Özal suikastına benziyor evet ama...

Yıldıray Oğur'un yazısı; Trump’a suikast girişimi aynı anda pek çok kişinin aklına 1988’de Turgut Özal’a suikast girişimini getirdi.

Özal suikastına benziyor evet ama...

Özal, ANAP’ın kongresinde tam da kaçakçılarla mücadeleden bahsederken ve “buyur kardeşim” dediği anda 30 yaşındaki Kartal Demirağ, silahını çıkarıp ateş açmıştı.

Kaçak göçmenlerle ilgili konuşurken vurulan Trump kulağından, Özal ise parmağından yaralandı.

Trump anlık bir baş hareketiyle, Özal önündeki mikrofon sayesinde kurtuldu.

Özal, suikasttan sonra ayağa kalkıp partililere “Allah’ın verdiği ömrü onun isteğinden başka alacak yoktur” dediğinde aralarında Rize ANAP yöneticisi babamın da olduğu kalabalık delirmişçesine bağırıyordu.

Trump da suikasttan sonra ayağa kalktı ve yüzü kan içindeyken yumruğunu havaya kaldırıp “Fight” (Savaşın) diye bağırdığında taraftarları çuşu huruşa geldiler.

Tarihi bir andı.

Özal’un suikastçısı Kartal Demirağ, kapalı spor salonunda komando gibi parandeler atarak kurşunlardan kurtulmuş, yaralı olarak yakalanmıştı.

Trump’ın suikastçısı 20 yaşındaki liseden yeni mezun saldırgan ise anında vurulup öldürüldü.

Gerçekten de benziyor.

Bakalım sonu da benzemeyecek mi?

Çünkü Özal bu suikasttan sekiz ay sonraki 1989 yerel seçimlerinde büyük bir hezimet yaşamıştı.

Trump’ın da beş ay sonra başkanlık seçimi var, görünen o ki sonuç benzer olmayacak.

Trump’ı vuran gençle ilgili haklı olarak şüpheleri, komplo teorileri var.

Trump, Amerikan devletinin nefret ettiği bir isim. Başkan olursa bürokraside büyük tasfiyelere hazırlandığını saklamıyor. Malum 2016-2020 arası dört yılın tekrarlanması endişesine kapılan birileri de bu suikast girişiminin arkasında olabilir.

Henüz bilmiyoruz.

İşte işin bu kısmı da benzer.

Çünkü üzerinden geçen 36 yıla rağmen Kartal Demirağ’ın neden Özal’ı öldürmeye çağırdığını da bilmiyoruz.

Bildiğimiz Kartal Demirağ’ın öfkeli bir yalnız kurt olmadığı.

Daha doğrusu kurt olduğu kesin ama yalnız değil boz bir kurt.

Çünkü bu Kartal Demirağ’ın 30 yıllık kısa ömrüne sığdırdığı ilk cinayet girişimi ve saldırı değildi.

1971 yılında girdiği Ülkü Ocakları’nın aktif bir üyesiydi Demirağ.

1972 yılında Afyon’un Güney ilçesinde bir Dev-Genç üyesini yaralayarak suç alemine girmişti.

1973 yılında Çardak’ta bu kez bir İGD’li genci yaralamıştı.

1976’da yine Afyon’da iki solcu öğrenciyi silahla tehdit etmişti.

1985

1978 yılında Afyon Dazkırı’da Ülkücü Gençlik Derneği’nin kurucuları arasında yer almıştı.

En büyük eylemi ise 1972’de Dazkırı Kaymakamı Tuncer Ergüler’e pusu kurarak yaralamaktı.

Üstelik bu son olayın siyasi bir yönü de yoktu.

Ergüler, ilçede bir halı kooperatifi kurmuş, halı tüccarlarının tepkisini çekmiş, daha sonra bu uğurda kaymakamlıktan da istfa edecek Ergüler, halı tüccarlarının kışkırtmasıyla Kartal Demirağ tarafından yaralanmıştı.

Demirağ, 12 Eylül’den sonr da vurdu kırdı işlerine devam etmiş, 1985’de bir ülkücü arkadaşını öldürmeye teşebbüsten hapse girmişti.

Sonra cezaevinden firar etmişti. Cezaevine firardan beş ay sonra da ANAP kongresinde Özal’ı vurdu.

“Cezaevinden firar ettikten sonra 5 ay çok önemli olaylar geçti başımdan... Silah belde dolaştım. Polislerle arkadaşlık yaptım.” Diye anlatmıştı o günleri.

1992’de Cumhurbaşkanı Özal’ın affıyla cezaevi nden çıkan Demirağ, Dazkırı’da Çiğdem Anat ve Emin Çölaşan’a röportajlar vermişti.

Çiğdem Anat’ın “Sizi kim eğitti“Komando kamplarında bir emekli general eğitti bizi…” diye cevap vermişti.

Yine 1991’de 1991’de Emin Çölaşan’a, “1970’li yıllarda komando kurslarında hem siyasi, hem bedensel, hem de silahlı eğitim gördük. Başımızda emekli bir general vardı” demişti.

Yıllar sonra yazdığı bir mektupta da “Gençlik yıllarımda, Denizli Güney ilçesi Kanlı Göl civarında ilk eğitimimizi aldık. Daha sonraları bazı illerimizde komando kamplarına gönderildim. Subaylar tarafından bize komando eğitimi verildi. Bilindiği üzere o zaman komünizm tehlikesi vardı. Ülkemizi bu tehlikeden korumak için ve terörist saldırılardan korumak amacıyla genellikle emekli subaylar bizlere eğitim verdiler” diye geçmişiyle ilgili konuşnuştu.

Tabii bu anlattıklarının ne kadarı doğru bilinmez.

Demirağ hala hayatta ve memleketinde yaşıyor.

Demirağ’ın ideolojik bir insandan çok kiralık bir katil olduğunu söylemek mümkün.

Belki bir gün konuşursa 1988’de Başbakanı vurmak üzere onu kimin tuttuğunu da anlatır.