Elif NUROĞLU(*)
Türkiye´de 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği gereğince, satış noktalarında plastik poşetlerin tüketicilere 25 kuruş karşılığında verilmesi uygulamasına başlandı. Bu yönetmelik uyarınca, kalınlığı 15 mikronun altında olan, gıdanın doğrudan temas ettiği ve hijyen için ihtiyaç duyulan birincil ambalaj poşetleri ücretsiz verilmeye devam ediliyor. Müşterinin ödediği 25 kuruşun 15 kuruşu devlete vergi olarak ödenirken, kalan 10 kuruş maliyeti karşılamak üzere marketlerin kazanç hanesine yazılıyor. Devlete ödenen verginin çevreyi koruma amaçlı kullanılması bekleniyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu uygulamayla maksadın müşteriye parayla poşet satmak değil, plastik kullanımını azaltmak olduğunu defaatle vurguladı. 2018 ve 2019 yıllarının ilk 10 gündeki poşet kullanım oranını karşılaştırdığımızda, poşet kullanımının, fiyatlandırmayla birlikte yüzde 60-65 oranında azaldığı görülüyor. Bu oran 3 bin 500 ton plastiğin kullanılmamış olması anlamına geldiği için, çevremiz ve ekonomimiz açısından sevindirici. Demek ki 3 bin 500 ton plastik kullanmadan da gündelik işlerimizi yürütebiliyormuşuz. İktisadi açıdan bakıldığında bu durum, 3 bin 500 ton plastiğin üretimi için kullanılan petrolün ithaline de artık gerek kalmadığı ve onsuz da hayatımızı idame ettirebileceğimiz anlamına geliyor.
Dünyada 60´tan fazla ülkede plastik poşetler konusunda ücretlendirme, tamamen yasaklama veya vergilendirme gibi uygulamalar mevcut. Her ne kadar Türkiye´deki uygulamanın ilk günlerinde vatandaşların alışması zor olsa ve tepkiler gelse de, gelişmiş ülkelerin hemen hepsinde, gelişen ülkelerin de pek çoğunda plastik poşetlerin hayli zamandır ücretli olduğunu biliyoruz. Hatta bazı ülkelerde ücretli olması bile tatmin edici bulunmuyor; bu ülkelerde plastik poşetler doğrudan yasaklanmış durumda.
Avrupa Birliği üyesi 10 ülkede plastik poşet kullanımı vergilendirilirken, 14 ülkede ise ücretlendirme uygulanıyor. İtalya ve Litvanya´da plastik poşet kullanımı ülke genelinde yasak. Fransa´da tek kullanımlık naylon poşetler ülkenin bazı bölgelerinde yasak, bazı bölgelerde ücretle satılıyor. Hırvatistan, Slovenya ve Letonya ise Türkiye gibi 2019 yılında plastik poşetleri ücretlendirmeye başladı.
Türkiye´de kişi başına poşet kullanımı yıllık 440 iken bu rakam Danimarka ve Finlandiya´da 4 poşetle sınırlı. Türkiye´de ücretlendirme uygulamasıyla 2019 yılında kişi başına düşen poşet kullanımının 90´a, 2025 yılında ise 40´a inmesi hedefleniyor. Kişi başına yıllık 181 plastik poşet kullanılan Rusya´da ise plastik poşet kullanımı konusunda bir düzenleme bulunmuyor.
Uzun yıllar marketlerde poşetleri ücretlendiren Avusturya´da, 2020 yılı itibarıyla tek kullanımlık plastik poşetlerin tamamen yasaklanması yönünde karar alındı. Her ne kadar perakende sektörü bu kararın ertelenmesini istese de, plastik atıkların azaltılması ve ?kullan at´ anlayışını kırma amacını güden hükümet, bu yasağı takvime uygun bir şekilde hayata geçirme konusunda kararlı.
1970´lerden itibaren kullanımı çok yaygınlaşan plastiğin geri dönüşümü, yeniden üretilmesinden çok daha maliyetli olduğu için tercih edilmiyor. Plastik suda 400, toprakta ise 800 yılda yok olabiliyor. Türkiye´de her kesimden insan plastik kullanımına karşı olduğunu dillendirse de, plastik kullanımını caydırıcı bir önlem olan ücretlendirme konusu, siyaset üstü bir mevzu olarak maalesef algılanmadı. Doğaya inanılmaz ölçüde zarar veren, hava ve su kirliliğine sebep olan, küresel ısınmayı artıran, insan sağlığına olan olumsuz etkilerinin sadece bir kısmı bilinen plastik poşet konusu, Türkiye´de siyasi olarak algılandı ve olması gerektiği gibi uygar bir düzlemde tartışılamadı.
İktisat teorisine göre herhangi bir malın kullanımını azaltmanın yolu, vergilendirme veya ona yönelen talebi kısıtlayacak önlemler almaktan geçer. Çevreye ve insan sağlığına zarar veren uygulamaların azaltılması için caydırıcı vergiler konulur veya fiyatı artırılır ki insanlar o malzemeyi daha az kullansın. Bedava olduğu için hesapsızca ve gereğinden çok fazla kullanılan plastik poşetlerin ücretlendirilmesi de talebi azaltan, hatta keskin bir şekilde düşüren bir önlemdir.
