Editörden...
Selâmu'n-aleykûm...
Özgün İrade Dergisi olarak, 2020 yılı Eylül sayısında, değerli yazar kardeşlerimizin de katkılarıyla, "Türkiye Nereye?" konusunu işlemeye çalıştık.
Bu konuda, son dönemde, özellikle de, karbon gazının bulunması ve Doğu Akdeniz'de petrol arama çalışmaları sadedinde, Türkiye'nin; hem 'kıyıdaş' ve hem de, bu kıyıdaşlıktan kendi stratejik çıkarları için yararlanmaya çalışan, birçok bölgesel ve küresel güçle olan, olması gereken ilişkilerine dair, yaklaşımlarını, siz değerli arkadaşlarımızın sunacağı düşünsel çabalarla ele almaya çalışacağız...
Osmanlının son döneminde muaheze edilen Sevr antlaşması, gerek birçok bölge ve bölge dışı devletleri iştahlandırmış, harekete geçirmişse de, yapısı itibarıyla birçok sorunlu noktası bulunan, ama yeni devletin bir nevi kuruluş belgesi sayılan Lozan antlaşması sonrası dönemde, devletin kurulması ve var olan dünya sistemine entegresi amacına yönelik, Kemalist kadro tarafından söylenegelen "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" söylemi ile Türkiye, devletler skalasında, görünürde güzel ve anlamlı, ama eski gücünün ise 'iç' edildiği bir vasatın 2000'lede aşınması durumunu doğurmuştu. Bu 'eski' durum, Türkî laik sistemin, küresel ve bölgesel laik skala karşısında, bir sığınmayı ve korunmayı öngörmesine rağmen, peşinen bir iddiasızlığı da ele veriyordu. Ondan istenende buydu, zaten...
İşte, bu "al gülüm, ver gülüm" oyunu; yanlışı, doğrusu, belli bir tecrübesizliği ile yeni ve türüne özgü bir dış politika dilinin d revaç bulmasına kapı aralamıştı.
Mevcut iktidar, 2010'da elde ettiği 'iç otoriterliğe, bu kez 'dış otoriterliği de katmak arzusunda idi. Bu durumun tezahürleri, Erdoğan faktörü ile birlikte "stratejik derinlik" sadedinde adına "ritmik dış politika" denilen bir üzerinden, şimdi de Libya üzerinden kendini göstermektedir. Muhakkak, Libya'nın ve Libya ile yapılan işbirliğinin durumu ve şekli diğerlerinden birçok alanda farklı olmasına rağmen, işin içerisine Doğu Akdeniz, Yunanistan'la yaşananlar; 12 mil ve adalar, petrol arama ve karbon çıkarma ve birde, var olan manzaraya, birçok bölge içi ve bölge dışı güçlerinde dahil olması/edilmesi işi, eskisinden oldukça farklılaştırmakta idi.
İşte, bizde, elinizde tuttuğunuz dergimizin 2020 Eylül sayısında, 'Türkiye Nereye?' konusu bağlamında' yazarlarınızın değerli görüşlerini, dergide yayınladık.
Dosya yazılarımızı şu şekilde sıralayabilirdik: Abdülaziz Tantik'in "Türkiye ve Doğu Akdeniz Kaosu"; Azizi Darıcı'nın "Dünya ve Türkiye Nereye Koşuyor?"; Necip Cengil'in "Dünya Nereye?"; Yusuf Yavuzyılmaz'ın "Türk Dış Politikasının Düşünsel Kökenleri ve Zorluklar" ve konuyla bağlantılı olarak dış politika konusunda uzman olan genç kardeşimiz Yasir Erkuş'un, gündemde olan BAE-İsrail anlaşmasını/ilişkisini sorguladığı "İçimizdeki Truva Atları" başlıklı yazısı ile yine deneyimli düşünce adamı ve ulemadan Mehmet Alptekin hocanın, dosya konusuna dahil edilebilecek olan ve 'düşünce kategorisinde yayımlanan "Dünya Devletleri İdarecilerine Duyuru"
Her sayıda olduğu üzere, bu sayıda da "Türkiye Nereye?" başlıklı dosya konusu dışında, çeşitli konuları içeren 'dosya dışı yazılarda bulunmaktadır.
Dosya dışı yazılara gelince;
Güncel kategorisinde, ilahiyatçı yazar Abdurrahman Ateş hocanın "Kur'an'a Rağmen İstanbul Sözleşmesi (Mi?)"; Muhammed Yetiş'in Anadolu Platform'nun geleneksel hale gelen Anadolu Buluşmaları ile ilgili çalışmaya dair "14. Anadolu Buluşmaları ve İnsanı Yeniden Düşünmek" yazısı bulunmakta...
İslam kategorisinde ise, Adil Akkoyunlu'nun "Nereye Gidiyorsunuz" ile Mesut Aydın'ın "Emrini Al Emrine Allah'ım";
Düşünce kategorisinde ise Ümit Aktaş 'Wael B. Hallaq tarafından, modernite karşısındaki isim olarak öne çıkarılan Taha Abdurrahman'ın, modernite ile birlikte ürettiği yanlış düşünceden dolayı eleştiri yağmuruna tuttuğu İslamcılık üzerinden, onun gelenekçi düşüncelerini ortaya koyup eleştirdiği "Taha Abdurrahman ve Gelenek(çi) Yönelim" başlıklı yazısı bulunmakta...
Hayat kategorisinde ise iki yazı bulunmaktadır. Bunların ilki, eğitimci yazar ve kendi ifadesiyle "masal terapisti" olan Seyit Ahmet Uzun'un "Hişt Hişt Kamera Kayıtta" başlıklı yazısı...
Aynı kategorinin ikinci yazısı ise, o günlerle birlikte, o günlerin bir nevi habercisi sayılan 12 Eylül arefesinde olan bitene hem şahitlik eden, hem de 'ideolojik açıdan' 'devrimci' safta yer alan Sait Alioğlu'nun, 12 Eylül'e gelinen sürecin onlarca yıl ötesine giderek, annesinin ve dolayısıyla tüm ülke insanının yaşamış olduğu baskı ortamlarına da atıfta bulunarak; kırk yıl öncesini, şahitlik bağlamında kırk yıl sonrasına taşımaya çalıştığı "12 Eylül: Kırk Yıllık Koca Bir Zaman Süreci..." başlıklı yazıları yer almaktadır.
Dergimizin 2020 Ekim sayısında buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz...