ÖZGÜN İRADE DERGİSİ 166. SAYISI ÇIKTI

Okuyucularla birlikte yaşadığımız bu serüven her ay ayrı bir heyecan veriyor. İman ve amel bütünlüğünde zamanı, mekânı, insanı, eşyayı anlamaya çalışıyoruz. Dergimizde bu ay; ?Emek´ konusunu dosya konusu olarak seçtik.

ÖZGÜN İRADE DERGİSİ 166. SAYISI ÇIKTI

EDİTÖR´DEN

Yeni bir sayı ile merhaba? Her bir yeni sayı farklı bir düşünceye, bilgiye, bilince, derinliğe ve arayışa tekabül ediyor. Okuyucularla birlikte yaşadığımız bu serüven her ay ayrı bir heyecan veriyor. İman ve amel bütünlüğünde zamanı, mekânı, insanı, eşyayı anlamaya çalışıyoruz.

Dergimizde bu ay; ?Emek´ konusunu dosya konusu olarak seçtik. Emek, yaşam bütünlüğümüzde her an ve farklı boyutlarla karşılaştığımız bir kavram. Müslümanların genel olarak sahiplenmedikleri ve öne çıkarmadıkları bir konu bu. Daha çok sol ideolojik çevrelerin tekeline bırakılarak üzerinde tartışılmayan çok önemli bir kavram olan emeği konuşmak istiyoruz.

Emek, denildiğinde ilk anda işçi-işveren ilişkileri akla gelmektedir. İşçinin emeğinin karşılığı, çerçevesi ve kaynağına ilişkin özellikle de modern dönemde büyük tartışmalar yaşanmaktadır. Sadece işçi-çalışan emeği merkezli tartışmalarda sloganik söylemlerden öteye gidecek yaklaşımlar sergilenememektedir. Belki, öteden beri solun sahiplendiği ve temel aldığı bir konu olduğundan, belki de ?Müslüman emeğinin hakkını veren insandır, bu mevzuda kimse elimize su dökemez.´ anlayışından da kaynaklı olabilir.

Emeğin sömürüsü her alanda ve her yerde devam etmektedir. İşçi, öğrenci, memur, doktor, akademisyen, anne, baba, işveren, esnaf, polis, asker, çiftçi... Akla gelebilecek her türlü iş kolu ve çalışma alanında aklımıza gelmelidir. Emeğe değer verecek, değeri takdir edip hakkını verecek bir algı ve bilinç oluşturulmalıdır.

Emek konusu bütün dünyada ?emek sarf edenin hakkını verip/vermeme´ ekseninde düğümlenmektedir. Bu konuda adaletin tahakkuku, bir sorumluluk bilincinin oluşumuyla yakinen ilgilidir. İçinde yaşadığımız kapitalist sistemin işleyiş tarzını, mecburiyetlerini de unutmamalıyız. Kapitalist sistem emeğin sömürüsü üzerinden beslenmektedir. Dünya üzerinde nüfuz etmediği alan bırakmayan kapitalizm, emek kavramının öne çıkarılmasından ve işleyişini denetleyecek kurumlardan rahatsız olmaktadır. Sermayenin küresel dolaşımdaki hızı arttıkça bu sömürü daha fazla artmaktadır.

?İslam´da grev yoktur? , ?İslam´da sendika yoktur? gibi tartışmaların odağından insan emeğinin istismar edildiği ve sömürüldüğü gerçeği ile karşı karşıyayız? Eşit olmayan, gayri adil gelir dağılımının uçurumlarla ifade edildiği bir dünyada yaşıyoruz. İslam ülkeleri ise emeğe verdikleri önem, paylaşım ve emeğin adil dağılımı noktasında en kötü günlerini yaşıyorlar? Sık sık televizyon ekranlarında kahrolarak izlediğimiz o Arap krallarının, şeyhlerinin lüks görüntüleri o ülke insanlarının, ümmetin ne halde olduğunun açık bir göstergesi? Emeğin, adil paylaşımın hakça dağıtıldığı, sömürünün olmadığı, emeğin çalınmadığı, zenginlerin ve fakirlerin ayrışmadığı tek örnek bir İslam ülkesi gösteremeyiz!...

Bugün 62 süper zenginin servetlerinin dünya nüfusunun yarısından daha fazla olduğu gerçeğinden haberdar mıyız? Ve bu dengesizlik hiçbir zaman değişmemektedir ne yazık ki? Ve gelir eşitsizliği ve emeğin sömürüsü dünyamızda artarak devam etmektedir? Dünyanın yüzde 1´lik nüfusuna denk gelen 70 milyon kişinin, dünyanın geri kalan yüzde 99´undan(7 milyar insan) daha fazla servete sahip olduğu gerçeği karşımızdayken ve dünya nüfusunun yüzde 20´si aşırı yoksulluk sınırı olan günlük 1.90 dolar (7-8 lira) ile yaşamını sürdürmeye çalışıyorken?

Bizim karnemizin de iç açıcı olduğu söyleyemeyiz. Ülkemizde ?açlık ve yoksulluk´ göstergelerinin rakamsal ifadeleri, ekonominin, servet dağılımının, adil paylaşımın ve asgari geçimin çok çok sıkıntılı olduğu görülmekte ve her ay artarak devam eden açlık sınırının 1567 lira, yoksulluk sınırının 5106 lira olduğu ülkemizde her şeyin yolunda olduğunu söyleyebilir miyiz?..

Oysa insan emeği kutsaldır; çünkü onda el emeği, alın teri vardır. Hiç kimse çabanın, terin ve yorgunluğun altında yatan o emeği sömüremez ve istismar edemez. Bu öyle ciddi bir meseledir ki, bugünün dünya ideolojileri olan kapitalizm ve sosyalizm bu tez üzerinden oluşturulmuş? Yine kavga ve mücadele bu eksende devam etmekte? Bizce de bu mesele hayati derecede önemli; çok yakında şahit olduğumuz İran ve Tunus´daki kalkışmaların ?ekonomik´ temelde cereyan ettiğini unutmayalım?

Belki azami ölçülerde hassasiyetle üzerinde durmamız gereken bir gerçekliktir, emek.

Namaz kadar, abdest ve temizlik kadar, çocuklarımızın gelecekleri hassasiyetleri kadar? Bir sistem emeğe vereceği insani ölçüler içerisinde ya yıkılır gider ya da zirvelere çıkar?  Hz. Peygamberin fakirlik ile küfür arasındaki kurduğu ilişki biçimini de dikkate alırsak meselenin ne denli hayati önemde olduğunu anlarız.

Dileriz İslam âlemi ve Müslümanlar emeğin kutsiyeti ve hassasiyeti