Dünya Bizim'den İbrahim Elkoca yazdı.
“Öyle bir dünya hayal edin ki, gezegen üzerindeki her bir kişi, insanlığın bütün bilgisine özgürce ulaşabilsin.” Bu sözler, bilgiye erişimimizi kolay kıldığı kadar, bize öğrenmenin kapılarını cömertçe açan Wikipedia’nın kurucusu Jimmy Wales’e ait. Tarihin en eski zamanlarından bu yana, hayatını bilgiyle kurgulamanın peşinde koşan insanoğlu, bilgiye sahip olmanın getireceği güçle, daima bir hakikat arayışı içerisinde olmuştur. Henüz antik dönemde bile, bilimin önemine dikkat çeken Aristotales, bilimi hakikate giden yolları aydınlatan bir ışık olarak tasvir etmiştir. Peki, kadim zamandan bu yana devam eden öğrenme eylemi, zaman içerisinde nasıl bir hal almıştır?
1970’li yılları izleyen süreçte, teknoloji alanındaki gelişmeler değişime kapı aralamış, yaşanan dijital dönüşümün en yoğun hissedildiği alanlardan birisi de şüphesiz eğitim alanı olmuştur. Görsel ve işitsel iletişim teknolojilerinin yoğunca kullanıldığı günümüzde, maruz kalınan bu baş döndürücü teknolojik gelişmeler, iyi planlanması halinde devletlere geleceğe dokunma şansını bahşetmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’nin en büyük 12 şehrinin 7’sinde, şirketlerin %70’inden fazlasının dijitalleşme notunun 70’ten düşük oluşu, yaşanan dijital dönüşüm tecrübesini ayrı bir başlıkta etraflıca ele alınmasını yansıtır niteliktedir.
Uzaktan eğitime başladık
Tıp dünyasının tabiriyle yeni nesil Covid-19 pandemisinin insanları evlerine hapsettiği şu günlerde, gerek ulusal ölçekte, gerek evrensel çapta sadece günlük davranış kalıpları bakımından değil, aynı zamanda eğitim alanında da ciddi bir bâdireden geçmekteyiz. Öyle ki, bir yandan, Türkiye’deki ilk ve orta öğretim öğrencileri, Eğitim Bilişim Ağı (EBA) üzerinden çevrimiçi eğitimlerine devam ederken, öte yandan örgün eğitime ara verilmesinin ardından, çok sayıda üniversite uzaktan eğitim modeline geçebilmenin altyapısını güçlendirmekle meşgul. Eğitim alanında yaşanan bu dijital dönüşüm, eğitimin niteliğini ve çeşitliliğini zenginleştirme noktasında bireylere geniş bir yelpaze sunmaktadır. Teknolojik imkânların verimli kullanılması ve eğitimin içeriğinin sanal ortamlara özenle aktarılması meselesi, aynı zamanda yaşanan bu dijital tecrübeyi, ciddi bir fırsata dönüştürme kabiliyetine de sahiptir.
Bilindiği üzere, 2019'un sonlarında Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkarak kısa sürede tüm dünyayı esir alan yeni nesil Covid-19 pandemisinin yayılımının önüne geçmek amacıyla Türkiye’de eğitime ara verildi. Doğal olarak eğitimin-öğretim faaliyetlerinin Türkiye’de dijital ortamlara taşınması sonucunu doğuran bu gelişme, öğrenme süreçlerinin daha esnek bir yapıya bürünmesine kapı aralamıştır. Sanal eğitimlerle birlikte, öğretmen-öğrenci ilişkileri de günümüzde artık yeni bir görünüm kazanmıştır. Çevrimiçi eğitim, bazı durumlarda eğitimciler için boş ve tenha bir odada, bilgisayar başından duvarlara hitap ediyormuş hissi uyandırsa da, sanal eğitimdeki bu dijital ilerleme, eğitim tarzında köklü değişikliğin habercisi mesabesindedir. Sınıf ortamından uzaklaşarak, hayatın her alanını birer öğrenme merkezine dönüştürmeyi arzulayan kimi bireylerin, uzaktan erişim imkânı bularak katıldığı çevrimiçi dersler, eğitimin yörüngesini ve yaşanan dönüşümün hızını yansıtması bakımından ayrıca dikkate değerdir. Görünen o ki, öğretmen ve öğrencilerin, eğitim materyallerini daha aktif kullanmalarıyla birlikte, dijitalleşme sürecindeki gelişmeler daha da ivme kazanacaktır.
Eğitimcilerin dijital becerisi başarıda önemli bir etken
Son 10-15 yıl içerisinde yaşanan büyük değişimi ve teknolojinin geldiği nokta irdelendiğinde, verilerin dijital ortama aktarılma hususunda ciddi artışlar yaşandığı gözlemlenebilir. Sadece eğitim alanıyla sınırlı kalmayan bu kapsamlı dönüşüm, günlük davranış kalıplarımızı dahi derinden etkileyen bir boyuta ulaşmış durumda. Video-konferans yoluyla yüz yüze eğitim imkânı sunan bu teknolojik ilerlemeler, bireylerin zamanlarını daha iyi planlamalarına katkı sunduğu gibi, okula gitme zamanından tasarruf sağlandığı için, gün içinde çok daha fazla sayıda programı takip etmelerine olanak tanımaktadır. Sosyal mesafenin her zamankinden daha fazla önem kazandığı şu korona günlerinde, bilgiye erişim hususunda sadece mekânsal mesafeler ortadan kalkmamış, aynı zamanda eğitim-öğretim faaliyetleri daha geniş bir katılımla, âdeta bireylerin gündelik yaşam alanlarına taşınır hale gelmiştir.
