Milli Gazete yazarı Mustafa Kaya yazdı;
Bölgemizde, üzerinde derinlemesine analizlere ihtiyaç duyulan gelişmeler oluyor. Son zamanlarda küresel güçler acaba bölgede yeni bir yol haritasını hayata geçirmek için plan mı yapıyorlar sorusu akıllara gelmeye başladı. Bugüne kadar PKK terör örgütünü Türkiye’nin ve bölgenin istikrarsızlaştırılması için özel bir destek programıyla ayakta tutanlar, şimdi sanki PKK’ya ‘artık görevin bitti’ mesajı veriyorlar. Bunun yanında Irak Merkezi İdaresi ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi de (IKYB) PKK’nın ülkedeki varlığını taşımakta zorlanıyorlar. Çünkü Irak’ın terör örgütleriyle anılan yapısının hem bölge ülkeleri, hem de dünya ile sağlıklı ilişkiler geliştirmesini engellediği çok net olarak ortada.
Peki, bizi bu türden düşüncelere hangi gelişmeler sevk etti, kısaca ifade etmeye çalışalım.
Son aylarda Kuzey Irak’ta PKK ile bölgesel yönetimin güvenlik gücü olan Peşmerge güçleri arasında çatışmalar yaşanıyor. Bilindiği gibi geçtiğimiz Kasım ayı başında PKK bir Peşmerge askerini öldürmüş, üç tanesini ise yaralamıştı. IKYB bu saldırıyı ‘kırmızıçizginin aşılması’ olarak tanımlamıştı. Ayrıca PKK’nın bölgedeki yabancı misyona karşı saldırı planları olduğunu ve halkın güvenliğini doğrudan tehdit ettiğini açıklamıştı. Geçen ay bu tartışmalar yaşanırken 13 Aralık gecesi yaşanan çatışmada bu sefer de bir PKK’lı bir de Peşmerge askeri öldü. Bu noktada ilginç bir açıklama IKYB Başbakanı Mesrur Barzani’den geldi. Barzani, “Ortak dost ve müttefikimiz olan uluslararası koalisyon, YPG’nin bu tür saldırılarda bulunmayacağına dair garanti vermelidir. Şüphesiz bu tür saldırıların tekrarlanması bölge güvenliğine büyük zarar verecektir” diyerek koalisyona çağrıda bulunmayı tercih etti. Bu açıklamayla beraber -koalisyon aslında ABD demek olduğuna göre- ‘Irak, IKYB ve ABD arasında bölgede bir fikir ayrılığı mı var’ sorusu tartışıldı. Çünkü YPG’nin ABD’nin bilgisi dışında Peşmerge ile böylesine bir çatışmaya girişmesi çok düşük ihtimal.
Diğer taraftan Irak Başbakanı Mustafa Kazımi’nin geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretinde de PKK konusu gündeme geldi. Terör örgütlerinin bölgedeki faaliyetlerinin ilişkilere verdiği zarar hem Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem de Kazımi tarafından ifade edildi. Bunun yanında Irak ve IKYB’yi son zamanlarda Türkiye’nin PKK ile mücadelede kat ettiği önemli mesafe de kararlı davranmaları noktasında etkilemiş olabilir. Zaten uzun yıllardır bölgede PKK’dan duyulan rahatsızlık biliniyordu. Tam da bu noktada ABD’nin konuya tam olarak ne zaman müdahale edeceği de cevabı beklenen sorular arasında. Geçtiğimiz ay görevinden ayrılan ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG ile Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) arasında arabuluculuk yapmış ve anlaşmalarını sağlamıştı. Gruplar arasındaki ihtilafları çözmek için bu kadar faal olan ABD’nin -eğer bir taktik değilse- bu duruma daha ne kadar sessiz kalacağı da belli değil. Ayrıca ABD’nin terör örgütlerini perdelemek için kurduğu Suriye Demokratik Güçleri de (SDG) Peşmerge’nin yaklaşımından çok rahatsız. SDG’li Mazlum Abdi Peşmerge saldırılarını ‘utanç verici’ olarak tarif etti. Kazanımları(?) yok edeceğini söyledi ve diyalog çağrısında bulundu.
Sonuç olarak PKK’nın bölgesel ilişkileri zehirlediği her geçen gün daha net olarak ortaya çıkıyor. Kürt Meselesi’nin doğru bir zeminde konuşulmasını da PKK engelliyor. İşin içine şiddet, silah girince akıl devreden çıkıyor.
Bu süreç PKK’nın tasfiyesini beraberinde getirebilir mi, şimdilik bunu söylemek için erken. Ancak Irak merkezi yönetimi ve IKYB, PKK’nın kendilerine verdiği zararı artık daha net görebiliyorlar. Bu saatten sonra ABD araya girer mi, bilmiyorum. Ancak şurası artık çok açık; bölge ülkeleri ve halklar artık terörden yoruldu. Sürekli gerginlik ve çatışma ortamından bıktı. İnsanlar on yıllardır devam eden öngörülemezlik girdabından bir an önce çıkmak istiyor.
Son olarak şunu ifade edebiliriz; PKK’nın tasfiyesi aslında hakların zihinlerinde çoktan başladı. Bu süreç fiili tasfiyeyi de beraberinde getirecektir. Çünkü silah bir iletişim aracı değildir, olamaz. Bölgesel barışın inşası için bu bölgedeki bütün terör örgütlerinin tasfiyesi veya silah bırakmaları mutlaka temin edilmelidir. Bunu yapacak olan da başta bölge ülkelerinin ortaya koyacakları iradedir. Bu süreç işletilirken araya küresel güçler de alınmamalıdır.