Doğru Haber Gazetesi yazarı Faruk KUZU’NUN “KONUYA DAİR” ANALİZİ…
Son günlerde yaşanan birkaç gelişme Izady’nin tespitini bir kez daha haklı çıkardı maalesef. Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye başlattığı harekâtın hemen akabinde YPG/Pkk Şam Baas Rejimini davet ederek ağır şartları olan bir anlaşma imzaladı.
Anlaşmaya göre 4 madde şöyle belirlendi:
“-Suriye ordusu Türkiye ve Rojava sınır hattı boyunca konuşlanacak.
-Suriye ordusu Kobani ve Münbic kent merkezlerine gidecek.
-Suriye ordusu Tabka ve Rakka'daki Fırat Barajı ve Mensure'ye gidecek.
-Deyrezor'daki petrol rafinerisi Suriye ordusuna teslim edilecek.”
Bu maddeler ile nereden bakılırsa bakılsın ortada ne BAĞIMSIZLIK ne de ÖZERKLİK kalmamış oluyor. Oysa son 7 yıldır Pkk kara propagandası ile Kürd halkına “Biz devlet kuruyoruz” diyerek özveride bulunmasını istemiş, hatta 6-8 Ekim olaylarında Kobani için sahte bir algı ile bir kısım insanı sokaklara dökerek, kendilerine engel olarak gördükleri İslami kesimleri imha etmeye kalkışmışlardı. Güneydoğu’dan Kobani’ye binlerce genci götürüp ABD’nin “Kara Ordusu” olarak kurban ettiler. Tüm bunları “Bağımsız bir devlet için yaptıklarını” söylediler. Gelinen noktada Özerkliği bile kaybetmiş görünüyorlar.
Yaşadıkları bu büyük hezimetin akıl hocalarından KANDİL aynen “Çukur Olaylarında” binlerce genci kurban edip 11 ilçenin yıkılmasına sebep olma basiretsizliğini “ZAFER” diye gösterme yüzsüzlüğü gösterdiği gibi, sahadaki sorumlu Salih Müslim de yaptıkları anlaşmayı bir “ZAFER” olarak göstermekten çekinmedi. Galiba “Nasıl olsa bizi hiç sorgulamayan saf bir halk kitlesi var” diye düşünüyorlar.
S. Müslim ANF’ye verdiği röportajda zafer kazanmış bir komutan edasıyla yorum yapıyor. Şöyle diyor Müslim:
“Sınır güvenliği ya da bir devlet olarak Suriye'nin egemenliği ihlal edilmiştir. Demokratik Özerk Yönetimin işine karışılmayacaktır, buradaki meclisler olduğu gibi çalışmalarına devam edecektir.
Amerikalılar çekilmeden önce Ruslar ve Rejim anlaşmayı kabul etmiyordu. Ama şimdi bunu kabul ettiler. Bu bir ilktir, görüşmeler devam edecek. Bu anlaşmada en önemli noktalardan biri Afrîn'in de bulunmasıdır. Alanın güvenliği sağlandıktan sonra Afrîn'in kurtarılması için de birlikte çalışılacaktır" dedi.
İlginçtir kimse çıkıp da şu soruları sormuyor,
-Siz değil miydiniz “Biz Kuzey Suriye’de(Rojava’da) bir devlet kurduk!” diyen?
-Hiçbir temeli olmayan tamamıyla ABD’nin korumasına dayanan bu suni yapı için kaç Kürd gencini harcadınız?
-“IŞİD’e karşı ABD için 11 bin Kürd genci kaybettik!” diyen YPG/Pkk’nin bu itirafını hala bir mağduriyet pozuyla söylemeleri ne denli bir utançtır! Pkk’ye sempati besleyenler bunu sorgulayacaklar mı?
-Elinize geçen ilk fırsatta İslam’ın tüm izlerini sildiniz, Müslümanları-muhalif gördüklerinizi ya katlettiniz ya da sürgün ettiniz, şimdi tekrar kalkmış “Tüm Kürdlerden destek beklediğinizi” söylüyorsunuz. Bugüne kadar Kürd Halkına ne faydanız dokundu ki hala özveri bekliyorsunuz? Su-i misal olmasın ama Harzemşahlar’ın sonu nasıl oldu hiç tarih okumazlar mı? (Etraflarındakilere o kadar eziyet ettiler ki Moğollara karşı çevreden yardım istediklerinde hiç kimse yardım elini uzatmamıştı.)
-Müslim, Afrin’in kurtarılmasından bahsediyor. Acaba bu defa da Baas Rejimi için mi Kürd gençlerini cepheye sürmeyi düşünüyorlar?
-YPG/Pkk’nin hatalarından dolayı Kürd halkının Milletler arasında alay konusu olması sizi hiç rahatsız ediyor mu?
-Pkk’ye inanan HDP’ye oy veren Kürd Halkı eleştiri oklarını bunlara yönlendirmeye başlayacak mı?
-YPG/Pkk’nin bizce tek sorunu dine ve dindara olan hasımlığı değil, en az bunun kadar yanlış kararları-stratejileriyle, dış güçlerin elinde kullanışlı bir maşa olması, Kürd Halkını devamlı hüsrana uğratacak zayıf siyasetinin de büyük bir sorun olduğu görülecek mi?
-Kırk yıldır bu coğrafyada Kürd Halkının başına bela olmuş bu yapının tarih sahnesinden çekilmesinin vakti gelmedi mi?