Tarihte Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerinin tek yanlı hukuki işlemler veya antlaşmalar yoluyla yabancılara tanıdıkları ayrıcalıklara kapitülasyon denir .Bu uygulamanın ilk örneklerine Bizanslılar;Anadolu Selçukluları, Aydın oğulları ve Menteşeoğulları gibi Anadolu beylikleri ve Akdeniz kıyısındaki Arap ülkelerinde rastlanır .Akdeniz ticaretine egemen Hıristiyan güçlerle İyi ilişkiler kurma isteği, Osmanlı Devleti'ni de kuruluş döneminde aynı uygulamayı benimsemeye yöneltti. KAPİTÜLASYONLARIN BAŞLANGICI : İlk Osmanlı padişahları daha çok Batılı tüccarların Osmanlı topraklarında ticaret yapmasını kolaylaştırmaya dönük ekonomik ayrıcalıklar verme yoluna gittiler.Ragusa adlı İtalyan şehrine 1365'te sağlanan olanaklarla başlayan bu süreç, daha sonra Cenovalı ve Venedikli tüccarların benzer haklar elde etmesiyle sürdü.Fatih Sultan Mehmet 1453'te İstanbul'u feth edince ,Bizans'ın daha önce Avrupalı tüccarlara tanımış olduğu ayrıcalıklarını bazı küçük sınırlamalar koyarak korudu. II.Bayezid döneminde Venedik ve Fransa'yla yapılan benzer sözleşmeler,İstanbul'da yabancı tüccarların etkinlik alanını genişletti.Mısır'ı alan Yavuz Sultan Selim'in daha önce Memluklar tarafından Venedik’e verilen ayrıcalıkları yenilemesiyle kapitülasyonların öteki Osmanlı topraklarına da yayılması yolu açıldı. Kapitülasyonların Osmanlı topraklarındaki yabancıların statüsünü de düzenleyen kapsamlı bir nitelik kazanması,Kanuni Sultan Süleyman döneminde Fransa'yla yapılan sözleşmeyle başladı. Toplam 16 maddeden oluşan sözleşmenin başlıca hükümleri arasında iki ülkenin toprakları arasında ticaret,ikamet ve taşımacılık serbestliğinin karşılıklı tanınmasını,can ve mal güvenliğinin sağlanmasını, ölenlerin mallarının kendi ülkelerinde mirasçılarına verilmesini,ticaret gemilerine devletçe el konmaması,Fransız tüccarların 10 yıl vergiden bağışık tutulması,din ve ibadet özgürlüğünün sağlanması,tutsakların geri verilmesi,Fransız uyrukları arasındaki olumsuzlukların konsolosluklarda çözülmesi,yazılı başvuru olmadıkça Fransız Osmanlı uyrukları arasındaki davalara kadıların bakmaması,ceza hukuku kapsamına giren davaların sadrazam önünde görülmesi yer alıyordu.Bu hükümler doğrultusundaki uygulamalar özellikle İstanbul'da ve Doğu Akdeniz'in liman kentlerinde daha sonraları Levantenler olarak anılan azınlıkların güçlü bir konum kazanmasına zemin hazırladı.
KAPİTÜLASYONLARIN GENİŞLEMESİ
II.Selim döneminde Venedik'e karşı Fransa'nın desteğini kazanmak amacıyla 1569' da yenilenen kapitülasyon sözleşmesinde, önceki hükümlere ek olarak bütün yabancı gemilerin Fransız bayrağı çekme koşuluyla Osmanlı karasularında dolaşmasına ve ticaret yapmasına izin verildi.Ayrıca Fransız tüccarlara koşulsuz ve süresiz vergi bağışıklığı tanındı. Osmanlı donanmasının 1571'de İnebahtı Deniz Savaşı'nda uğradığı yenilgiden sonra, Fransa'yla İspanya arasında bir yakınlaşma başladı. Öte yandan Lehistan sorunu Osmanlı-Fransız ilişkilerinde bir gerginlik yarattı.Buna tepki olarak, III.Murat 1580'de bir fermanla İngiliz ticaret gemilerine ayrıcalıklar sağladı.Böylece kapitülasyonlar sorunu Doğu Akdeniz'de İngiltere'yle Fransa arasında gelişen yoğun ticari rekabetin bir parçası durumuna geldi. Rekabetle öne geçmeye çalışan Fransa, 1597'de ve 1604'te eski kapitülasyonların yenilenmesine yönelik sözleşmeler imzalanmasını sağladı.Bu sözleşmelerde Fransız elçilerden gümrük resmi alınmaması,Fransa'ya Osmanlı topraklarında yaşayan Katolikleri koruma hakkının tanınması ve elçileri bulunmayan yabancı ülke uyruklarıyla Kudüs'e gidecek papazları Fransız elçi ve konsolosların koruması gibi yeni hükümlere yer verildi. Gene Fransa'yla 1673'te imzalanan kapitülasyon sözleşmesi uyarınca,önce ayrıcalıklara Fransız tüccarların Osmanlı topraklarına mal getirmek için ödedikleri gümrük resminin % 5'ten % 3'e indirilmesine ilişkin bir hüküm de eklendi.Bu arada İngiltere 1604-1622 arasında imzalanan beş sözleşmeyle,Hollanda'da 1612-1668 arasında imzalanan üç sözleşme ile Osmanlı padişahlarının Fransa'ya tanıdığı ayrıcalıklara yakın haklar