SON günlerde Afrin´deki ?Zeytin Dalı´ harekâtı ve Suriye ile ilgili gelişmelerin sıcaklığı nedeniyle 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili davalar belli bir tempoda ilerlemesine karşılık kamuoyunda hak ettiği ilgiyi görmüyor.
Bu cephedeki önemli bir gelişme Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ümit Dündar´ın Ankara´da görülmekte olan Eğitim ve Doktrin Komutanlığı (EDOK) ile ilgili darbe davasında tanık olarak ifade vermesiydi.
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi´ne (UYAP) 15 Şubat günü konulan tutanaktan, Orgeneral Dündar´ın 9 Şubat günü Ankara 2´nci Ağır Ceza Mahkemesi´ne giderek, belirlenmiş olan duruşma günü ve saatinde ?askeri görevinin bulunduğu için duruşmaya gelmesinin mümkün olmadığını? beyan ettiği ortaya çıktı.
Tutanaktan, Dündar´ın uygun görülürse o gün ifade vermek istediği, mahkeme heyetinin bu talebi kabul ederek ?celse açılmasına karar verdiği? anlaşılıyor. Savunmanın bu celseden haberi olmamıştır.
Orgeneral Dündar, ilk andan itibaren darbe girişimine kararlı bir şekilde direnmiş, 15 Temmuz gecesi Kara Kuvvetleri´nin başında kalan en yüksek rütbeli subay olarak darbe karşıtı faaliyetlere emir komuta etmişti.
Dündar, ifadesinde İstanbul´da darbenin başarılı olmayacağının anlaşıldığı zaman dilimini 03.00 gibi veriyor.
İkinci Başkan, ifadesinde ayrıca 00.50 sularında televizyona bağlanıp darbeye karşı olduğunu duyurmasından sonra pek çok askeri yetkilinin kendisiyle temasa geçtiğini anlatıyor.
Orgeneralin şu sözlerinin altını çizebiliriz: ?İhtilale teşebbüsün başarı sağlayıp sağlamayacağı henüz belli olmadı(ğı) erken saatlerden itibaren de, ihtilale teşebbüsün başarı sağlamayacağının anlaşıldığı saatlerden sonra da birçok üst rütbeli subay tarafımı aradı.?
Dündar´ın, aramaların bir bölümünün darbenin kırılma noktasının geride kalmasından sonra geldiğini vurgulamış olması dikkat çekicidir.
Dündar, dönemin Ankarada´ki EDOK Komutan Yardımcısı Korgeneral Metin İyidil´in sanık olduğu davada tanıklık yapıyor. Bu nedenle, Dündar´ın ifadesi darbe gecesi daha çok Ankara´daki generallerle yürüttüğü telefon trafiğine ışık tutuyor.
Örneğin, dönemin Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanı Korgeneral Yıldırım Güvenç´in 02.00-02.30 sularında arayarak Ankara´daki gelişmelerle ilgili olarak kendisini bilgilendirdiğini anlatıyor.
Dündar, Ankara´da ?o an en yüksek rütbedeki general olduğu için? Korgeneral Güvenç´ten kendisini bilgilendirmesini istediğini, Güvenç´in de bu çerçevede 4-5 kez aradığını belirtiyor. Bu arada, Güvenç´ten Emniyet güçleri ile koordine ederek, Akıncı Üssü´nün kontrolünü sağlayıp darbecilerin buraya götürdüğü komutanların Ankara merkeze nakillerini sağlamasını istediğini de söylüyor Orgeneral Dündar.
Korgeneral Güvenç 22 Temmuz 2016´dan bu yana tutuklu bulunmaktadır.
Orgeneral Dündar´ın bir başka tutuklu Korgeneral Metin İyidil ile ilgili sözleri de 2016 Ekim ayında TBMM Darbe Komisyonu´na verdiği ifadenin önemli ölçüde tekrarı niteliğindedir. Dündar, İyidil´in darbeye karşı faaliyette bulunduğu yolunda kendisine bilgi verdiğini aktarırken, ?Ancak ben hiçbir şekilde kendisine bir talimat vermedim, her defasında Metin İyidil beni arayarak Etimesgut´a gidiyorum, tankların çıkmasını engelleyeceğim gibi sözler söyledi? diye konuşuyor.
Son derece dikkatli bir dil kullanması, diyaloglarını aktarmakla yetinip kanaat belirtmekten kaçınması Orgeneral Dündar´ın ifadesine hâkim olan çizgiyi yansıtıyor.
Gelgelelim Orgeneral Dündar´ın tanıklığı usulle ilgili bir tartışmayı tetikleyecek gibi görünüyor. Bunun nedeni, tanık olarak dinlenmesini talep eden savunma tarafının kendisine soru sorma imkânını elde edememiş olmasıdır.
İyidil´in avukatı Abdullah Kaya, pazartesi günü mahkeme heyetine verdiği dilekçede, mahkemenin açık bir şekilde usule aykırı davrandığını, duruşma gününün bildirilmemesi ve tanık dinlenirken kendilerine haber verilmemesinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde soru sorma ve savunma hakkını kısıtladığını belirtmiştir.
Savunma, Orgeneral Dündar´ın yeniden çağrılmasını talep ettiyse de mahkeme heyeti bu talebi reddetmiştir. Ancak CMK´nın tanığa soru sorulabilmesini düzenleyen çok açık hükümleri karşısında yapılan bu tasarrufun davanın bundan sonraki seyri açısından tartışmalı bir durum yaratması muhtemeldir.