Pornografik bilinç, politik kudret, onursuz yürüyüş

Ergün YILDIRIM

Pornografik bilinç, politik kudret, onursuz yürüyüş

Pornografik görü, pornografiyi görür. Baktığı her şey de ahlaksızlık ve namussuzluk karşına çıkar. Aslında pornografinin gerçekliği yoktur. Çünkü gerçekte bu vaka da pornografi yok. Olan pornografi bilinçte. Bilinçten görüye akan bu pornografi baktığı her şeye kendisini yansıtır.

Olmayanı da var eder. Bir mizah soytarısında bunu gözlemliyoruz. İstanbul başkanlığını kazanma aidiyeti içine kendini yerleştiren bu ?mizah soytarısı?, kazanmanın verdiği kibirli üstünlük duygusuyla başörtüyü pornografiye dönüştürüyor kendince. Ağza alınmayacak laflar ediyor. Aslında kendi ahlaksız bilincinin kibir ve güçle birleşerek var oluşudur bu. Bir yanılsama var oluşu. Kendi gerçekliğini başka bir varlık üzerinde yansıtarak var etme. Pornografik bilincin güçle birleşerek içine girdiği yanılsamanın taşması.

Pornografik görü, bugün başörtüye yansıtarak kendini var ederken yarın başka bir değere yansıtır. Yeter ki bunu söyleme kudretini görebilsin, bunu taşma imkanını elde edebilsin. Mizahla ahlaksızlık, mizahla sorumsuzluk, ?mizahla her şey gider? densizliği, mizahla mubah görülen davranışlar?Bir mizah aptallığı, birmizah ahmaklığı. Çünkü ne bir sınır, ne bir had, ne de bir saygı tanıyor. Güç ve bencilliğin narsisizminden akan şehvetle kendini doğru görüyor.

Kolektif aidiyetin şehvetinde pişen bir bireysellik eylemi aynı zamanda. Çünkü bütün politik aidiyetin yükselen kudretine duyduğu inançla yapıyor bunu. Yani politik kabilesinin zafer naraları attığı sarhoşluk seremonilerine kulak kabartarak o da nara atıyor. Biz kazandık, güç bizde her şey yaparız duygusu.

Aslında aşağılanan mahremiyettir, namustur, inançtır. Sadece bir kadın ya da sadece başörtüsü değil. Başörtüsünün taşıdığı anlam ve bu anlamın bütün müntesipleri üzerine pornografi boca ediliyor. Cehalet ve kudretin cimasından doğan şeytani yaratığın saldırganlıkları?

Başka bir laikçi arkaik görüş ise ?hakimlerin başörtüsü takamayacağı? söylemi ile ortaya çıkıyor. Aynı saplantı değil elbette. Aynı gayri ahlakilik de. Ancak bu ifade de İstanbul seçimlerini kazanan CHP ile beraber kendini yeni bir kudret içinde hisseden laikçi damarın dışa vurumu. Ben kudretim, ben konuşurum, ben kural koyarım ben iyi ve doğruyu tayin ederim kibri. İnancınızı da, tanrınızın sınırlarını da ben tayin ederim ruhu. Bu laikçi kibrin kudretle birleşen egemenliğini bu vatan sathında CHP ile yıllardır tanıyoruz. Tek Parti egemenliğinde kendini en mükemmel biçimde ortaya koydu. Yine nüksediyor. İnsanın, partinin, ideolojinin kendini Tanrı yerine koyarak her şeyi tayin etme kudretinin derin yanılsaması bu da. Uzun süre başörtüsü, kadın bedeni ve inanç üzerinde gösteriye sundu kendisini. Bir tanrılaşma yanılsaması! Herkese, her davranışa, her bedene ve her alana tasarruf etme yanılsaması. Yanılsama, ancak baskıyla ve yasaklarla gerçekleşiyor.

Avradizmin eş cinselliğe sıçrama yapan yeni biçimi de aynı politik kabilede yer buldu. Sevgi diye bağırarak, sevgi tamamen tene( bedensel nesnelliğe) indirgendi. Sevgi salt cinselliğe, salt beden hazzına, salt istediğimi yaparım densizliğine eşitlendi. Sevgi düştü! Onursuz yürüyüşler ile sevgi tarihte görmediği düşüşü yaşadı. Eşitlik ve kadın hakları kılıfına saklanma ihtiyacı bile duymayan bu arsızlık, bir de kendine onur yürüyüşü diyor. Onuru, şerefi ve namusu namussuzluk ile sergileyen seremonilerde boy gösteriyor. Laikçilik, pornografi ve onursuzluk kol kola politik kabilenin yükselen kudretinde el ele tutuşuyor. Doğal olana, kadim olana ve ilahi olana savaş açıyor. Bütün bir kültür varlığımıza karşı, cinsiyeti anlamlandıran değerlerimize karşı savaşıyor. Erkeklik ve dişilik doğallığının kadim inanç temellerini bombalıyor. Çağımızın terörist isyancılarını andırıyorlar. Cinsiyet değerlerimize karşı bir isyandır bu. Kültür topraklarımızı ateşe veriyorlar. Her yerde alevler yükseliyor. Şeytani güçler bu ateşin hazzından kendinden geçerek eğleniyor. Edepsizliği edep, namussuzluğu namus, onursuzluğu onur diye kutluyorlar.