koparmayı başardı. Osmanlı yönetimi 1739'da Avusturya ve Rusya'yla Belgrat Antlaşması'nın imzalanmasına arabuluculuk eden Fransa'ya öncekilerden çok daha kapsamlı kapitülasyonlar vermek zorunda kaldı.Bu amaçla I. Mahmut ve XV. Louis'nin 28 mayıs 1740'ta imzaladıkları sözleşmenin en önemli özelliği süreklilik koşulunu getirmiş olmasıydı.Böylece kapitülasyonlar daha önce olduğu gibi hükümdarların yaşam süresiyle sınırlı olmaktan çıkarak,doğrudan devletleri bağlayan bir nitelik kazandı. Kapitülasyonların gelişiminde bir dönüm noktası olan yeni sözleşmede kamu görevlilerinin Osmanlı topraklarındaki Fransız ikametgahlarına hiçbir nedenle giremeyeceği, Fransız uyruklarının Osmanlı maliyesine vergi ödemeyeceği ve gümrük resminin gelecekte arttırılamayacağı gibi ağır hükümler yer alıyordu. Bu arada Avusturya ve Rusya da XVIII. yy'da Osmanlılar karşısındaki kazandıkları askeri zaferlere dayanarak benzer ekonomik ayrıcalıklar elde etme olanağı buldular .Avusturya'yla imzalanan Karlofça (1699) ve Pasarofça (1718) antlaşmaları uyarınca, bu ülkeye diğer ülkelerle aynı düzeyde kapitülasyonlar tanındı.Avusturya'nın Osmanlı ülkesinde konsolosluklar açmasına ve Avusturya gemilerinin Tuna nehri üzerinde serbestçe seyretmesine izin verildi.Rusya'da 1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması'yla kapitülasyon olarak nitelendirilebilecek ayrıcalıklar kazandı.
KAPİTÜLASYONLARIN SONUÇLARI (TÜRK MİLLETİNE ETKİLERİ)
Osmanlı Devleti'nin egemenliğini sınırlayan ve zamanla Osmanlı ekonomisinin gelişmesini köstekleyen kapitülasyonların olumsuz sonuçlan XIX.yy'da daha belirgin hale geldi. Yerli sanayi dalları kapitülasyonların korunması altında ülkeye giren yabancı mallarla rekabet edemeyerek çökme noktasına kadar vardı.Eşit olmayan gümrük ve vergilendirme koşullan,yerli girişimcilerin büyük zarar görmesine yol açtı.Kabotaj hakkının yabancılara bırakılması nedeniyle, Türk gemiciler kendi karasularında gemi işletemeyecek duruma düştü. Osmanlı kıyılarında yürütülen balıkçılık ve süngercilik bile yabancıların tekeline girdi. Kapitülasyonlara bağlı olarak Osmanlı topraklarındaki yabancı uyruklar insan hakları ve bireysel özgürlükler bakımından üstün ve ayrıcalıklı bir konum kazandılar .Bir Fransız pasaportu taşımak yabancılara her türlü kovuşturma ve her türlü hukuki yükümlülükten kurtulma olanağı sağlıyordu.Mülk edinme konusunda yabancıların çok geniş hakları vardı;bu haklar özel postane,okul,kilise ve hastane kurmalarına olanak veriyordu.Dahası yabancılar ayrıcalılıklarından aldıkları güçle istedikleri Osmanlı uyruklularını,hatta devlet adamların koruma altına alabiliyorlardı.Bu durum siyasi ilişkilere de yansıyor ve devlet yönetiminin çeşitli kademelerinde müdahalelere yol açıyordu.Batılı ülkelerin elçileri çeşitli alanlara ilişkin politikalara yön verebilecek kadar büyük bir güç kazanıyordu. Kapitülasyonların getirdiği ağır koşullardan rahatsızlık duyan Osmanlı yöneticileri XIX.yy'ın ikinci yansında ayrıcalıklara son verme çabasına girdiler.Sadrazam Ali Paşa 1856'da Paris Antlaşması'yla ilgili görüşmeler sırasında kapitülasyonların kaldırılmasını istedi,ama hiçbir sonuç alamadı.Öte yandan savaşlardan yararlanarak hasım devletlere tanınmış ayrıcalıkları uygulama yönündeki girişimler ,yenilgilerle karşılaşılan dayatmalar nedeniyle etkisiz kaldı.Elde edilen tek başarı 1869 tarihinde Tabiiyeti Osmaniye Kanunnamesi'yle yerli halka yabancı korumasından yararlanma olanağı sağlayan yolun kapatılması oldu. I.Meşrutiyet döneminde iktidara gelen İttihat ve Terakki Cemiyeti,1914'te Birinci Dünya Savaşı'na hazırlanırken,kapitülasyonları tek yanlı olarak kaldırdığını açıkladı.Bu karara aralarında Osmanlı Devleti'nin müttefiki Almanya'nın da bulunduğu Avrupa ülkeleri hemen tepki gösterdi. Savaşta uğranan yenilginin ardından 1920'de İmzalanan Sevr Antlaşması'nda kapitülasyonların yeniden yürürlüğe konmasına ilişkin bir maddeye de yer verildi. Ama ilgili devletler 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması'nın 23. maddesiyle kapitülasyonların bütünüyle kaldırılmasını kabul etti.
