Oxfam raporunda sırıtan eşitsizlik virüsü

Oxfam, yoksulluğun adaletsizliğinden arınmış bir gelecek inşa etmek için 67’den fazla ülkede bir araya gelen 20 örgütün oluşturduğu uluslararası bir konfederasyon.

Oxfam raporunda sırıtan eşitsizlik virüsü

İktisatçı yazar Yaşar Süngü yazdı;

Salgın tüm dünyada eşitsizliği derinleştirdi. Ekonomik ve toplumsal kalkışmalara sebep olacak artan eşitsizlikle birlikte, salgının art etkileri on yıllar boyunca hissedilecek ve bu dönemde yaşayanlar 2020’lerin kayıp nesli olarak anılacak.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) temsilcilerinin de ortak kanaati bu şekilde.

**

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres haklı olarak isyan ediyor; “COVID-19, inşa ettiğimiz toplumların iskeletindeki kırıkları gösteren bir röntgen cihazına benzetiliyor. Dünyanın dört bir tarafındaki yanlış düşünceleri ve yalanları ifşa ediyor: Serbest piyasanın herkese sağlık güvencesi sağlayabileceği yalanı, ücretsiz bakım emeği işinin gerçek bir iş olmadığı kurgusu, ırkçılık sonrası bir dünyada yaşadığımız safsatası, hepimizin aynı gemide olduğu miti.

Hepimiz aynı denizde seyrediyor olsak da bazılarının lüks yatlarda seyahat ederken diğerlerinin savrulan bir enkaza tutunmaya çalıştığı çok açık.”

**

Uluslararası para Fonu IMF Direktörü Kristalina Georgieva da salgınla oluşan durumdan endişesini gizlemiyor; “Tarih COVID-19 salgınını iki milyondan fazla hayata mal olan ve yüz milyonlarca insanı işsizliğe, mahrumiyete ve yoksulluğa sürükleyen ve dünya üzerindeki hemen her ülkede eşitsizliğin aynı anda arttığı bir salgın olarak hatırlayacak.”

**

Uluslararası kurumların temsilcilerinin görüşleri Oxfam’ın 79 ülkeden 295 iktisatçıyla yaptığı çalışma tarafından da destekleniyor.

Oxfam, yoksulluğun adaletsizliğinden arınmış bir gelecek inşa etmek için 67’den fazla ülkede bir araya gelen 20 örgütün oluşturduğu uluslararası bir konfederasyon.

Dünyanın önde gelen iktisatçılarının görüşlerinin sorulduğu araştırmada katılımcıların yüzde 87’si, salgın neticesinde ülkelerindeki eşitsizliğin artacağını beklediklerini belirtmişler. Katılımcıların üçte ikisi de hükümetlerinin mevcut bir eşitsizlikle mücadele planlarının olmadığını söylemişler.

**

Araştırma sonucuna göre sert biçimde artan gelir adaletsizliği şöyle devasa bir insani maliyet getirecek:

* En zengin 1000 milyarderin servetinin salgın öncesi seviyelere ulaşması yalnızca 9 ay sürmüşken dünyanın en yoksul kesiminin pandemi öncesi durumuna dönmesi için 14 kat daha fazla, yani 10 yıldan daha uzun süre gerekiyor.

* Krizin başlangıcından bu yana en zengin 10 milyarderin servetindeki artış, dünya üzerindeki herhangi birinin virüs nedeniyle yoksulluğa sürüklenmesini önlemek ve herkese COVID-19 aşısı sağlayabilmek için fazlasıyla yeterli.

* Küresel ölçekte salgından en fazla etkilenen sektörlerde çalışanların ezici çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Şayet bu sektörlerde çalışan kadınlarla erkeklerin temsil oranı eşit olsaydı, 112 milyon kadın işlerini ya da gelirlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmayacaktı.

Brezilya’da, Afrika kökenli kişilerin COVID-19 sebebiyle hayatlarını kaybetme olasılıkları beyaz insanlara göre yüzde 40 daha yüksek.

* Latin ve Siyah nüfusun COVID-19 kaynaklı ölüm oranı beyaz nüfusa eşit olsaydı, ABD’de Aralık 2020 itibariyle 22 bin Latin ve Siyah insan hayatlarına devam ediyor olacaktı.

Dünya Bankası’nın tahminlerine göre, ülkeler, eşitsizliği azaltmak için şimdi harekete geçerlerse, yoksulluğun kriz öncesi seviyesine dönmesi on yıldan daha uzun süre değil, sadece üç yıl sürecek.

**

Tarih, hükümetlerin bu salgın karşısında ne yaptıklarını ve nasıl hatırlanacaklarını henüz yazmadı ama yazacak.

Hükümetlerin ve büyük sermaye sahiplerinin, COVID-19 sonrasında daha eşitlikçi, kapsayıcı, çevreci ve yoksulluğu sona erdiren adil bir ekonomi oluşturmak üzere harekete geçmek için hala bir fırsatı var ama siyasetçilerde ve sermaye sahiplerinde o irade yok, niyet de yok.

Ünlü Rus yazar Dostoyevski 154 yıl önce yazdığı Budala romanında yaşadığı dönemi şöyle tarif ediyor; “Bu devir, sıradan insanların en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir.”

2022 yılının da 154 yıl önceki dönemden farkı ne?