Eğitimcilerin sınıfta teknolojiyi kullanımlarına dair uyumluluklarının incelendiği bir bilimsel araştırmada, yaşanan bu süreci daha iyi idrak etmek adına bazı tespitlere yer verilmiştir. “Teknoloji Destekli Eğitim Ortamlarında İletişim” başlıklı sınıf etkileşim analizini konu alan bir bilimsel araştırmada, eğitimde dijitalleşme faaliyetinin öncelikli olarak eğitimciler üzerinde olumlu etki yaratılmasına çalışılması gerektiği yönünde bir bulgu öne çıkmaktadır. Aynı araştırma, eğitimcilerin dijitalleşme konusunda alacakları desteğin, öğrencileri dolaylı olarak olumlu yönde etkileme potansiyelini ihtiva ettiğine de yer vermektedir. Eğitimcilerin dijital bilgi birikimlerinin eğitimde iletişim süreçlerini daha nitelikli kılacağına dair bir tespite de dikkat çeken bu bilimsel araştırma, eğitimcilerin dijitalleşme sürecinde yakalaması gereken uyumun, dijital unsurlara hakimiyetleri ile yakından ilgili olduğunu yansıtmaktadır.
Dünyanın en ücra köşesinde seçkin üniversitelerin erişime açtığı çevrimiçi kütüphaneler, uzaktan lisans ve yüksek lisans programlarında yaşanan hızlı artışlar, çok uluslu şirketlerin düzenlediği geniş çaplı çevrimiçi uluslararası toplantılar, medya iletişim araçları yardımıyla organize edilen sosyo-kültürel etkinlikler, sanal alemde gerçekleştirilen geniş katılımlı konserler, diplomasi alanında ülkelerin uzaktan yürüttükleri müzakere süreçleri, devlet başkanı seviyesinde düzenlenen uluslararası çevrimiçi toplantılar ve internet üzerinden yapılan ürün satışlarında, eski dönemlerle kıyaslanamayacak ölçüde yüksek bir artışın yaşanması, aslına bakacak olursak, yaşanan bu dijital dönüşüm sürecinin salt eğitimle sınırlı olmayıp, günlük alışkanlık ve tutumlarımızı da doğrudan etkilediğini açıkça ortaya koymaktadır.
Dijital dönüşüm bir zorunluluk
Günümüzde gerek kamu kurum ve kuruluşlarının, gerek özel şirket ve sivil toplum birimlerinin, gerekse ilk, orta ve yükseköğretim kurumlarının vakit ve nakitten tasarruf ederek açık ve öngörülebilir karar alma süreçleri, kurumsal hafızayı da güçlü kılacak dijitalleşme adımlarını atmakla mümkündür. Eğitimin kalitesini arttırma potansiyeli barındıran bu dijital dönüşümün, üzerinde yaşadığımız yeryüzünü cehenneme çevirmesine izin vermeksizin devlet desteğiyle bir üst aşamaya taşınması ise artık elzemdir.
Sözlerimizi ünlü matematik ve fizik bilgini Ord. Prof. Dr. Cahit Arf’ın bilim ve teknoloji konusundaki yaklaşımı ile sonlandıralım. Bilimi ve onun ürünü olan teknolojiyi üretmeyen toplumların, bağımsızlıklarını, dolayısıyla mutluluklarını yitireceklerini ifade eden Prof. Arf, kanımca teknolojiyi bilim üzerine temellendirmemiz gerektiğini salık vermektedir. Son olarak, teknoloji devi Microsoft’un, Türkiye’de bulunan KOBİ’lerin dijitalleşmesi için üniversite mezunlarından oluşan 600 kişilik bir ekiple Anadolu’daki şirketleri kapı kapı gezerek bulut hizmetlerini anlatması, öyle zannediyorum boşuna değil. Dijital Dönüşüm Danışmanı ve Me Consultancy Kurucusu Murat Erdör, “Dijital dönüşüm, artık tercih değil, bir zorunluluktur" demektedir. Pandemi sebebiyle bu gerçekle yüzleşmiş durumdayız.
Kaynaklar:
Radmard, S. & Atik, Ö.Z. “Digitalization Activıties In Education and An Investigation On Educational Managers’ Consistency To The Process” Journal of Social and Humanities Sciences Research (JSHSR), 2019, Vol: 6 Issue: 37.
Çubukçu, Z. & Tosuntaş, Ş.B., “Teknoloji Destekli Eğitim Ortamlarında İletişim: Bir Sınıf Etkileşim Analizi Çalışması” Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi, Aralık 2016, Cilt: 5 Özel Sayı, Makale No: 21.