HUKUKİ AÇIDAN KAPİTÜLASYONLAR
Sözcük anlamı bir yerin teslim edilmesi için yapılan antlaşma olan Fransızca kapitülasyon terimi,daha sonraları bir devletin başka bir devletin uyruklarına tanıdığı yargı bağışıklığını ifade etmeye başlamış ve zamanla başka bazı ayrıcalıkları da kapsayan bir anlam kazanmıştır Osmanlı kitaplarında kapitülasyonun karşılığı olarak .< uhudu atika> ve terimleri de kullanılmaktadır . Kapitülasyonların ortaya çıkışı İslam dininin katılığından dolayı yabancılarla ilgili farklı bir düzenleme getirme çabasına bağlayan görüş yanlıştır .Kapitülasyon İslam'ın Ortadoğu'da yayılmasından önce de vardı.Dahası aynı topluluklar arasında da bu uygulamaya rastlanıyordu. Kapitülasyonların temelinde Avrupa ticaretini Doğu'ya çekme amacının yattığı yönündeki görüş, belli bir doğruluk payı taşımakla birlikte tam açıklayıcı olmaktan uzaktır .Doğu ülkelerinin tanıdığı kapitülasyonlar başlangıçta farklı bir toplumsal ve kültürel yapıya sahip yabancıların kendi inanç ve göreneklerinde serbest olmasına yönelik birer ayrıcalık niteliği taşıyordu. Daha sonra Batılı ülkeler din ve uygarlık farklılıklarını ileri sürerek bu ayrıcalıkları ticari çıkarları korumak ve geliştirmek için dayanak yapmayı başardılar . Osmanlı kapitülasyonları yabancı devlet padişahlarının yabancı devlet yurttaşlarının tabi olacakları hukuki statüyü bildiren iradeleriyle ortaya çıkmış tek yanlı hukuki işlemler niteliğindeydi.Her saltanat değişikliğinde yinelenmesi gereken bu irade ancak 1740'taki sözleşmeden soma süreklilik ve bağlayıcılık kazandı.
KABOTAJ HAKKI
Bir devletin kendi limanları arasında yapılan ticari denizciliğe kabotaj denir .Kabotajla verilen ayrıcalığın yurttaşlarla sınırlı tutulmasının ulusal ekonomiye sağladığı katkıdan dolayı,devletler genellikle yabancı bandıralı gemilere kabotaj yasağı koyma yoluna gitmişlerdir. Bazı uluslararası sözleşmelerde de kabotaj yasağı koyma yetkisini kabul eden hükümler yer almaktadır. Türk karasularında,akarsu ve göllerinde gemi bulundurma,onlara gidiş geliş ve taşıma yapma hakkına kabotaj hakkı denir .Osmanlı döneminde kapitülasyonlar çerçevesinde yabancı bandıralı gemilere verilen kabotaj ayrıcalığı Lozan Antlaşmasıyla kaldırıldı.20 Nisan 1926 tarihli ve 815 sayılı Türkiye Sahillerinde Nakliyatı Bahriye ve Limanlarla Karasuları Dahilinde İcrayı Sanat ve Ticaret Hakkında Kanun'la kabotaj hakkı Türk yurttaşlarına bırakılmıştır .Buna göre bütün karasularında ve karasuları içinde kalan körfez,koy ,liman ve benzeri yerlerde,ayrıca akarsu ve göllerde makine,yelken ve kürekle hareket eden taşıtların,duran ve yüzen araçları bulundurma ve bunlarla mal ve yolcu taşıma hakkı Türk yurttaşlarının tekelindedir .Dalgıçlık, kılavuzluk, kaptanlık, çarkçılık, tayfalık ve benzer meslekler yalnız Türk yurttaşlarınca yerine getirilebilir .Karasularında her türlü deniz ürününün elde edilmesi,kum ve çakıl çıkarılması,kurtarma ve yardım çalışmalarının yürütülmesi de kabotaj hakkı kapsamındadır .
Kaynak: on5yirmi5.com