“Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, sivil toplum kuruluşları, düşünce kuruluşları, medya, kamu ve akademi dünyasından seçkin isimlerin katılımıyla İstanbul’da eş zamanlı gerçekleşen ‘Ulusal Stratejik İletişim Politika Belgesi’ ve ‘Dezenformasyonla Mücadele’ çalıştaylarının ortak açılış toplantısında, ‘Temel hedefimiz Türkiye İletişim Modeli’ni inşa etmek. Bütün bu çalışmalarımızın Cumhuriyetimizin 100. yılı için ayrı bir anlam taşıdığını düşünüyorum. Devletimizin 2023, 2053 vizyonlarına önemli katkı sunacağını düşünüyorum’ dedi.”
Böyle demiş İletişim Başkanı Fahrettin Altun 26 Aralık 2021’de.
Ben okuduğunuz bu haberde sözü edilen çalıştayları biliyordum ama Fahrettin Altun’un o çalıştaylarda bir Türkiye İletişim Modeli’nden (baş harfler büyük) söz ettiğini fark etmemiştim. Fakat düşünüyorum da, fark etseydim bile sözü edilen ‘model’in Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı yürütüldüğü varsayılan faaliyetlere karşı yine devletin alacağı birtakım tedbirlerle ilgili ve sınırlı olduğunu düşünürdüm.
Yanlış anlaşılmasın, o kadar da naif değilim; bir Türkiye İletişim Modeli’ne sahip olduğumuzu fark etseydim ‘milli basın’ın da bu modele tâbi olduğunu bilirdim ama bunun ustalıkla gizleneceğini, kılıfına uydurulacağını düşünürdüm. Fakat geçen hafta öyle bir şey oldu ki -muhtemelen çok öfkelendiği için- İletişim Başkanı Fahrettin Altun şimdiye kadar gördüğümüz her şeyin (‘uçak gazetecileri’ ve ‘uçak soruları’ dahil) Türkiye İletişim Modeli’nin bir parçası olduğunu itiraf ediverdi.
Reuters’in epeyce gürültü kopartan haberinden söz ediyorum…
Parantez: “Yunan basınından Türkiye’nin iletişim modelini örnek alma önerisi”
Reuters’in haberine geçmeden önce araya bir Anadolu Ajansı haberi sıkıştıracağım. 2 Ağustos 2022 tarihli habere göre Yunanistan’daki Kathimerini gazetesinde yayımlanan bir köşe yazısında, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un “Yunan versiyonunun göreve getirilmesi” önerisinde bulunulmuş. Haber şöyle devam ediyor:
“Yazıyı kaleme alan Trakya Demokritos Üniversitesi Öğretim Üyesi ve eski Dışişleri Bakanlığı Politika Planlama Bilimsel Direktörü Sotiris Serbos, Altun’un 24 Temmuz’da Kathimerini gazetesinde yayımlanan röportajını okurken, Altun’un Yunan mevkidaşına olan ihtiyaç üzerine düşündüğünü ifade etti. Jeopolitik boyut ve güç olarak büyüyen, bölgesel etkinliği artan Türkiye’de, 2018’de Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı kurulduğuna dikkatin çekildiği yazıda, Altun’un başkanlığını yaptığı bu kurumun görevinin Türkiye markasını uluslararası alanda güçlendirmek olduğu aktarıldı. Yazıda (…) ‘Türkiye’nin yaptığı gibi, ulusal güvenlik için uygulanan politika araçlarına stratejik iletişimi de dahil etmeliyiz’ değerlendirmesinde bulunuldu.”
Yunanistan hükümetinin bu öneriyi ciddiye alıp almayacağını bilmiyoruz. Fakat alsa, “Fahrettin Altun’un muadili”ni atasa ve bir Yunanistan İletişim Modeli ihdas etse bile bu modelin bizimkine benzemeyeceği muhakkak. Öneride bulunan akademisyen belli ki -cümlelerinden de anlaşılabileceği gibi- “ulusal güvenlik için uygulanan politika araçlarına stratejik iletişimi de dahil etme” çerçevesiyle sınırlı olarak anlıyor Türkiye’deki uygulamayı. Çünkü Yunanistan’da devletin Fahrettinaltunvari yöntemlerle basına müdahalesi düşünülemez bile.
