Tarih: 17.12.2019 14:00

Popülist Dergiler

Facebook Twitter Linked-in

Popülist dergilerin edebiyat dergisi kategorisinde değerlendirilmesi ise biraz güç, çünkü içerikleri ve kapakları incelendiği zaman, edebiyat dergileri ve edebiyat ile ciddi bir alakaları bulunmadığı görülüyor. Okuyucuya çerez niteliğinde sosyal medyada paylaşımlık kısa metinler sunuluyor. Çağımızda tasarım artık birçok gerçeği olduğundan farklı göstermenin aracı olmuş durumda. Grafik, dizayn vb. işlerden anlayanların farklı mecralarda yapamayacağı iş yok. Durum böyle olunca bundan kültür-sanatın etkilenmemesi mümkün değil. Yayıncılık sektörünün değişiminde ana etkenin bundan kaynaklandığını söylemek bir abartı olmayacaktır.
Dergicilik ise aşağı yukarı son on seneye kadar piyasadan farklı bir rota izliyordu. Bulunduğu kulvarı kendisi oluşturan; siyaset, düşünce, kültür, edebiyat ağırlıklı bir yapıdaydı. İlk önce televizyon ve ardından internet ile alabildiğine serpilen görsellik, bütün yaşam gibi dergiciliği de etkiledi. Kitle iletişim araçlarının dönüştürücü gücü yazı dünyasını tepe taklak etti.
Basılı dergilerin ve kitapların devri bitti, artık internet alana tamamıyla hakim olacak yorumları yapılırken popülist dergilerin ortaya çıkışı ve satış rakamlarının on binlere dayanması dikkat çekicidir. Tam her şey bitti denirken, özellikle kültür-sanat merkezli bu çıkış, klasik edebiyat dergilerini ya da siyasi, fikri dergileri olumlu mu yoksa olumsuz mu etkiledi yorumunu yapmak için erken.
Verili imajı değiştirdiği ise yadsınamaz bir gerçeklik. Dergilere yüklenen vizyon hep idealizm merkezli olmuştur. Süreli yayınları çıkaran kadrolara baktığımız zaman bu işlerin içerisine hep ideolojik amaçlarla girdikleri görülür. Fikir ve düşünce etrafında kümelenen insanların çabalarıdır nihayetinde bu işler. Değil kâr etmek, onun üzerinden geçinmek, her zaman zarar eden, sürekli ekonomik sıkıntılarla boğuşan yapılardır dergiler.
Gene yayıncılığın tarihine baktığımız zaman kolay kolay kimsenin bu alana para kazanmak için girmediğini görürüz. Ancak şimdilerde yayıncılık hızla sıradan bir pazar alanına dönüşüyor. Daralan piyasa ile birlikte, yeni pazar arayışları hız kazanmış durumda. Eski pazarların ve üretim biçimlerinin daraldığı ve yer yer yok olduğu böylesine bir dönemde popülist dergilerin ortaya çıkışı hiç tesadüf değil.
Popülist dergilerin edebiyat dergisi kategorisinde değerlendirilmesi ise biraz güç, çünkü içerikleri ve kapakları incelendiği zaman, edebiyat dergileri ve edebiyat ile ciddi bir alakaları bulunmadığı görülüyor. Okuyucuya çerez niteliğinde sosyal medyada paylaşımlık kısa metinler sunuluyor. Paylaşımlar ise etkileşim alma üzerine kurulu yeni bir magazinsel metin türü inşa ediyor.
Popülist olarak sınıflandırılan dergilerin en belirgin özelliği tasarım anlayışlarında. Büyük bir ebat, rengarenk sayfalar, çeşitli çizimlerden oluşan dergilerin kapakları en dikkat çekici kısımları. Birbirlerinden çok bir farkı olmayan bu yayınların kapaklarında hayata veda etmiş yazar, şair ve sanatçılar bulunuyor. Kapaklarda en çok; Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Sait Faik, Orhan Veli, Edip Cansever, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Oğuz Atay, Tezer Özlü, Neşet Ertaş, Müslüm Gürses, Ahmet Kaya gibi isimler yer alıyor.
Ot, Fil, Kafa, Deve gibi rafta durduğu zaman ilgi çekici isimlere sahip bu dergilerin diğer bir ortak özelliği ise televizyoncuların, tiyatrocuların, müzisyenlerin, piyasada ün yapmış kişilerin yazarlığa soyunduğu bir mecra olmasıdır. İşin garibi herhangi bir ideolojik mücadele ile alakası olmayan medyatik tipler ile yılların solcusu olarak bilinen yazarların aynı yerde yazıyor oluşu. Bu durum popülist dergileri eleştiren bir yazıda, ünlülerin sol değerler üzerinden itibar kazanma çabası olarak okunmuştur.
Popülist dergiler ile ilgili yapılan değerlendirmelerin birçoğu da bu minvalde gerçekleşiyor. Kendisini sol harekette konumlandıran yazar-çizerlerin bu dergileri liberal, çok renkli, yani bozulmuş bulması popülist dergiler ile ilgili neredeyse şu zamana kadar yapılmış tek yorum biçimi. Böyle bir okuma elbette problem teşkil ediyor, çünkü tirajları elli-altmış bine yakın olan bu dergilerin okuyucuları solcu bir kitleden ziyade ortalama vatandaşa yakın.
Hedef kitle daha çok ortalama vatandaş olunca, dergilerin içeriği de buna göre şekilleniyor. Farklı ideolojilerden yazarların aynı yerde kalem oynatmasının altında yatan ana neden bu. Derginin satışlarını artıracak, çeşitliliğine çeşit, renkliliğine renk katacak herkes bir araya getiriliyor. Böylece günümüz tek biçimli siyasetine de otomatik muhalif bir duruş sergileniyor. Çevreci, Feminist, yeni sosyal hareketlerden esinlenen tınılara sahip dergilerin piyasada öncülü konumundaki Ot dergisinin kurucusu Dündar Hızal’ın verdiği söyleşide “Çoğulcu, demokrat ve özgürlükçüyüz” açıklaması durumu özet bir şekilde beyan ediyor.
Ot dergisi resmi sitesinde ise kendisini şöyle tanımlıyor: “‘Hazla ve hızla okunan dergi’ hedefiyle 1996 yılından beri sırasıyla; Öküz, Hayvan ve son olarak 2013 yılında ‘Maksat Yeşillik Olsun’ sloganı ile yayın hayatına başlayan Ot dergisi köklü bir geleneği temsil eder. Ot dergisi kök olarak kendine mizah ve edebiyatı alıp, dallarını futboldan siyasete, sokaktan müziğe, hayata dair hiçbir şeye yabancı kalmayarak, ülkede sözü olan herkesle bir araya gelebilme cesareti ve isteğini her daim göstererek büyür.”
Türkiye’de köklü bir geleneğe yaslanıp herkesle bir araya gelme isteği olan tek yapı ironik bir biçimde Ot dergisi diyebiliriz. Her ne kadar kökenleri 1996 yılına kadar götürülse bile bu tarz dergilerin 2013 yılı sonrası piyasada belirgin ve hatta bir zaman sonra baskın olduğunu görmekteyiz. Kültür-sanat dünyasını etkilediği, benzer dergilerin mantar gibi türemesinden belli.
İslami ve sağ cenahta bu dergilerin benzerleri; Fayrap, Cins ve Ayarsız olarak gösterilebilir. Dışlanmışlık, ezilmişlik vb. nedenlerle her şeyin İslamisini ya da yerli ve millisini tasarlayan ekiplerin bu dergileri taklit edip yeni dergiler çıkarmaya pek yanaşmadıklarını görüyoruz; çünkü bir sonraki paragraflarda açıklayacağımız gibi zaten öne çıkan popülist dergilerde İslami kesimden gelen isimler yazabiliyor.
Bu dergiler üzerinden klasik bir sağ-sol ayırımı yapmak da o kadar kolay değil. En meşhuru olduğu için gene Ot dergisi üzerinden gidersek, derginin yayın yönetmeninin yıllarca İslamcı, muhafazakar mecralarda kalem oynatan Murat Menteş olduğunu görüyoruz. Mart 2013 tarihinde çıkan ilk sayısında İhsan Eliaçık’ın yazısı bulunuyor. Dücane Cündioğlu, Tarık Tufan, Hilal Kaplan, Mevlana İdris, Murat Menteş, Samet Karagöz diğer İslami karakterleri öne çıkan yazarlar. Elbette bu dergiler yalnızca dindarları değil, sol kesimden yazarları da bünyesinde barındırıyor. Popülist dergilerde yazar olmanın belli bir kriteri yok, ancak genelde kendi mahallesinden kopan ya da mahalle dışına çıkmak isteyen kişiler o mecralarda yazıyor. Buradaki mahalle dışının piyasa olduğu ise yadsınamaz bir gerçeklik. Her ne kadar dergi kapaklarında devrimci, mücadeleci sanatçılar boy gösterse bile derginin mantığı piyasa ile oldukça uyumlu.
