Tarih: 11.11.2020 06:01

Ötekileştirici olmayan yeni bir yol için

Facebook Twitter Linked-in

Siyaseti bir hastalık enstrümanı olmaktan, önü alınmadığında toplumu anomiye düşmekten kurtarmanın etkili yollarından biri, "öteki" ile bir arada yaşamanın zaruretini ve erdemlerini anlatırken, ötekileştirici ve kutuplaştırıcı siyaset biçimlerine karşı güçlü entellektüel, manevi ve sosyal alanlarda mukavemet göstermektir.

791

Siyaset ve Öteki
Eğer bir arada yaşamamızı gerektiren “zorunlu bir sebep”varsa, bu sebebe uygun olarak bir arada yaşamamızı mümkün kılan bir kavramsal çerçeveye sahip olmamız da gerekir. Hangi toplumsal ve ekonomik düzeyde olursa olsun, beşeri-sosyal hayatın devamını sağlayan toplumsal düzen, insanların anlaşma zemini olan bu çerçeve ile yakından ilgilidir.

Sosyal varoluşumuzu mümkün kılan iki ihtimal var: ya zorunlu olarak bir arada yaşamak üzere bir araya gelmişiz, ya da belli bir anlam ve amaç dahilinde bir araya gelişimiz sağlanmış, bir bakıma doğamız bu şekilde kodlanmıştır. İslam inancına göre yaratılışın başlangıcında “insan ile Allah arasında misak/ahid” vardı; insanlar kıyamete kadar kendi aralarında çeşitli sözleşmeler (ahitler) akdedeceklerdir: Nikah,ticaret, siyasi akitler, devletler arası anlaşmalar vs. Sorun, birbirimizi boğazlama dan, imha etmeye kalkışmadan nasıl yaşayabileceğimiz konusuna tatminkar bir açıklık getirmektedir. Bunun için bir çerçeveye ihtiyacımız var.

“Çerceve” hem beşeri bir etkinliğin sınırlarını tayin eder, hem de insana içinde güven duyarak hareket edebileceği bir alan çizer. Çerçevenin hukuktaki ifadesi “hudut”tur. Bizim üzerinde durduğumuz çerçeve, kavramlardan ibarettir ve fakat modern kültürün felsefi kaynakları tarafından inşa edilmiş bulunan bu çerçeve ne yazık ki bize güvenli bir alan sunmuyor.

Birbirimizle olan ilişkimizin iki farklı düzeyi var. Bunlardan biri “tanıma”, diğeri “tanımlama”dır. Tanıma bir araya gel işimizin daha üst ve amaçlı bir düzeyle ilişkisini temel alır, tanımlama bu düzeyde benim “öteki”ni kontrol etme dürtülerimi tahrik eder. Bu yönüyle her tanımlama bir müdahaledir.

İrfan ve hikmeti şekillendirmediği siyaset; demagoji, oportünizm, popülizm ve makyavelizm olarak iş ve işlev görür. İktidar; sahte kurtarıcıların, yalancı cennet vaad edenlerin, mahalle kabadayılarının, haklarına yalan söyleyen şarlatanların, hırsız ve katillerin elinde kullanışlı bir araç olur.

Siyaset, asli fonksiyonu itibari ile iktidar ilişkisini düzenler onun kültürle olan ilişkisi, düzenlediği ve kullandığı iktidarı hangi anlam düzeyinde algıladığı konusuyla ilgilidir. İktidar sonuçta bir güç temerküzü olduğundan, onun paylaşılabilir veya tek elde toplanabilir iki versiyonu söz konusudur. “Tanıtıcı siyaset”, toplumsal ilişkilerin temelini müzakere, karşılıklı etkileşim ve bazı arzu ve isteklerden fedakarlığı öngörür. Bunun sonucunda “toplumsal sözleşme” doğar. Yazılı veya sözlü toplumsal sözleşmenin olduğu her beşeri durumda kendiliğinden olan bir sosyal barış ve siyasi birlik bilinci gelişir. “Tamamlayıcı siyaset”, doğası gereği müdahaleci olduğundan onu var klan, ona süreklilik kazandıran kutuplaşma ve çatışma kaynaklarını besler; bir öteki icat eder, onu “ötekileştirmek” sureti ile şeytanlaştırır ve toplumu bir çatışma ekseninde mobilize edip iktidarını sürdürür.

