayri memnunları iş birlikçi sınıfına sokmamak lazım. Ben bunu hayati görüyorum. Yani gayri memnunlar yabancı devletlerin, yabancı istihbarat örgütlerinin içimizdeki uzantıları konumuna sokulmaması lazım.
Onun için diyoruz ki, Al-i İmran Suresi´nin 103. ayetinde belirtildiği gibi; Allah´ın ipine sımsıkı sarılıp bütünleşmekten başka, kardeş olmaktan başka bir şansımız yok.
- Düşünce Mektebi´ne zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.