Piyasa dediğimiz olgunun değişkenlik arz ettiği ve dolayısıyla bu dergilerin değişen piyasaya göre kendini yenileyebileceği ise dergilerin tarzlarını devamlı farklılaştırmasından anlaşılabilir. Ancak buna rağmen popülist dergilerin birbirleriyle diğer ortak noktalarının sosyal medya ile şekillenen dili dergilere taşımaları ve yazılarla görselleri harmanlamaları olarak gösteriliyor.
Yayıncılık dünyasında popülist kitaplar nitelikli kitapların satışını arttırmış olabilir ancak aynı şeyi nitelikli dergiler için söylemek zor. Hatta dergiciliğin karizmasını ve etki alanını sarstı demek bile yanlış olmayacaktır; çünkü artık dergi dediğimiz zaman insanların aklına gelen sıradan bir alışveriş merkezindeki Migros, Carrefour tarzı marketlerin raflarındaki bu dergiler.
Popülist dergiler etrafında dönen tartışmalara baktığımız zaman, genelde sol içi kısır tartışmalara benzeyen kavgaları görüyoruz. Yeni tipteki dergileri eleştirenlerin, dergilerin sol değerlerin içini boşalttığına dair çeşitli eleştirileri var. Hatta bu eleştiriler çoğu zaman oldukça saldırgan ve hiciv dolu. Çünkü karşısındaki dergilerin klasik, teorik bir dilden ziyade, farklı ve yeni bir dilden anlayacağı düşünülüyor olabilir.
Gene meseleye edebiyat merkezli bakan yazarlar, popülist dergiler üzerinden edebiyatın medyatikleştirildiğini, yazının görselliğin gölgesinde kaldığını, o dergilerde yazanların programlarının dolup taştığını iddia ediyorlar. Ana akım medyada ün yapan kişilerin önüne gelen her şeyi sömürdüğü ve bu dergiler üzerinden kültürel sermayeyi işgal girişimi başlattıklarını, buna karşı mücadele etmek gerektiğinin altını çiziyorlar.
Popülist dergiler, doğaları gereği popülariteyi yayıncılık çizgisi haline getirmeye çalışan yayımlardır. Bunu başarıp başarmadıkları tartışmalı bir mesele olsa da piyasanın kurallarını iyi anladıkları bol satış rakamları yakalamalarından belli. Özetle popülist dergilere albenisi olan dergiler diyebiliriz. Ancak bir yazı al beni demez, diyemez. Yazılardan oluşan dergiler nasıl al beni diyebiliyor, fark kapak ve içerikteki görsellikte saklı.
Buna rağmen dergilere her zaman eleştirel gözle bakılması da farklı bir açmaz. Türkiye’de bardağın boş tarafına bakmak seviliyor. O dergilerin hangi emeklerle kurulduğu, nasıl ayakta durabildiği üzerine pek kafa yorulmuyor. Kimse hiçbir şeyi kolay kolay beğenmiyor ve kimse kolay kolay bir şey üretmiyor. Popülist dergilerin eleştirilecek yanları var ama ilk önce anlamlandırmaya çalışmak daha doğru bir yaklaşım.
Görebildiğimiz kadarıyla bu dergilerin en büyük yararı, kültür-sanatı farklı bir yöntem ve tarzla gündeme sokmuş olmaları. Gene bu dergilerin kapaklarına konan yazarların kitapları her geçen gün daha fazla satıyor. Bir yandan çok satanlar bu dergilerin kapaklarına konuyor ama bir yandan da kapaklara konanlar daha fazla satıyor. İkisi birbirini besleyen dinamikler.
Velhasıl; popülist dergilere karşı olmak ya da övmek yerine en doğrusu onları anlamaya çalışmak; çünkü popülist dergiler sadece dergi anlamına gelmiyor, onlar ilk önce çağımızın yansıması, sonra dergi. Onları anlamaya çalışmak çağımızı anlamaya çalışmanın farklı bir yöntemi olabilir. Çağımızı neden anlamalıyız, bu da düşünülmesi ve tartışılması gereken diğer bir önemli mesele. 

Kaynak: Özgün İrade Dergisi 2019 Aralık Sayısı (ozgunirade.com)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —