İslami bir kavram olan “helalleşme”, politikacılar tarafından dillendirilmesi ve bu alanda kullanılması, kendi kültür değerlerimizin gündeme taşınması açısından, oldukça yararlı ve haksızlığa uğramış halklardan helallik istenmesi, cesaret isteyen bir söylem ve girişimdir.
Gelecek için umut kaynağı, dışardan gelmez, içimizdedir o… Kendi kültürümüzden, kendi tarihimizden, kendi toprağımızdan bir umut sesi yükselecekse, bunu alkışlamamız ve desteklememiz gerekmektedir.
Bizim umutla ilgili söylem ve ifadelerimiz, dışardan değil, kendi uygarlığımız ve inanç sistemimizden devşirildiği takdirde ve yarım söylenip kalmış bir ses varsa, bunu tamamlamamız bir zorunluluktur artık…
Ortadoğu’da iç kavganın kaynağı, ruhun gelecek için keskin renkli bir umutsuzluğa kapılmasındandır. Gelecek karanlık olunca, ışık arayan insan, köşeden köşeye koşarak bir çare aramaktadır…
Biz, Ortadoğuluyuz, o nedenle ölmeye terk edilmiş kendi uygarlığımızdan günlük gülistanlık bir dünya oluşturabilir ve zihnin bulanıklığını, karışıklığını ve ruhun bunalımını artırmaktan başka bir şeye yaramayan kavgaları, artık sonlandırmalıyız.
Geçen hafta bir parti liderinin cesaretle ortaya çıkıp, geçmiş tarihlerde kendi partisinin yapmış olduğu hatalardan sorumlu olmamakla beraber, Cumhuriyet döneminde bir ilke imza atarak “helalleşme” kavramının irdelendiği bir toplantıda konuştu.
İnsanların, birbirleri üzerindeki haklarını karşılıklı olarak helâl etmeleri, o hakkı bir diğerine bağışlamaları ve kendi hakkından vazgeçme gibi bir anlama gelen bu durumun, toplumsal alana ve devlet düzenine taşınması, bir yeni çıkışın ifade ve tezahürüdür.
Kalabalık, meraklı ve konuyla ilgili bir kitleye hitap eden Parti lideri, geçmişte yapılan hataları hatırlattı ve “hatamız var” dedi. “Kamplaşan bir Türkiye istemiyoruz. Barış içinde yaşamak istiyoruz” diyen lider: “Kamplaşmayı siyaset kurumu yapıyorsa geniş kitlelerde derin yaralar açıyor. O derin yaralar Türkiye’ye büyük zararlar veriyor” dedi. “Benim hakkım sizlere helal olsun” diyen parti lideri, “Helalleşme oy isteme değildir, helalleşme gelecekte aynı acıları yaşamama istediğidir” dedi.
Helalleşmenin bir oy isteme olmadığını belirten Genel Başkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Helalleşme yaşanan derin acılardan ders çıkarıp, gelecekte böyle bir acının yaşanmama çağrısıdır. Yetmedi mi çektiğimiz acılar, yaptığımız kavgalar? Bir dönem sağ-sol birbirini öldürdü, bir dönem başkaları birbirini öldürdü. Pırlanta gibi evlatlarımızı kaybettik. Eğer düşüncesinden ötürü insanlar hapse atılıyorsa bu doğru değildir. Benim gibi düşünmek zorunda değil insanlar. Ancak insanları düşüncelerinden ötürü hapse atamazsınız.” Gönlünü helalleşmek isteyenlere açtığının bilinmesini isteyen başkan: “Yüreğimi sizlere açtığımı bilmenizi isterim. Hakkım sizlere helal olsun. Bu konuda en ufak bir kin ve kibir benim kitabımda yoktur. Beni beğenmeyene, söylediğime inanmayana da saygı duymak zorundayım. Ama bilmenizi isterim, bizim helalleşmeye ihtiyacımız var ve biz bunu inşallah yapacağız. Birlikte yapacağız, karşı çıkanlara rağmen yapacağız. Bu ülkeye huzuru, bereketi, sevgiyi getireceğiz.” ifadelerini kullandı.
Prensler, sultanlar, krallar, hanlar, başkanlar ve devleti idare edenlerin tek tipte olmasıyla işlerin yürümediğini gören Ortadoğu halklarının elinden fazla bir şey gelmemektedir. Oysa bu ülkelerde halkların, bir çeşmeden alınan bir avuç su gibi her yerde ve hiç olmazsa genel anlamda ve ana konularda aynı haklara sahip olması gerekmez mi? Öyleyse bu kör düğüm nasıl çözülecektir?
Hep bir İskender gelsin, bir kılıç vursun ve bu durum düzelsin denirse, ancak bu zihniyet değişmezse, hiçbir zaman o İskender gelmeyecektir. Gelse de onu kimse kabul etmeyecektir ve düzmece İskenderler asıl İskender’i gölgeleyeceklerdir.
Asıl önemli olan İskender’i o çözüme götüren yetişmesi, formasyonu ve cesaretiydi. Hocası Aristo olduğu için bulmuştu o çözümü… İskender’in kafası, Aristo, onun da kolu İskender olduğu için kör düğüme bir çözüm bulabilmiştir.
Ülkede bilge insanların, akıllı danışmanların ve gerçeği dillendiren insanlara ihtiyaç vardır. Orta malı bir yoldan gidip hep iyi gittiğini sanmaktansa, dikenli patikadan gelip birdenbire tepeden inme bir doğruluşla kötülüğü ve karanlığı yenerek iyiliğe ve aydınlığa geçmek bin kere üstün…
Bu toplum, otokritik yapan ve öz eleştiriden çekinmeyen ve bunun gereğini yerine getiren lider ve önderlere ihtiyacı vardır ve bunlara susamış vaziyette… Geçmişte bütün olup bitenleri, içinden süzüp sıyırıp çıkarıp meydan yerine diktiği gölgesiyle beraber, bütün olup bitenleri, bağlı bulunduğu dünya görüşü bakımından hesaba çekmesi ve tarafsızlığı, hak adına yapması liderin boynunun borcudur.
Helalleşmenin arkasından “geçmişte cereyan eden olaylarla yüzleşme” olgusunun de gündeme gelmesi dileğiyle…
Kaynak: Farklı Bakış