Özgür Özel el mi yükseltti, topu taca mı attı?

Ali Duran Topuz

Özgür Özel el mi yükseltti, topu taca mı attı?

Özel, hem Bahçeli’ye, hem Bakırhan’a yanıt verdi, hem de “CHP’nin bir çözüm fikri, planı yok” eleştirisine meydan okudu. “Analar ağlamasın” sloganına sahip çıktı, "Gözyaşını durduracak her şeye varız" dedi. Bölge turuyla süreci “söz”den, “eylem'e çevirdi.

Bahçeli’nin eli tartışılmaya devam ediyor. Ne var ki bizzat Bahçeli’nin kendisi bugünkü grup toplantısında elini yeniden yumruk yapar gibiydi; sanki ben gelip elinizi sıktım, siz de benim dediklerimi yapın, yapmazsanız siz bilirsiniz havasındaydı.

Büsbütün olumsuz gibi görünen konuşmada bir yanıyla çelişkili öte yanıyla hayli dikkat çekici bir yana da sahipti: PKK’ye terör örgütü, Öcalan’a terörist başı demekten vaz geçmeyeceğini elbette herkes iyi biliyor, “Terörle müzakere olmaz” demeyi sürdürmesi de gayet anlaşılır, ama bir yandan bunları söylerken, öte yandan Öcalan’a silah bırakma ve örgütü tasfiye için hitap etmesi “Bahçeli işte” denilip geçilecek bir mesele değil. Çünkü, kendisinin ne kadar sağcı ve milliyetçi olduğunu bir daha ilan ettiği konuşmasında aynı zamanda silah konusunda Öcalan’ı adres olarak göstermiş oluyordu.

BAKIRHAN’IN CEVABI VE ÖCALAN TARTIŞMASI

Bahçeli’nin retorik saldırılarına değinen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, önce muhatabının üstünlükçü üslubuna cevap verdi:

“Öyle bu ülkenin sahibi olarak mekanın sahibi olarak bizlerle konuşamazsınız.”

Bu eşitliği konuşma şartı olarak gören tutum esasen Özgür Özel’in konuşmasında da yankı bulacaktı. Elbette Bakırhan, Öcalan’ın adının telaffuz edilmiş olmasını es geçmedi: “Biz de senin gibi Öcalan'ın ne diyeceğini merak ediyoruz. O zaman tecridi kaldırın, Sayın Öcalan'ın ne dediğini izleyelim görelim.”

TBMM grup toplantılarının en merakla bekleneni aslında bu ikisi de değil, CHP lideri Özgür Özel’in konuşmasıydı. Zira tokalaşma, TBMM resepsiyonu ve geçen haftaki grup konuşmalarından sonra CHP’nin ne diyeceği, ne yapacağı önem kazanmıştı. Partiden bir ses de çıkmamıştı. Üstelik hem Erdoğan hem de Bahçeli, DEM Parti’ye olduğu kadar CHP’ye de seslenmişlerdi. İkisi de, “Mesajımızı iyi anlasınlar” makamında üstünlükçü tarzda konuşmuşlardı elbette.

ERDOĞAN’IN SLOGANI CHP’DE: ANALAR AĞLAMASIN

Özgür Özel, ekonomik durum, yoksulluk, yolsuzluk, hak ve adalet mücadelelerine geniş yer verdiği konuşmasının “Bahçeli’nin eli” konu başlıklı bölümünde, “Her şeye hayır” anlamına gelecek bir tutum benimsemedi. Dahası, bir önceki (2013-2015) çözüm sürecinin en bilinen ve Erdoğan’ın sık kullandığı sloganını benimseyerek, “Çözüme karşı lider” profilinden uzak durdu: “Analar ağlamasın.”

Özel’in konuşmasının mimarisi iki bloktan şekilleniyordu: Öncelikle mevcut çatışmalı ortamın yol açtığı can kayıplarına özel vurgu yaptı. Bu haliyle, Bahçeli’nin hem Erdoğan’ın sanki çatışma, ölüm, gözyaşı diye bir mesele hiç yokmuş gibi konuşmalarına “gerçekçi” bir cevap vermiş oluyordu. Yürütülen operasyonlarda can veren askerlere değinmesinin dışında, milliyetçiliğin “Atatürkçü” versiyonuna yaslanarak Cumhur ikilisinin milliyetçi nutuklarına paralel bir nutka yaslandı.