Demek ki Türkiye İletişim Modeli WhatsApp mesajlarıyla gazetecilere talimat vermeyi de içeriyor
Trakya Demokritos Üniversitesi Öğretim Üyesi Sotiris Serbos’un Reuters’in İletişim Başkanlığı hakkındaki haberinden sonra da “biz de aynısını isteriz” demeye devam edip etmediğini bilmiyoruz. Muhtemelen vazgeçmiştir. Çünkü haber, Türkiye İletişim Modeli’nin Yunanlı profesörün anladığından çok farklı bir şey olduğunu ortaya koyuyordu.
Reuters’in haberi, “İçeridekiler Erdoğan’ın haber merkezlerini nasıl kontrol altına aldığını anlatıyor” başlığını taşıyordu. Aslında başlık her şeyi anlatıyor. Reuters, “içeriden” birileriyle konuşmuş ve bizim için sıradan olan bazı bilgileri onların ağzından anlatmış. (Twitter klişesiyle söylersek: Şaşırdık mı? Hayır.) Fakat Türkiye İletişim Modeli’nin bânisi Fahrettin Altun Reuters’i “algı yapmak”la suçlamış.
Habere bir göz atarsak…
Reuters, konuştuğu 10’dan fazla kaynağın, İletişim Başkanlığı’ndaki yetkililerden haber merkezlerine sıklıkla talimat geldiğini söylediğini aktarıyor.
Haber şöyle devam ediyor:
“Bu insanların ifadelerine ve Reuters’in incelediği mesajlara göre (evet, Reuters muhabiri İletişim Başkanlığı’ndan gelen WhatsApp talimatlarını gözleriyle gördüğünü anlatıyor – A. G.) Altun’un yetkilileri talimatlarını telefonla ya da haber merkezi müdürlerine ‘abi’ diye hitap ettikleri WhatsApp mesajlarıyla veriyor:
“Reuters, yorum almak için İletişim Başkanlığı ile temas ettiğinde, Altun’un yaklaşımına aşina olan bir üst düzey hükümet yetkilisi, Altun’un haber gündemini belirlediği iddiasına ‘Kesinlikle öyle değil’ yanıtını verdi. Yetkili ‘Altun işinin bir gereği olarak arada editörlere ve muhabirlere brifing veriyor. Ancak bu, haber kuruluşlarının editoryal bağımsızlıklarına karışacak ya da basın özgürlüğünü ihlal edilecek bir tarzda yapılmıyor’ diyor.”
Bu kabahatinden büyük özür aslında her şeyi ortaya koyuyor ama Reuters, iddianın ayyuka çıkmış fiil halini de hatırlatmayı ihmal etmiyor:
“Berat Albayrak’ın Pazar akşamı bir Instagram paylaşımıyla duyurduğu istifası uluslararası ve bağımsız Türk medya kurumlarınca haber yapıldı ama ülkede ana akım medyaya hakim olan hükümet yanlısı gazeteler ve televizyonlar Erdoğan’ın yakın çevresinde yaklaşık 20 yıllık iktidarında görülen bu en dramatik çatlak konusunda 24 saatten fazla sessiz kaldı.”
Habere “algı operasyonu” diyen Fahrettin Altun, beni de uyandıran Türkiye İletişim Modeli vurgusunu işte burada yapıyor:
“Türkiye İletişim Modeli uyarınca ülkede ve yurt dışında başarılı faaliyetlere girişen İletişim Başkanlığı İngiltere merkezli Reuters Haber Ajansı tarafından hedef alınması, doğru yolda olduğumuzun göstergesi ve onur nişanıdır.”
Gazeteci olarak benim ayıbıma sayabilirsiniz: Türkiye İletişim Modeli diye bir modelin varlığından haberdar değildim; ta ki işte bu habere kadar… Böylece ‘Türkiye Yönetim Modeli (Türk Tipi Başkanlık Sistemi) ve Türkiye Ekonomi Modeli’nden sonra ‘biricik’ karakterde bir modelimizin daha olduğunu anladık. Gerçi üçünde de içerikler pespaye ama ne gam; ‘biz’e has ya!
Bunlar tesadüf değil tabii… ‘Beynelmilel’ olanın belirsizliğinden, kavranamazlığından, tedirgin ediciliğinden ürküp sığınacak liman arayanlara sunulan ‘bize has’, ‘milli’ çözüm önerilerini destekleyen, pekiştiren kelime tercihleri…