Tarih: 30.12.2019 16:19

Oryantalizm ve oksidentalizm arasında Fuat Sezgin

Facebook Twitter Linked-in

2019 yılının son yazısını yazmaya oturdum. Yazmam gerektiğini düşündüğüm bir çok konu var. Libya konusu var. Kuala Lumpur Zirvesi’nde bütün İslam dünyası için önerilmiş egemenlik için sürdürülebilir kalkınmaya hemen ve en şık şekilde verilmiş yerli otomobil cevabının umut verici ufkunda neler yazılır neler?

Ama ben yılı son yazısı olarak Fuat Sezgin’e dair bir şeyler söylemenin daha anlamlı olacağını düşündüm. Malum 2019 yılı Cumhurbaşkanlığımız tarafından Fuat Sezgin yılı ilan edilmişti. Bence hakkında çok konuşmak gerekir, ortaya koyduğu düşünceyi üzerinde daha fazla konuşarak, düşünerek, çalışarak hatta eleştirerek geliştirmek lazım. O yüzden yılın bu son yazısını 2019 yılının bir gereği olarak ona hasretmek isterim.

Fuat Sezgin İslam kültür, fikir, bilim ve teknoloji mirasının kadastrosunu yeniden ortaya koymaya girişirken kuşkusuz bir yandan batı-merkezli bilimler tarihi anlayışını sarsar, bir yandan da güçlü bir oryantalizm eleştirisi de yapar.

Batılı tarih, bilim, edebiyat ve felsefe metinlerine sinmiş olan oryantalizmin İslam dünyasına yönelik ortaya koyduğu literatürün etnosentrik bir bakışla malul olan bir boyutu elbette vardır. Ancak Sezgin hocanın bütün çalışmalarındaki önceliğinin oryantalizm eleştirisi olduğunu söylemek doğru olmaz. Belki daha fazlasını söylemek bile mümkün: Onun çalışmalarını mümkün kılan belki de intisap etmiş olduğu oryantalist akademiden başkası da değildir.

Tam da bundan dolayıdır ki, Fuat Hoca’nın ortaya koyduğu literatür bir bakıma oryantalizme bakışı dahi değiştirebilecek, en azından bu konuya yeniden bakışı gerektirebilecek bir niteliğe sahiptir. Onun oryantalizm eleştirisi Müslüman ilahiyat çevrelerindeki eleştirilere benzemez. O oryantalistlerin tek amaçlarının İslam’a karşı kötü önyargılar içinde, İslam’ı sömürgeleştirmek olmadığını, onların içinde İslam’ın içerdiği zenginlikleri, derinliği ve ilmi anlamaya, öğrenmeye çalışan iyi niyetli bir damar olduğunu da söyler.

Gerçekten de bütün oryantalistler aynı olmadığı gibi hepsi de aynı motivasyonla hareket ediyor değildir.Edward Said’in Oryantalizm isimli meşhur kitabının Türkçe’ye ilk çevirisi orijinalinde olmayan “sömürgeciliğin keşif kolu” alt başlığıyla basılmıştır. Bu, bütün oryantalist literatürü aynı kefeye koyan indirgemeci bir yaklaşım. Oysa Said’in kendisi oryantalizmi batılıların doğuyu merak etmeleriyle başlayan bir “bilme” çabası olarak görür. Böyle bir bilme çabasının tamamının tek amacı veya istenci iktidar kurmak olamaz elbet.Bilmek ile iktidar arasında kurulan ilişki Batılı felsefi kökenlere sahiptir ve elbette ki zorunlu değildir. Nitekim, İslam’a veya doğuya karşı genel olarak kötü niyetli, önyargılı ve sömürgeci bir niyetle yaklaşan oryantalist çabaların yanısıra yine meşhur oryantalistlerden Maxime Rodinson’un Türkçe’ye Cemil Meriç tarafından çevrilen kitabının ifadesiyle “Batıyı Büyüleyen (bir) İslam” da vardır.

Aslında Rodinson da neticede önemli bir oryantalisttir. Marksist bir tarihsel perspektiften baksa da, İslam’ın insanlık tarihine yapmış olduğu katkı ve Batı medeniyetinin oluşumundaki inkar edilemeyen yerine dikkat çeken çalışmalarıyla tanınıyor. Bu kitabı da Said’in oryantalizm hakkındaki kitabıyla birlikte bir anda bütün akademik ve fikri çevrelere yayılan olumsuz havaya karşı, Batı’nın İslam’a karşı tek tavrının bu olmadığını, bilakis İslam’ın her zaman Batı’yı büyüleyen, etkileyen parlak bir yüzü olduğunu söylemek üzere yazmıştır. Üstelik İslam tarafından büyülenmiş bir Batı bilgisi de neticede oryantalist bir bilgidir ancak bir Dante’nin oryantalizmi değildir bu. Leonard Binder da oryantalist yaklaşımlar arasında buna benzer bir ayırımla “iyi oryantalizm” ve “kötü oryantalizm” farkının altını çizer.

Fuat Sezgin de Sefer Turan’la kitap olarak da yayınlanan bir sohbetinde bir çok örneğin yanısıra Fransız oryantalist Joseph Toussaint Reinaud’u örnek verir. Zamanında çok az sayıda basılmış Arapça coğrafya kitabının bulunduğu bir dönemde İslâm coğrafyası üzerine çalışmış ve İslâm coğrafyacılarının dünya coğrafya tarihindeki izlerini göstermek adına olağanüstü bir çaba ortaya koymuştur.

Aslında Fuat Sezgin’in kendisini Almanya’ya götürüp neticede bu külliyatın oluşumuna bir başlangıç yaptıracak olan kişi de özünde oryantalist olan hocası olacaktır.

Oryantalistlerin matematik coğrafya alanında yaptıkları çalışmalar çok mühim ama en önemli başarıları beşeri coğrafya sahasında kaydetmişlerdir. Esasen İslami ilimler alanında da oryantalistlerin İslami araştırmalara yaptığı katkılar inkar edilemez. Hadis alanında bir çok oryantalistin yaklaşımlarının kötü niyetli ve hadislere yönelik şüpheler yerleştirmek olduğu yönünde genel bir kuşkuculuk hakim olsa da herkes bilir ki, 6 büyük hadis kitabı ve diğer 3 kitapla birlikte 9 hadis kitabı üzerinde en titiz çalışmaları yaparak ilk büyük indeksi, yani Concordance’ı Müslümanlar değil oryantalistler yapmışlardır. Belki bilgisayarın yaygınlaşmasıyla birlikte bu çalışmanın artık eski ehemmiyeti kalmamış olabilir ama bilgisayar tasnif ve indekslemelerinin bulunmadığı yirminci yüzyıl boyunca bu eser hadis çalışmaları yapanlar için paha biçilmez değerde faydalı, ilerletici, geliştirici bir çalışma olmuştur.

2019 yılını Fuat Hoca’yı konuşmaya hasrettik ama yetmedi, böylece 2020 yılının ilk yazısını da bir fatiha olarak ona dair yazmamız mukadder görünüyor.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —