POPÜLİST EKONOMİDE VERGİ YÜKÜ, GELİR ADALETSİZLİĞİ

CAHİT BAYRAK'ın yeni yazısı;

POPÜLİST EKONOMİDE VERGİ YÜKÜ, GELİR ADALETSİZLİĞİ

Popülist rejimlerde tüm eylemler “politik çıkarlara ayarlı” olduğu için yapılan icraatlar, kişisel politik amaçlar doğrultusunda şekillenmekte; bu süreçte kendileri zenginleşirken, kurumlar zayıflatılmakta ve halkın fakirleşmesine aldırış edilmemektedir. Zayıf kurumların oluşturduğu siyasi atmosferde, toplumun kutuplaşması derinleştirilerek politik ve siyasi hegemonya sürdürülmeye çalışılmaktadır.

Bu ortamda, toplumun yaşadığı ekonomik tükeniş ya göz ardı edilmekte ya da umursanmamaktadır. Halk, menfaatlerine odaklanmış bir yapıya dönüştürüldüğü için ne kadar yük altında kalırsa kalsın tepki gösterememektedir. Bastırılmış bir toplumda sahici kişiliklerin yerini sahte, bağnaz ve fanatik taraftarlıklar almaktadır. Yakın geçmişte Türkiye’de sağ-sol ideolojik ayrılıkların iktidar ayrıcalıkları ve kibriyle halka dayattığı sefaletin ardından, halkın özgürlük ve refahını vadederek iktidara gelen muhafazakâr bir versiyonun, aynı yöntemlerle halkın sırtına yük bindirerek iktidarını sürdürdüğü görülmektedir.

İktidarın gücünü yozlaştırarak ayrıcalıklı hale getirdiği ve halkın yaşantısından kopmuş olan politik kadrolar, tüm bunları yaparken kendilerini dürüst ve halk yanlısı gibi göstermeye devam etmektedir.

Türkiye’de uygulamaya konulan ” Enflasyon sebep, faiz sonuç” yanlış politika ve kararlarının sonucu olarak ülke ekonomisi ciddi bir sıkıntıya girdiğinde, ekonominin başına adeta yalvarırcasına getirilen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ekonomi politikalarındaki bu yanlışlığın bedelini adeta dar gelirliye ödetmeye çalışmaktadır.

Para sıkılaştırma ve mali disiplinle bütçe açıklarını kontrol altına alma çabası, yeni vergi düzenlemeleriyle ekonomideki açıkları kapatma girişimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Hazırlanan yeni vergi yasa tasarısı, halkta kemer sıkma politikasının devam edeceği anlamına gelmektedir.

Mali politikalarda dengenin sağlanamaması nedeniyle bütçe açık vermektedir. Bütçe açığını kapatmanın yolu, ya kamu harcamalarını kısıtlamak ya da kamu gelirlerini artıracak çözümler bulmaktır. Kamuda israf ve savurganlığın önüne geçemeyen Hazine ve Maliye Bakanlığı, en kolay çözümü sabit gelirlilerin sırtına yeni vergiler yükleyerek ekonomideki açığı kapatma yoluna gitmektedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1 Ekim’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılış konuşmasında yaptığı “Vaat edilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetimi, tamamen dini bir fanatizmle Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü bizim topraklarımıza dikecektir” açıklaması medyada çok tartışılmıştı. Ancak bu konuşmadan yaklaşık 15 gün sonra savunma sanayiini desteklemek amacıyla hazırlanan yeni vergi paketinin açıklanmasıyla, asıl meselenin halkın milli duygularını harekete geçirerek yeni vergilerin oluşturacağı tepkiyi azaltmak olduğu anlaşılmıştır.

Hazırlanan yeni vergi taslak metninde; “Savunma Sanayii ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun ve Bazı Yasa ve Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile; kredi kartı limiti 100 bin lira ve üzerinde olanlardan yılda bir defaya mahsus 750 TL, ilk el araç alımlarında 3 bin TL, ikinci el araç alımlarında 1.500 TL ücret alınması öngörülmektedir. Ayrıca taşınmaz satışlarında alıcı ve satıcıdan ayrı ayrı 750 lira, diğer işlemlerde adına işlem yapılandan 375 lira, noterlik işlemlerinde ise işlem başına 75 lira alınması planlanmaktadır. Motor silindir hacmi 100 cm³’ün altında olan motosikletlerle motor gücü 6 kilovat ve altında olan motosikletler, motorlu taşıtlar vergisi kapsamına alınacak, 5 bin Lira üzerindeki Kol Saatinden ve Dron’lardan da alınacak vergilerle toplamda yıllık 70-80 milyar TL gelir elde edilmesi hedeflendiği açıklanmıştır.

Türkiye, 2018’den bu yana ekonomik zorluklarla boğuşmaktadır. Türk Lirası’nda yaşanan kur krizleri ve rekor seviyedeki enflasyon artışları, yurttaşın alım gücünü önemli ölçüde azaltmıştır. 2023 yılı seçimlerine giderken hükümet popülist politikalarla emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) ve 3600 ek gösterge gibi düzenlemeleri hayata geçirerek büyük bir yükün altına girmiş, ekonomide dengenin bozulmasına ve bütçe açıklarının artmasına neden olmuştur.

“Faiz sebep, enflasyon sonuç” denilerek Merkez Bankası politik faizleri 2018 yılında %24’den kademeli olarak %8,5’e kadar düşürüldü. Bu arada Heterodoks ekonomi modellerine falan geçtik fakat, enflasyon düşmek yerine tırmanmaya devam etti. 2023 Mayıs seçimlerinden sonra Mehmet Şimşek’in ekonominin başına geçmesiyle mevcut ekonomisi model rafa kaldırılarak, faizler tekrar yükseltilerek %35’e kadar çıkartıldı. Maalesef denge bozulunca ekonomide istikrar kalmadı bütçeler sürekli açık vermeye başladı.

Türkiye’nin 2022 yılı bütçe açığı 139 milyar 65 milyon TL iken, 2023 yılında bu rakam 1 trilyon 374 milyar 968 milyon TL’ye yükseldi. Hazine ve Maliye Bakanlığı açığı kapatmanın en kolay yolunu vergileri arttırmakta buldu. Jean-Baptiste Colbert’in de dediği gibi, “Vergi sanatı, kümesteki kazdan en az gürültüyle en fazla tüyü yolma sanatıdır.” Sözünü haklı çıkardı.

2024 yılında vergilerin toplam bütçe gelirlerindeki payı %87,8 ile en büyük gelir kalemini oluştururken, 2024 yılında %73,45 oranında hem KDV, hem de ÖTV’de ilave artışlarla vatandaşı inin inim inilemeye devam etmektedir. Ek vergi paketleri de cabası.

TÜİK’in 2023 verilerine göre, son 10 yılda 30 kez vergi istisnası uygulanan Cengiz Holding ve benzeri holdinglerin oluşturduğu en zengin %20’lik kesim, milli gelirden %49,8 pay alırken, geri kalan %80’lik kesim %50,2 oranında pay almaktadır. Cengiz, Limak Holding gibi devletten trilyonluk ihaleler alan onlarca firma, 2023 yılında “matrahsız” vergi beyanında bulunabilmektedir. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınması gerekirken, tam tersi bir uygulama ile çok kazananların vergisi affedilmekte, düşük gelirli kesimler vergi yükünü taşımaya devam etmektedirler. Necip Fazıl’ın dediği gibi: “Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!”

Ayrıca, Avrupa Parlamentosu’nun 2022 yılı verilerine göre, Türkiye’de kayıt dışılık oranı %32,9 oranıyla AB birincisi durumundadır. Türkiye’nin gayri safi milli hasılasının 1 trilyon dolar olduğu düşünüldüğünde, 329 milyar dolarlık bir kayıt dışı ekonomi olduğu ortaya çıkmaktadır. Hazine ve Maliye Bakanlığı sabit gelirlilere vergi bindirmek yerine, kayıt dışı ekonominin peşine düşseydi, yıllık 100 milyar dolar vergi toplanabilirdi.

Son yirmi yılda hükümet altı kez vergi affı çıkarmak suretiyle vatandaşlar arasında adaletsizliğe devam etmiş, vatandaşlık görevini yerine getirmeyenler adeta ödüllendirilmiştir.

Halkın refahını ve mutluluğunu artırmak için adil ve sürdürülebilir bir vergi tabanının genişletilmesi, yatırımın, istihdamın, üretimin ve ihracatın teşvik edilmesi devletin hedefleri arasında yar almak zorundadır. Vergideki istisnalar, muafiyetler ve indirimler kaldırılarak, cezaların caydırıcılığı artırılmalı ve kayıt dışı ekonomiyle mücadele kararlılıkla sürdürülmediği sürece daha çok vergi paketleri ile karşılaşmaya devam ederiz.

Saygılarımla…