ÖSYM’nin yeni Başkanı Bayram Ali Ersoy, 31 Temmuz’da yapılan Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) oturumlarının iptal edildiğini açıkladı. İktidardan muhalefete her kesimden siyasetçi, yazar, çizer ve düşünür bu konuda yazdı, çizdi ve konuştu. Bu yazımızda konuyu farklı boyutlardan ele alarak açıklamaya çalışacağız.
ÖSYM tarafından yapılan açıklamaya göre 2020 KPSS sınavına başvuran toplam aday sayısı 1 milyon 398 bin 728 kişiyken adaylardan 93 bin 53›ü sınava katılım sağlamamıştı. 2022 yılında yapılan KPSS’ye kaç kişinin katıldığına ilişkin resmi bir açıklama bulunmasa da sınava katılanların 1,5 milyondan fazla olduğunu söyleyebiliriz.
Dolayısıyla bu konuda konuşan yetkililerin ve siyasetçilerin çok dikkatli olması gerekiyor. Çünkü her açıklama milyonlarca kişiyi ilgilendiriyor. Yani adayları ve ailelerini panikletecek açıklamalardan kaçınılması gerekiyor. Ancak siyasetin doğası gereği, insanların hayallerinden nasıl bir rant çıkarırım mantığı ile iktidara saldırarak adaylar panikletilmekte ve kurumlar yıpratılmaktadır. Halbuki yıllar önce de sınav iptalleri yaşandı. Önemli olan, zamanında olaylara müdahale edilerek en az hasarla çıkılmasının sağlanması ve sorumluların cezalandırılmasıdır.
Devlet Denetleme Kurulu Başkanı Yunus ARINCI, yerinde ve zamanında yaptığı açıklamalarla soruşturmanın güvenliğini zedelemeden kamuoyunu ve adayları bilgilendirdi. Bu yaklaşımın takdire şayan olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.
Milyonlarca insanı doğrudan veya dolaylı olarak ilgilendiren bir konuda en yetkili ağızdan yapılan bilgilendirme, kamuoyunun yanlış yönlendirilmesini önleme açısından son derece önemliydi. Nitekim DDK Başkanı ARINCI’nın yaptığı açıklamalar ilgiliyle takip edildi ve takdirle karşılandı.
Muhalefet cenahından yapılan açıklamalar gösterdi ki milyonlarca insanı ilgilendiren bir konuda yerli yersiz, lüzumlu lüzumsuz ve sorumsuzca yapılan açıklamalar bu kadar da olmaz dedirtti. Halbuki siyaset cenahından yapılan açıklamalarda adayları panikletme yerine ilgililerle temas kurularak kamuoyu doğru bilgilendirilebilirdi. Ancak siyasi rant uğruna konunun detayları bilinmeden iktidarı nasıl yıpratırım mantığıyla hareket edilerek peş peşe açıklamalar yapıldı. Daha vahimi ise kısa süre önce sorumluluk mevkiinde olan insanların yaptığı açıklamalara bakınca bu kadar da olmaz dedirtiyor.
Hatta daha önce Başbakanlık mevkiinde bulunmuş insanların dahi sorumsuzca ve kurumları yıpratma pahasına yaptığı açıklamaları görünce siyasi hırsların insanları ne hale getirdiği daha iyi anlaşılıyor.
Görevden alınan ÖSYM Başkanı, KPSS ile ilgili iddialar sonrasında hemen görevden alındı. Soruşturmanın selameti açısından görevden uzaklaştırma tedbiri de alınabilir, soruşturma sonucunda görevden alınıp alınmayacağına karar verilebilirdi. Elbette bu durum bir tercihtir.
Ancak, görevden uzaklaştırma tedbiri kullanılarak görevden alınma soruşturma sonucu beklenmiş olsaydı kamuoyu tepkisi kontrol edilemez bir noktaya gelebilirdi. Bize göre de görevden alma işlemi son derece yerinde olmuş, Başkan ve ÖSYM gereksiz yere daha fazla yıpratılmamıştır.