Türkiye´de plastik poşetlerin ücretlendirilmesi uygulamasında iki mesele çok tartışıldı. Haklı olarak sorulan bu sorulardan ilki, poşet başına ödenen 25 kuruşun satıcıya bir rant getirip getirmeyeceğiydi. Satıcının payına düşen 10 kuruşun maliyetin üzerinde bir fiyat olması ve satıcıya kâr oluşturması bir ?fırsattan istifade´ ortamı oluşturur ki bu, vatandaşın ve çevre için bu uygulamayı destekleyen herkesin inancını zayıflatır. Bu noktada sağlıklı bir maliyet analizi yapılarak poşetlerden satıcının kâr etmesinin tamamen önüne geçilmesi, çevre için daha az plastik tüketmeye hazırlanan Türk toplumunu çok rahatlatacaktır.
İkinci olarak tartışılan mevzu ise, 25 kuruşun devlete ödenen kısmı olan 15 kuruşun sadece çevre konusunda yapılacak harcamalar için kullanılıp kullanılmayacağı oldu. Herhangi bir ürün veya hizmetten alınan vergi veya ücretin yine aynı konuda iyileştirme ve bakım çalışmalarında kullanılması, devletlerin vergi politikasında sık başvurduğu bir yöntemdir. Bu yöntem kamuoyuna uygun bir dille aktarıldığı zaman, vatandaşlar o ürün için ödedikleri verginin hangi amaçla kullanılacağını bilir ve ona uygun bir pozisyon alırlar. Bu politika şeffaf bir şekilde uygulandığında, vergi veya ücret ödeyenlerin konuya olan yaklaşımı büyük ölçüde olumlu olur.
Plastik kullanımının azaltılması için poşetlerin ücretlendirilmesi, toplumun her kesimini etkileyen ve çevre konusunda toplumsal duyarlılık oluşturma kapasitesi taşıyan bir hamledir. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye´de de çevre ve atıklar konusunu bütün olarak değerlendirdiğimizde, plastik kullanımının azaltılması büyük resmin küçük bir parçasıdır. Sayın Emine Erdoğan´ın himayelerinde başlatılan ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı´nın pilot uygulamalarını yaygınlaştırmaya başladığı Sıfır Atık Projesi´nin daha fazla yaygınlaştırılması, atıkların kaynağında (evlerde, fabrikalarda, toplu olarak yaşanılan ve çalışılan yerlerde) ayrıştırılarak toplanması, hem Türkiye´nin ekonomisi hem de çevre koruması bakımından büyük önem arz ediyor. Ülke geneline yayıldığı takdirde 20 milyar lira tasarruf sağlayacak olan bu projeyle 100 bin kişiye de istihdam sağlanması öngörülüyor.
Türkiye´de atıkların ayrıştırılması konusundaki toplumsal bilinç özellikle okullar ve belediyeler sayesinde yaygınlaşsa da, altyapımızın çöpleri kaynağında ayrıştırmayı desteklemiyor olması en büyük engel olarak karşımıza çıkıyor. Sadece ekonomik olarak değil, zihniyet olarak da yüksek gelirli ülkeler seviyesine çıkmak isteyen bir Türkiye´nin hâlâ büyük miktarlarda kağıt, cam veya organik atık gibi maddeleri çöplerde israf etmesi, ekonomiye geri kazandıramaması üzüntü verici.
Türk insanı kaynakların etkin kullanımı, geri dönüşüm ve evsel atıkların azaltılması konularında her geçen gün daha çok bilinçleniyor. Plastik poşetlerin ücretlendirilmesi, etkilerini orta ve uzun vadede hissedeceğimiz faydalı bir uygulama olacaktır. Petrol ithal eden bir ülke olan Türkiye ne kadar az plastik kullanırsa o kadar az petrol satın alacak ve insanların bilinçsizce kullandığı poşetler nedeniyle ekonomide oluşan gereksiz bir harcama kaleminde düşüş görülecektir. Ücretlendirilmeden önce sanki sıfır maliyeti varmış gibi herkesin gereğinden fazla alarak tükettiği plastik poşet, yerini uzun süre kullanılabilen bez torba ve filelere bırakmaya başladı.
Doğada yüzlerce yıl kalan ve hem bugünü hem de yarınımızı olumsuz şeklide etkileyen plastiğin kullanımını doğrudan azaltmayı hedefleyen bu uygulamanın ilk haftasında, Türkiye´de plastik poşet kullanımı çok büyük oranda azaldı. Ancak uygulamanın vatandaşlar tarafından daha çok sahiplenilmesi için bilgilendirme çalışmaları yaygınlaştırılmalı, kamu spotları yapılmalı ve bu uygulamanın çevre ve ekonomi adına sadece küçük bir adım olduğu vurgulanmalı. Diğer yandan poşetlerdeki ücretlendirmenin hiçbir ekonomik aktöre ekstra kazanç sağlamaması, sadece çevre konusunda yapılacak iyileştirmeleri finanse etmesi konusunda kararlılık gösterilmeli. Geri dönüşümün bir hayat tarzı olması için gerekli alt yapının belediyeler tarafından oluşturulması, sıfır (veya çok az) atık üretmenin vergi sistemiyle teşvik edilmesi, Türkiye´nin sürdürülebilir şekilde büyümesi açısından elzem ve hatta geç kalınmış bir adımdır.
(*)Türk-Alman Üniversitesi´nde İktisat Bölümü öğretim üyesi olan Doç. Dr. Elif Nuroğlu, uluslararası iktisat, yerçekimi modeli, ampirik uluslararası ticaret, ekonometrik modellemeler, ampirik makroekonomi, yapay sinir ağları ve fuzzy yaklaşımlar alanlarında çalışmaktadır.