Serbest seçimler, özgür muhalefet, ifade hakkı ve çoğulculuk söylemine rağmen, hakikatte modern zamanlarda alışılagelen siyaset-iktidar ilişkisini tanımlayıcı bir çerçevede düzenleme esasına göre dizayn edilmiştir. Bu yüzden siyasetin daima bir “öteki” ye ihtiyacı olmuştur. “Öteki”, bizim kutbumuzun meşruiyet aracıdır. Duruma göre İmajını yeniden inşa etmek gerekir. “Öteki”nin kendi gerçeklik dunyasında “ne” olduğu önemli değildir; önemli olan bizim onu “nasıl” algıladığımız ve bu algı çerçevesinde ona kazandırdığımız Imajdır. Karşılıklı konuşma veya tanıyarak “öteki”yle ilişkiye geçme arzusu iktidara zarar verir, çünkü “kişi bilmediğinin düşmanıdır” ve bir düşmanı daima canlı tutmak aslında bizim iktidarımızı pekiştirmeye yarar.

“Öteki”nin kendi “mahallesi”nde bir tür getto içinde yaşaması mahalleler arası kalın duvarların çekilmesi ile mümkündür. Bu açıdan, bilgi transferi, karşılıklı ziyaret ve alış-veriş süregelen iktidar ilişkilerine zarar verir. Kutuplaştırıcı ve çatıştırıcı siyaset mahalleler arasında otobüs seferlerinin konulmasına izin vermez.

“Öteki”nin bizim de ortak sorunlarımız konusunda ne düşündüğü, nasıl bir tutum alış içinde olduğu öğrenilmemeli. Tanımlayıcı iktidar yeni ve farklı bilgiden hoşlanmaz. Çünkü hikmetten kopuk olduğumda bilginin kendisi güç ve iktidardır, en azından yeni iktidar alanları açma imkânına sahiptir.

Gelir bölüşümünde adaleti esas almayan iktisat politikaları nasıl mal ve hizmet üretimini serbest rekabete kapatıp sınıflar arasında uçurumların açılmasına sebep oluyorsa, etkin katılıma dayalı olmayan siyaset şekilleri de fikirlerin ve farklı bilgi türlerinin dolaşımını serbest rekabete kaptır, iktidarı belli zümrelerin yararına çalışan adaletsiz mekanizmaya çevirir. Bundan rant sağlayacak iktidar seçkinleri, bize her zaman bir düşmanımız olduğunu söyleyecekler ve düşman gösterdiklerini “ötekileştirip” iktidarlarını güvence altına alacaklardır. Huntington, “Biz kimiz?” adlı kitabında “ABD kimliği”nin korunmasının ancak bir “öteki”nin inşaı ile mümkün olduğunu söyleyip, içeride düşman olarak Spanikleri, dünyada ise İslam dünyasını işaret ediyordu.

Huntington gibiler için her gün ve her yeni durumda “yeni bir tehdit tanımı” yapmalı ve bu yeni tehdit tanımına uygun eskisinden farklı olmayan siyasetler geliştirmeli. Bu böyle sürdükçe iktidar şahinlerin olacaktır.
” ötekileştirici siyaset”in en güçlü enstrümanı “komplo teorileri” üretmekte gösterdiği maharettir.
Ortada bizleri tehdit eden bir düşman varsa, bizlerin kusurlarını, ayıplarını veya suçlarını araştırıp mevzubahs etmek doğru değildir.

Bunu yapmaya kalkışanlar düşmana hizmet ederler. Düşman dışarıda arandıkça komplo teorilerinin kullanışlık kaç sayısı artar. Komplo teorileri rağbet gördüğü oranda siyasetin karmaşık meseleleri basitleşir, ortaya gayet naif ama olabildiğince etkileyici bir denklem çıkar: ” Biz kimseye karşı kötü niyetli değiliz, ama düşmanlarımız bizi kıskanıyor, büyümemizi, güçlü olmamızı istemiyorlar.” Şu halde siyaseti üzerinde oturacağımız eksen basittir: bize komplo kurmak isteyen “iç ve dış düşmanlar”a karşı savaşmak savaş sürerkende iktidarı eleştirmekten, zayflatmaktan kaçınmak. Rağbet gören bir komplo teorisi zamanla hem onu bir savunma mekanizması olarak kullanan iktidarı veya yöneticileri, hem kitleleri gerçeklik dünyasından koparır; şahıslara ve gruplara etki derecesine göre kimilerini nevroza, kimliklerini psikoza sürükler.

Siyaseti bir hastalık enstrümanı olmaktan, önü alınmadığında toplumu anomiye düşmekten kurtarmanın etkili yollarından biri, “öteki” ile bir arada yaşamanın zaruretini ve erdemlerini anlatırken, ötekileştirici ve kutuplaştırıcı siyaset biçimlerine karşı güçlü entellektüel, manevi ve sosyal alanlarda mukavemet göstermektir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —