TRT Haber’den Selami Kökçam’ın ‘konuya dair’ analizi…
ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı’nı başlatmasının ardından, Suriye’deki askerlerini geri çekeceğini açıkladı. Ancak bu açıklamanın üzerinden çok geçmeden, Suriye’de varlıklarını devam ettireceklerini ve burada kalarak petrolü güvence altına alacaklarını duyurdu.
Daha sonra ise ABD ordusu, bölgede yeniden konuşlanmaya başladı. Özellikle petrol kuyularının olduğu bölgelerde devriye görevi yaptıkları görüldü.
Suriye petrol zengini bir ülke değil
Peki, ABD Başkanı Trump’ı Suriye'den çekilmekten vazgeçiren ve ABD askerlerinin yeniden konumlandırılmasını sağlayan Suriye petrolleri, gerçekte ne kadar önemli?
Öncelikle Suriye, dünya petrol piyasasında önemli bir yere sahip olan komşusu Irak gibi, petrol zengini bir ülke değil.
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütünün (OPEC) açıkladığı verilere göre, en fazla petrol üretimi 1996 yılında kaydedilmiş. Buna göre, 1996’da günlük üretim 582 bin varile ulaşmış. Bu rakam 2010’da, Suriye'de olaylar başlamadan önce, 387 bin varil olarak gerçekleşmiş.
Aynı dönemde Suriye’nin komşusu Irak’ta günlük petrol üretimi ise 2,5 milyon varil civarında.
Bunların yanı sıra, ülkelerin petrol ve doğalgaz üretiminde önemine işaret edilen bir nokta da ülkelerin sahip oldukları rezervler.
Petrol rezervleri: Suriye 2,5 milyar, Irak 143,1 milyar varil
Uluslararası Enerji Ajansının 2011’de The Oil end Gas Jurnal’den aldığı verilere göre, Suriye’nin toplam petrol rezervi 2,5 milyar varil.
OPEC verilerine göre ise Irak’ın petrol rezerv miktarı 143,1 milyar varil.
Bunlar göz önüne alındığında Suriye’nin ne petrol üretimi ne de rezervi, diğer üreticilerle kıyaslandığında büyük bir öneme sahip. Aksine Suriye’nin sahip olduğu petrol rezervleri, dünya petrol rezervlerinin yalnızca 0,14’üne karşılık geliyor.
Üretilen petrolü önemli kılan bir diğer etken ise kalite.
Uluslararası Enerji Ajansına göre, Suriye’de çıkartılan petrolün yüzde 60’ı ağır petrol olarak tanımlanıyor.
Ancak kolay üretilebilir olması, taşınabilmesi ve işlenebilmesi sebebiyle günümüzde dünya petrol talebinin yüzde 90’ı hafif ve orta petrol ile karşılanıyor.
Petrol sahaları
ABD, Suriye’nin kuzeyinde uluslararası M4 karayolunun altında yeniden konumlanmaya başladı. Terör örgütü PKK/YPG'nın ise, işgal altında tuttuğu Fırat Nehri’nin doğusunda oyunu bozuldu.
Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, Suriye petrolünün 100 bin ile 200 bin varil arasında değişen üretimi de Fırat Nehri kıyılarında gerçekleştiriliyor. Petrol kuyularının önemli bir kısmı ise Fırat’ın doğusunda.
Bazı kaynaklara göre, Suriye’deki enerji kaynaklarının yüzde 70’i, terör örgütünün işgal altında tuttuğu bölgelerde yer alıyor.
Bu kontrol alanlarına, başta Ömer bölgesi olmak üzere, Deyrizor’un doğusu da dahil. Zaten ülkenin en önemli enerji sahaları da bu bölgelerde konumlanmış durumda.
Diğer önemli bir bölge ise Deyrizor’da yer alan ve terör örgütü PKK/YPG işgalinde olan Konoko Gaz Tesisi. Bu tesis, ülkenin doğalgaz üretimi yapan en büyük ve önemli tesisi.
Beşşar Esed rejimi ise, Deyrizor bölgesinin batısında bulunan petrol sahalarını, Rakka’nın güneyinde ve Humus’un doğusunda bulunan petrol ve gaz sahalarını kontrol altında tutuyor.
Banyas ve Humus’ta yer alan ülkenin en önemli rafinerileri de Esed rejiminin kontrolü altında.
Terör örgütü PKK/YPG işgali altında bulunan alanlarda el yapımı rafineleriler kullanıldığı biliniyor.
Hedef petrol değilse ne?
ABD’nin terör örgütü DEAŞ’la mücadele bahanesiyle terör örgütü PKK/YPG’ye Suriye’de yüzlerce tır askeri mühimmat gönderdiği biliniyor.
Ancak DEAŞ, Irak’ta yenilgiye uğratıldı ve işgal ettiği bütün kentlerden çıkarıldı. ABD Başkanı Trump da, 2019 yılının başında DEAŞ’ın yenilgiye uğratıldığını duyurdu.
Şimdi ise ABD, petrolü güvence altında tutmak bahanesiyle Suriye’deki varlığını korumaya devam ediyor. Ancak veriler, Suriye’deki petrol varlığının ABD’nin bu ülkedeki mevcudiyetinin sadece petrol olmadığını ortaya koyuyor.
O zaman ABD’nin Suriye’deki varlığının nedeni ne?
Bu soru, son günlerde cevabı en çok aranan sorulardan biri. Bu soruya uzmanlar iki şekilde cevap veriyor:
Bazı uzmanlar, ABD’nin Suriye’deki varlığını terör örgütü PKK/YPG’yi himaye etmekle açıklarken, bazıları ise bölgede varlık gösteren İran destekli milisleri neden olarak gösteriyor.
İsrail’in İran destekli milislere sık sık hava saldırısı düzenlediği alanların başında Deyrizor ve çevresi geliyor. İsrail, İran-Irak-Suriye ve Lübnan’ı içine alan ve “Şii Hilali” olarak tanımlanan hattı kontrol altından tutmak istiyor. Bunun içinde Irak’ta İran destekli Şii Haşdi Şabi örgütüne, Suriye’de ise İran destekli milislerin karargahlarına hava saldırıları düzenliyor.
İşte, ABD’nin Suriye’de varlığını korumasının önemli bir nedeni olarak da İran’ın bölgedeki varlığı gösteriliyor.
Kaynak: https://www.haksozhaber.net/petrol-abdnin-suriyedeki-yeni-bahanesi-mi-120763h.htm