Tarih: 13.04.2021 13:46

Paşalar resm-i geçiti'nden, bir değişik tip: Saîd Halim Paşa

Facebook Twitter Linked-in

Bir hafta önce, 2-3 Nisan günleri, Zeytinburnu Belediyesi Kültür Merkezi'nde tertib olunan 'Said Halim Paşa' konulu bir sempozyumdan, 5 Nisan tarihli (geçen Pazartesi) yazıda değinecekken, devreye giren çok önemli hadiseler sebebiyle, bir başka yazıya bırakmıştım. Bugün o konuya değinelim, biraz.. Çünkü, bu konuda aktarılanlar, 100 yıl önceye aid olsa bile, son 100 yılımızı ve bugünü de etkileyen konular..

10 gün önce hakkında bir sempozyum düzenlenen Saîd Halim Paşa konusuna..

Saîd Halim Paşa, Osmanlı'nın Mısır Valisi ve sonra ise, fiîlen Mısır Sultanı denilebilecek durumda olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın torunu olarak 1864'de doğmuş ve 1921 yılında Roma'da 'ermeni şovenisti bir terörist' tarafından katledilmiş bir Osmanlı Paşası.. İstanbul ve Kahire'deki tahsil hayatından ayrı olarak İsviçre ve Fransa'da da eğitim görmüş, 'eşraf'tan, / 'aristokrat' aileden, oldukça zengin.. İstanbul'un o zamanki kalburüstü taifesinden, bazan yüzlerce kişiyi bile aşan seçkin kimselerle Boğaz'daki meşhur 'yalı'sında toplantılar yapıyor, içtimaî meseleler konuşuluyor, musikî ziyafeti veriliyor..

Paşalığı, şehzâdelere, prenslere verilen cinsten bir sivil paşalık.. Askerî bir geçmişi yok.. 24-25 yaşındayken, paşalık rütbesi veriliyor ve 'Şûrâ'y-ı Devlet' / (şimdi Danıştay denilen İdare Mahkemesi) üyeliğine getiriliyor.

Sultan Abdulhamîd rejimi tarafından bu kadar seçkin vazife ve makamlara getirilirken.. O dönemin meşhur hukukçularından ve bir ara Adliye Nâzırlığı da yapan Manyasîzâde Refik BeySaîd Halim Paşa'nın 'İttihad ve Terakkî Cemiyeti'ne yaklaşmasını, kardeşinin Abdulhamid rejimi güçlerince öldürülmesiyle izah ediyor. Ve, Paşa, kısa zaman sonra da, 'İttihad ve Terakkî'nin müfettişliğine getiriliyor. 2. Meşrutiyet'in ilânı ile Âyân Meclisi (Senato) üyesi oluyor. 'İttihad-Terakkî'nin Selanik'de tertib olunan 1909-Büyük Kongresi'ne katılıyor. (M. Kemal'in de aynı kongreye, İttihad-Terakkî'nin Bingazi murahhasıdelegesi olarak katıldığını hatırlayalım).

2. Abdulhamîd'in 1909'da hal'inden sonraki dönemde, Said Halîm Paşa'nın yıldızı daha bir parlıyor. İttihadçı'ların yine önde gelen isimlerinden..

Selânik'ten gelip Abdulhamîd'i , Elmalılı Hamdi Efendi'nin şeriat adına verdiği fetvâ ile azleden ve yerine gelen Sultan Reşad'a kendisini Sadrâzam olarak dayatan Mahmûd Şevket Paşa'nın hükûmetinde Hariciye Nâzırı oluyor. Mahmûd Şevket Paşa'nın 1913'de bir suikasd sonucu öldürülmesi üzerine de Sadrâzam oluyor, Hariciye Nâzırlığı'nı da uhdesinde tutarak..

Paşa bu arada1913-16 arasında İttihad- Terakkî Cemiyeti'nin Umûmî Reisi de olur..

1914 Haziranı sonunda patlak veren Birinci Dünya Savaşı'na girilmesine karşı olduğu söylenir. Ama, Goben ve Breslav isimli iki Alman zırhlısı, kendilerini kovalayan İngiliz zırhlılarından kaçıp ve Osmanlı deniz hâkimiyeti alanına girer ve zırhlılara hemen, Osmanlı Bayrağı çekilir. İsimleri de Midilli ve Yavuz olarak değiştirilir. Ve, bu zırhlılar Karadeniz'e çıkar, Kırım'daki Sivastopol ve (bugün Ukrayna liman şehri olan) Odesa'yı topa tutar!

Çarlık Rusyası, 'resmen bir savaş açılmaksızın gerçekleşen bu bombardımanların, kazaen olduysa, derhal özür dilenmesini ve tazminat ödenmesiniaksi halde savaş açacağı'nı bir ültimatomla bildirir.

Sadrâzam PaşaRusya'yla savaşa girilmemesi, özür dilenip tazminat ödenmesi tarafdarıdır. Ama, İttihadçı ünlü 3 Paşa' (Enver, Tal'ât ve Cemal Paşa'lar) özür dilenemiyeceğini belirtince, Saîd Halim Paşa, istifa edeceğini söyler, ama, yakın arkadaşı Mehmed Âkif, 'Sen istifa edince yerine daha iyi birisi mi gelecek?' diye, Paşa'yı vazgeçirtir kararından.. (Bu arada, Mahmûd Kemâl İbn-ul'Emîn, Sultan Reşad'ın da, Paşa'yı, 'Ben Hükûmet'te sen olmazsan kime güveneceğim?' diye istifadan vazgeçirttiğini aktarır.) Ve, savaşa girilir.

Ve 1915'de bir de Rus Orduları'nın Doğu Anadolu'da ilerlemesi üzerine, Anadolu'daki ermeni kitlelerinin, Dahiliye Nâzırı Tal'ât Paşa'nın, Osmanlı'nın Suriye, Lübnan gibi uzak köşelerine 'tehcir'inin/ mecburî göç ettirilişini emretmesi, ve bu emrin, İstanbul hariç, bütün Anadolu'daki Ermenilere uygulanması üzerine, ulaşım imkânlarının da olmadığı o savaş şartlarında acı hadiseler yaşanır. Paşa'nın o uygulamalara da karşı olduğu anlaşılıyor.

3 Şubat 1917'de Sadrâzamlık'tan istifa eder. Ama, Âyân azâlığı ve, İttihad-Terakki'yle irtibatı da devam eder.

Osmanlı'nın korkunç bir yenilgisiyle biten l. Dünya Savaşı sonunda ise, bütün İttihadçı lider kadrosu gibi, o da yurt dışına gider, Roma'da ikamet eder ve orada, Şıracıyan isimli bir 'ermenici şovenist-terörist' tarafından öldürülür. Cemâl Paşa'nın Tiflis'de, Tal'ât Paşa'nın Berlin'de yine, 'Ermenici teröristlerce öldürülmeleri'nde olduğu gibi..

Bunları anlamak niçin mi önemli?

Saîd Halim Paşa ilginçtir; İttihad-Terakki Cemiyeti /partisinin hem yıllarca her şeyi, hem de İttihadçılık deyince zihinlerimizde oluşan ölçülerin dışında, hattâ önemli bir Müslüman mütefekkir olarak da gözüküyor.

İslâmî cenah mı onu yanlış anladı; o mu o, çoğu şirretli İttihadçı kadroları idare etti? Yoksa...

(Bu konuya bir ayrı yazı daha yazmak gerekecek.. İnşaallah..)

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —