6 Mayıs tarihinde (2021) yayınladığı ilk videodan bu yana Türkiye kamuoyunu Sedat Peker’in söylemleri meşgul ediyor. Kafkas asıllı bir ailenin çocuğu olarak 1971 yılında Sakarya’da doğan Peker, bir Türk mafya lideri ve iş insanı olarak bilinmektedir. Organize suç örgütü kurma suçlamasıyla hüküm giymiştir. Türkçü/milliyetçi görüşleriyle ülkücü kesim arasında kendine yer bulmuş ve saygı gören bir Türk büyüğüdür. Gizemli hayatı ve suç kariyeri nedeniyle hakkında kitaplar yazılmış ve hatta şarkılar/türküler bestelenip söylenmiştir. Kimisine göre bir kahraman, kimisine göre bir suç şebekesi lideri.
Geçmişi ve görüşleri ne olursa olsun, kimse bir gün gelip de onun videolarının milyonlarca insan tarafından izleneceğini bilemezdi. Bu yazıyı yazdığım günlerde ilk videosu 1.568.384 kez görüntülenmiştir. Bu ana kadar 10 video yayınladı ve hepsi rekor kırdı. İktidar yanlısı veya muhalif herkes onu izliyor ve onu konuşuyor. Onun söylem ve iddiaları üzerinden Türkiye’de siyaset, iktidar ve gelecek tartışılıyor.
Sedat Peker’i hiç yakından görmedim ve onunla yolum kesişmedi, kesişemezdi de zaten. Ben de herkes gibi medyadan adını duydum ve yaptığı olaylar hakkında bilgi sahibi oldum. Beni ilgilendiren onun görüşleri ve iddiaları da değil. Söyledikleri doğru da olabilir, yanlış da. Sadece bir iki dakikalık dinlemede bile ikna edici ve kendini dinlettirici bir şahıs olduğunu fark ettim. Ama ben olaya, bir sosyolog olarak ve bir toplumsal fenomen olarak yaklaşacağım.
Sorum şudur: Türkiye toplumu Sedat Peker’i neden bu kadar yoğun ve ilgili bir şekilde dinlemektedir?
Adam sanatçı değil, bir sanat icra etmiyor. Oyuncu değil, bir oyun da icra etmiyor. Bir akademisyen hiç değil, ders de anlatmıyor. Siyasetçi ve gazeteci de değil. Onun söylem ve yorumları iktidarı da muhalefeti de ilgilendirmiyor. Bu son sözümü biraz açmam lazım. Yani biz Sedat Peker’i orijinal siyaset ve haber yorumları nedeniyle izlemiyoruz! Bu anlamda bir siyasetçi ve haber yorumcusu değil. Peki, neden bu kadar ilgi?
Bir olayın toplumsal bir fenomen olarak değerlendirilmesi için gerekli olan kriterler bu olayda mevcut olduğu için onu bir fenomen olarak incelemek gerekecektir. Fransız sosyolog Durkheim’e göre toplumsal fenomen bireyin dışında olan ve zorlayıcı güç sayesinde kendilerini bireye zorla kabul ettiren davranış, düşünüş ve duyuş tarzlarıdır. Eğer milyonlarca insan internetin karşısına geçip “Bu adam ne diyor?” diye izliyorsa, burada toplumsal fenomenlere özgü dışardanlık ve baskı gibi mekanizmalar devreye girmiş demektir. Eğer günlük hayatta ondan bahsediliyor ve siz bir şey bilmiyorsanız bu ayıp karşılanır, o halde sizin de izlemeniz gerekir.
Sedat Peker’e gösterilen ilginin Türkiye toplumunun dünya görüşüyle sıkı bir ilişkisi bulunduğunu düşünüyorum. İslami ve tasavvufi etkilere dayalı bu dünya görüşüne göre genelde varlık özelde ise sosyal varlık iki kategoriye ayrılmıştır: Görünen (zahir) ve görünmeyen (batın). Yıllardır siyaseti görünen boyutlarıyla izliyoruz. Siyaset, önemli oranda medyatik bir olgu haline geldi ve hepimiz siyasetçileri ve gazetecileri televizyon ve internet üzerinden izliyoruz. Bize görünen şahıslar ve bunların söylemleri, sahne oyunlarına benziyor ve onları “ön cephe”den izliyoruz. Peki, “arka cephe”de, yani kulislerde ne oluyor, bunları tam olarak bilmiyoruz. Bu cephe hakkında bolca rivayet ve söylenti var. Deyim yerinde ise ağzı olan konuşuyor!
Şimdi bir insan çıkıyor ve diyor ki, “Bugüne kadar saklı kalan ve benim, birebir bağlantılı olduğum olayları size anlatacağım” diyor. Siyaset ve mafya ilişkilerini bir bir deşifre ediyor. Bugüne kadar bize “batın” olan bir dünyanın sırlarını ifşa ediyor. Kendisiyle ilgili o kadar fazla şey söylenmiş ki, herkes onun üst düzey ilişkiler içinde olduğunu düşünüyor ve topluma kapalı kalan gerçekleri açığa çıkartacağına inanıyor.
Sedat Peker, görünen dünyayı ters yüz edip bir de görünmeyen dünyayı bize gösteriyor. Hem de ikna edici ve hoş bir sohbet diliyle. “Size söylenen her şeye inanmayın, benim anlattıklarımı da sorgulayın” diyerek başlıyor bir videosunda. Türk toplumunun zaaflarını ortaya koyuyor ve “bu adam doğru söylüyor” diye herkesin kalbinden bir teyit alıyor. Aslına bakılırsa, o gücünü kendinden ve kendi anlattıklarından ziyade, toplumun zaafından alıyor! Bu toplum ki, pandemi oluyor bunu Çin’den ve Amerika’dan biliyor! Bu toplum ki, terör hadisesini ne idüğü belirsiz dış güçlerle açıklıyor! Toplumun kutuplaşmasını ve ideolojik olayları hep birileri tertipliyor diye düşünüyor!
Sedat Peker, kanaatimce bir toplumsal fenomen olduğu gibi aynı zamanda bir toplumsal göstergedir de. Göstergenin iki boyutu vardır: Gösteren ve gösterilen. Peker, gösteren olarak bir şeye işaret ediyor. Peki, gösterilen nedir? Türkiye toplumunun zaafları… Bu toplum pek çok Peker çıkarmaya aday olduğu gibi, bu çıkarttığı tipleri de dinlemeye dünden hazır bir toplumdur. Burada “toplum” derken siyaseti ve medyayı da içine alan ve kapsayan büyük bir yapıdan bahsediyorum. Çünkü siyaset ve medya değil midir ki, yıllardan beri topluma komplo teorileri aktarıyor ve kollektif bir zihniyet oluşturuyor.