Milat Gazetesi, Ahmet AY(*)
İki ülke arasında dört büyük savaş yaşandı. Sınırda ise iki ülke askerleri arasında yaşanan çatışmaların haddi hesabı yok.
15 Ağustos 1947´deki ayrılığın üzerinden 72 yıl geçti. İngilizlerden bağımsızlığını aldıktan sonra iki devlete bölündüler. Bu süreçte 1 milyon insan öldürüldü, Müslüman, Hindu, Sih milyonlarca insan yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı, dolayısıyla iki devlet de birbirine karşı öfkeli.
Pakistan-Hindistan olarak ikiye bölündükleri yıl 10 yaşında olan ve bugün hayatta olan insanlar şimdi 82 yaşındadırlar. Ayrılık günü taptaze, yaralar da.
İki ülkenin birbirine 3 bin km´lık sınırı var. 1,5 milyar cıvarındaki nüfusuyla Hindistan ile 190 milyona varan Pakistan komşu ve düşman iki ülke. Her iki ülke de nükleer silahlara sahip, bilhassa Pakistan´da iç sorunlar yüzünden sıkıntılar eksik olmadı. Afganistan sorunu da Pakistan´ı son derece rahatsız etti, ediyor ve edecek.
Birbirine güvenmeyen ve inanmayan Pakistan ve Hindistan birbirleri için tehdit ve tehlikedirler. Hindistan sınırından Pakistan´ın başkenti İslamabad´a kadar olan 4 yüz km´lik bölüm dışında çöl, bataklık ve yüksek ve aşılmaz dağların kuşattığı bu iki ülke ilk günden beri Keşmir sorunu yüzünden bir türlü anlaşamıyor. Keşmir, iki ülkenin ayrıldıktan hemen sonra birbiriyle savaşmasına gerekçe olan bir bölge.
İki ülkenin gücü
Pakistan her yönüyle Hindistan´dan geride. İktisadi, teknolojik, askeri alanlarda Hindistan çok güçlü. Kaldı ki farklı etnik, din ve mezhepten oluşmasından dolayı ülkenin milli kimliği güçlü değil. Pakistan aynı zamanda siyasi istikrarını yakalamayarak darbeler ülkesi olarak bugünlere gelmiştir.
Keşmir gibi Belucistan da bağımsızlık isteyerek Pakistan için sorun olan bir bölge. Nüfus olarak azınlık olmasına rağmen zengin doğalgaz havzasının bulunduğu Belucistan Pakistan için olmazsa olmaz bir bölgedir.
Çin´in, Pakistan´ın bu bölgesiyle yakından ilgili olduğu biliniyor. İleride enerji ihtiyacını karşılaması için Çin şimdiden bu bölgeye 46 milyar dolar yatırım yapmak için Pakistan ile anlaşmış bulunuyor. Ama aynı Çin Hindistan ile pek çok konuda ciddi sorunlar yaşamaktadır. Sadece Tibet sorunu iki ülke arasında gerilimin sürekli yüksek olması için yeterlidir.
Hindistan olası bir Çin sorunu ve/ya saldırısına karşın ABD ile ilişkilerini daha sıkı tutmaya çalışsa da bunun kendisini Çin´e karşı güvende hissetmesine yeterli olmadığını biliyor.
Tehlike büyük
Hindistan çok uzun zamandır bir yandan Çin ile sorunlar yaşarken bir taraftan da Pakistan ile savaşlar yaşayan bir ülke. İki komşu ülkenin bu yüzyıl içinde de -şayet kurulacak yeni dünya düzeni farklı bir konsept ile iki ülkeyi yakınlaştırmaz ise- defalarca savaşmaları kaçınılmazdır. Pakistan ve Hindistan aynı zamanda nükleer silahlara sahip iki düşman ülke oldukları için bütün bölge için tehdit ve tehlikedirler. Olası bir savaşta kullanılması halinde yüzbinlerce insanın hayatına mal olabilecek bu silahların kullanılmayacağının garantisi de yoktur. Gerçi Pakistan Hindistan ile direkt bir savaşı göze alacak güce sahip değil, bu yüzden fırsatları değerlendirmenin peşinde olduğu Hindistan tarafından da bilinmektedir. 1965 Hindistan-Çin Savaşını fırsat bilerek Hindistan´a saldırdığına pişman olan Pakistan Hindistan´ın zayıflığından istifade etmeyi bekliyor.
Bu bağlamda son haftada iki ülke arasında yaşanan gerilime baktığımızda endişelenmemek mümkün değil. 14 Şubat günü gerçekleşen saldırıda 44 Hindli polis öldürülmüştü. Hindistan yönetimi bu saldırı ile ilgili Pakistan´ı suçlamıştı. Pakistan üzüntülerini bildirirken bu saldırı ile alakalarını bulunmadığını da beyan etmişti.
Bu saldırıda Pakistan´ın bir yararının olduğunu ileri süren kimseyle karşılaşmadım. Hiçbir komplo teorisi bu saldırıyı Pakistan´ın yaptığını haklı kılmaz.
Yaşanan gerginliği, ABD´nin Çin ile Rusya ile İran ve Afganistan gibi ülkelerle yaşadığı gerilimle birlikte okuduğumuz taktirde Pakistan´ın Hint polislerine saldırmasının makul bir gerekçesi olamaz.
Ancak Türkiye ve Rusya için bu krizi fırsata çevirme imkânı doğdu. Hindistan Rusya´nın, Pakistan Türkiye´nin arabuluculuğuna daha çok güveniyor. Türkiye-Rusya yakınlaşması bu krizi çözmeye yeterli gelirse bölgedeki bütün dengeler lehimize değişebilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın liderliği Putin ile birlikte bu sorunu makul bir şekilde gidermeye yeterlidir.
_______________________________
(*) Gazeteci yazar