Tunus Cumhurbaşkanı Kays Saîd’in Batı Sahra’nın bağımsızlığı için mücadele eden Polisario Cephesi’nin lideri İbrahim Gali ve beraberindeki heyeti resmî merasimle ağırlaması, Fas’ın büyük öfkesine neden oldu. Tunus’taki büyükelçisini geri çağıran Fas yönetimi, Tunus’un tavrını “düşmanca” ve “lüzumsuz provokasyon” ifadeleriyle tanımladı. Bunun üzerine Rabat’taki büyükelçisini “istişareler için” ülkeye çağıran Tunus Dışişleri Bakanlığı ise, Fas’ın tavrını “sürpriz” olarak değerlendirdi.
Aslında, Batı Sahra meselesinin serencâmı hatırlandığında, Fas’ın tavrının “sürpriz” olmadığı da anlaşılır:
İsmini “Popular Front for the Liberation of Saguia al Hamra and Rio de Oro” (“Sâkiyetu’l-Hamrâ ve Vâdî Zeheb’in Kurtuluşu İçin Halk Cephesi”) ifadesinin kısaltmasından alan Polisario Cephesi, 10 Mayıs 1973’te bir grup üniversite öğrencisi tarafından kuruldu. Hedefini, o dönemde İspanya işgali altında bulunan Batı Sahra bölgesinin bağımsızlığı olarak belirleyen hareketin merkezi Moritanya’daydı. İspanya, 1975’ten itibaren Batı Sahra’dan çekildikten sonra bölge Fas ve Moritanya tarafından paylaşılarak ilhak edildi. Bunun üzerine Polisario Cephesi, her iki ülkeye birden savaş ilân etti. Cezayir’in de silah ve istihbarat desteği sağladığı cephe, 1979’da Moritanya’yı barış anlaşması imzalamaya mecbur bıraktı. Fas ise Moritanya’nın çekildiği yerleri de uhdesine alarak Batı Sahra’nın tamamında hak iddiasına başladı. 1991’de Birleşmiş Milletler’in girişimiyle imzalanan ateşkese kadar, Fas ordusuyla Polisario Cephesi milisleri arasında yıkıcı bir çatışmalar silsilesi yaşandı. Bütün bu sürecin en ağır yükü -benzer krizlerde hep olduğu gibi- sıradan halkın omzuna bindi. Fas-Cezayir-Moritanya üçgeninde bugün on binlerce sivil, iptidai mülteci kamplarındaki zor şartlar altında yaşam mücadelesi veriyor.
Batı Sahra meselesi, Fas Krallığı’nın dış politika ajandasının ilk sırasında. Rabat yönetimi bir yandan Polisario Cephesi’ne aktif yardımı hâlâ sürdüren Cezayir’le gerilim yaşarken, diğer yandan Batılı ülkeler nezdinde destek girişimlerinde bulunuyor. Amerikan yönetimi, Donald Trump döneminde, o zamana kadar devam ettirdiği geleneksel çizgisini tamamen terk ederek Fas’ın tezlerini desteklemiş ve Batı Sahra’yı “Fas toprağı” olarak tanımıştı. Fas ise bunun karşılığında İsrail’le barış anlaşması imzalayan Arap ülkeleri kervanına katılmıştı. İsrail faktörünün devreye girişi, Fas-Cezayir ilişkilerini daha fazla çıkmaza sürüklemekten başka bir işe yaramadı.
Fas yönetiminin bir diğer tezi, Batı Sahra’daki Polisario kamplarında İran ve Hizbullah mensubu silahlı grupların eğitim verdiği yönünde. Fas Dışişleri Bakanlığı’nın resmen kamuoyuna açıkladığı bu iddia, Polisario krizinin, coğrafyanın ta öte ucundan İran’ı bile içine çeken bir siyasî girdaba dönüştüğünü gösteriyor.
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Saîd’in Polisario Cephesi heyetini ağırladığı gün, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da resmî ziyaret için Cezayir’deydi. Bu ilginç rastlantı, Fas’ı sinirlendiren bir başka nokta oldu. Mağrib’de yaşanan bütün gerilimler, kendisine karşı ortak bir cephenin oluşmamasına çalışan Fransa’yı sevindirirken, Cezayir ve Tunus’un Polisario meselesinde aynı safta durması Rabat açısından hiç istenmeyecek bir senaryo.
Cezayir’le Fas arasında on yıllardır devam eden krizler boyunca sürekli tarafsızlığını koruyan ve her iki tarafa birden seslenebilen Tunus’un, şimdi birden bire başka bir çizgiye kayması da düşündürücü. Geçtiğimiz yılın temmuz ayında hükümeti görevden alıp parlamentoyu feshederek bütün yetkileri kendi şahsında toplayan Cumhurbaşkanı Kays Saîd, ülke içindeki hemen her kesimi karşısına almayı seçmişti. Şimdi görünen o ki, “etine-buduna bakmadan” Kuzey Afrika’nın iki güçlü ülkesinin arasına girip kendince bir pozisyon kapmaya çabalıyor. Sıkı bir Arap milliyetçisi imajı çizen Saîd’in temel motivasyonunun “İsrail’le barış yaptığı için Fas’ı cezalandırmak” olduğu düşünülebilir. O zaman da, kendi iktidarının en sıkı destekçisi Birleşik Arap Emirlikleri’yle girdiği derin angajmanı izah etmek güç. Zira İsrail’le barış furyasını Emirlikler başlattı, onu Bahreyn, Sudan ve Fas izledi.
Tam bir yıl önce, 28 Ağustos 2021 günü bu köşede yayınlanan yazımın başlığı şöyleydi: “Mağrib’de Kriz”. Anlaşılan Mağrib’in krizleri hiç bitmeyecek ve sürekli analizlere konu olacak. Ve Fransa da kenarda ellerini ovuşturup duracak.