ÖZEL’DEN BAHÇELİ’YE: SENDEN ÖNCE BİZ YAPTIK ZATEN

Konunun ikinci blokunda, Bahçeli’nin DEM Parti konusundaki yakın zamana kadar süren saldırgan dilini eleştirerek, tokalaşma sürecindeki çelişkili durumu tasvir etti; tabii ki kendisinin zaten DEM Partilileri seçilmişler olarak ve tabanını da seçmen olarak her zaman saygın muhatap gördüğünü, üstelik bunu Bahçeli’nin eleştirdiğini hatırlattı. Özetle, “Bizim doğru bulduğumuz şeyi yapıyorsunuz” dedi.

Buraya kadarını toparlarsak: Özel, “sürece” kategorik olarak karşı çıkma gibi bir tutum içine girmedi, süreci önemsizleştirmeye de yönelmedi, dahası, “Anaların ağlamaması için gereken ne varsa yapmaktan” kaçınmayacağını da dile getirdi. Özgür beyin Bahçeli ve Erdoğan’ın kendisine yönelik sözlerine cevapları bundan ibaret kalmadı, hemen ardından “bölgeye gideceğini” açıklayarak, bir anlamda el yükseltmeye yöneldi.

Sadece Bahçeli’ye değil, Bakırhan’a da cevap verdi Özel, Bahçeli’nin “sınırlandırmalarına” tabi olmayacağını belirtirken, Bakırhan’ın yönlendirmesine de uymayacağını söyledi. Böylece hem Bahçeli’nin gösterdiği sınırlara hem de DEM Parti’nin işaret ettiği noktaya değil, kendi “çözüm potansiyeli”ne sahip bir parti lideri görünümü sergilemiş oldu Özgür Özel.

SÖZ’DEN EYLEM'E GEÇİŞ

Elbette konuşmada bir “çözüm modeli” ya da yönteminden söz etmedi Özel, fakat iktidar partisinin vaktiyle üstlendiği sloganı sahiplenerek, tartışmayı “şehit edebiyatı”na boğmadan asker kaybına bağlayarak daha gerçekçi bir konumda olduğunu ortaya koymayı tercih etti.

Özgür Özel’in Kürt illerine yapacağı “gezi”ye de değinerek noktalayalım: Erdoğan, 2013-15 sürecinde CHP’nin oralarda gezip dolaşamayacağını, karşılık bulamayacağını bir argüman olarak kullanıyordu. Özel açıklamasıyla bu durumun değiştiğini ilan ediyordu. Hazır bir “çözüm paketi” yoksa bile bu türden bir seyahatin CHP’nin hem tutumunu hem de olası bir “çözüm paketi”ni şekillendirme ya da son şeklini verme ihtimali zayıf olmayabilir. Dahası, CHP’nin özellikle 2019’dan bu yana hem Kürt seçmenle hem Kürt siyasilerle kurduğu ilişkilere güvendiğini ortaya koymuş oldu Özgür bey. Gezinin bir anlamı da Özgür Özel’in, Kemal Kılıçdaroğlu döneminde başlayan, Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul mücadelesinde önemli mesafe kateden bu “ilişki”lerden vaz geçmeye niyeti olmadığını ortaya koymasıdır.

Özetle Özel, olası bir cumhurbaşkanlığı seçiminde Kürtleri Erdoğan’a mecbur bırakacak hareketlerden kaçınacağını ilan etmiş oldu. Hem “Bu bir çözümse biz engel değiliz” dedi hem de “Bir çözüm arıyorsanız bizi izleyin” diyerek el yükseltti.

Sanırım hem Bahçeli, hem Erdoğan hem de Bakırhan, Özel’i cevapsız bırakmayacaktır, bekleyelim görelim.