Aksi takdirde sürekli olarak gereksiz tartışma yaşanacak ve kurumlar yıpranacaktı. Ancak, muhalefet uğruna bu konu dahi polemik ve eleştiri konusu yapılmıştır. Niçin hemen görevden alındı, soruşturma kapatılmaya mı çalışılıyor, soruşturmanın sonuna kadar niçin beklenilmedi gibi birçok eleştiri yapılmıştır. Elbette kurumlara ve kişilere itibar suikastı yapılmadan yapılacak seviyeli eleştiriler son tahlilde faydalıdır. Ancak yapılan eleştirilere bakıldığında kurumların ve kişilerin itibarının yıpranıp yıpranmadığına hiçbir şekilde dikkat edilmediği görülüyor.
Her kurumda yanlış ve hata yapanlar olabilir. Hele hele bazı kurumlarda risk daha fazladır ve bu kurumların yapma lüksü yoktur. Yıllarca sınav yapan bir kurumda da birilerinin ihmali, kusuru veya kastı ile yanlış yapan insanlar çıkabilir, nitekim daha önceki yıllarda da çıkmıştı. Vurun abalıya mantığıyla hareket edilerek kurumlar yıpratılmamalıdır. Elbette sorumlular mali ve cezai yönden hak ettikleri cezayı çekeceklerdir. Daha soruşturma tamamlanmadan kurumlar acımasızca yıpratılırsa sınava girecek adaylar ümitsizliğe kapılır ve her halükarda haksızlığa uğradığını düşünürler. Buna kimsenin hakkının olmadığını düşünüyoruz.
Sonuç olarak, yapılan sınavın maliyetinin yüksekliği düşünüldüğünde sınav iptaline sebep olanların mutlaka ortaya çıkarılacağını ve başlarının çok büyük dertte olduğunu söyleyebiliriz.
Milyonlarca adayın geleceğini şekillendiren sınavları yapan ÖSYM, hala ülkenin en itibarlı ve gözde kurumlarından birisidir. Bu kurum yılardır varlığını sürdürmektedir. Burada yapılan sınavlarla ilgili oluşturulacak şüpheler bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. İktidarı yıpratma uğruna ÖSYM’nin yaptığı sınavlarla ilgili şüphe uyandırmak ahlaki değildir. Bu kurum sadece iptal edilen KPSS sınavını yapmadı. ÖSYM’nin sınav takvimine bakıldığında milyonlarca insanın katıldığı başka sınavlar da yaptığı ve alnının akıyla bu sınavlardan başarıyla çıktığı görülecektir. Dolayısıyla yapılan hatalardan ders çıkarılarak yola daha temkinli devam edilmesi ve yapıcı eleştiriler yapılması gerekmektedir.
Ayrıca, yaşananlardan iktidarıyla muhalefetiyle nasıl dersler çıkarılacağı üzerinde durulmalı, çürük elmalar ayıklanmalı ve sınav güvenliğinde daha sıkı tedbirler alınmalıdır. İnsanların olduğu her yerde hata, kusur, ihmal veya kasıt olabilir. Önemli olan hata, kusur, ihmal veya kasıt unsurlarını ortadan kaldıracak tedbirleri almaktır.
Çok kritik kurumların başında bulunanlar ÖSYM Başkanı’nın başına gelenlerden gerekli dersleri çıkarmalıdırlar. Bu nedenle;
1- Makamların ayakta durulan yer olduğu ve bir varmış bir yokmuş kuralına kurban gidileceği hiçbir zaman unutulmamalıdır.
2- Daha önce bulunulan koltuklarda kimlerin oturduğu iyi düşünülmeli ve hatırdan çıkarılmamalıdır.
3- Her gün aranıp sorulurken bir anda milyonlarca kişinin hedefi haline gelinebileceği unutulmamalıdır.
4- İnsanlar sizi arayıp sormaktan çekinebilir, sokakta tek başınıza dolaşamaz hale gelebilirsiniz. Bu nedenle oturulan koltuklardan her an kalkılacağı unutulmamalı ve ona göre iş ve işlemler yapılmalıdır.
5- İleride baş ağrıtacak işlemleri anı kurtarma adına yapmaktan kaçınılmalı, oturulan koltuklardan zamanı gelince kalkılacağının bilinciyle hareket edilmelidir.
6- Her makamın aynı zamanda sorumluluk gerektirdiği ve zamanı gelince de hesap verileceği unutulmamalıdır.
7- Kurumların en riskli alanları ile en zayıf noktaları analiz edilerek gerekli tedbirler alınmalıdır. Tek kelimeyle özetlemek gerekirse, hesap günü unutulmamalıdır.