Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü Engelli Bakım Hizmetleri Daire Başkanı Hulusi Armağan Yıldırım TBMM Obezite ile Mücadele alt komisyonunda yaptığı sunumunda huzurevlerine olan talepler sonucunda yerleşim sıkıntısı yaşadıklarından bahsetti. Yıldırım, “İstanbul, Ankara gibi büyük illerimiz dolu. Sıra bekleyenler var. Buradaki kişileri, çevre şehirlerdeki yerlere yerleştirebiliyoruz…” dedi (www.posta.com.tr). Bu haberi kırk yıl önce okumuş olsaydım, şaşkınlığımı gizleyemez ve fazla abartmışlar diye düşünürdüm. Ancak artık varlığını adalet ve paylaşım üzerine inşa eden bir dinin mensupları bu kadim gömleği üzerlerinden çıkardılar ve bireyselleştiler. Artık kimsenin kimseye tahammülü kalmadı, insanlar tek kişilik adalara hapsolmuş sadece kendi yörüngelerinde hareket ediyorlar.
İslam toplumlarının biz olmaktan ben olmaya doğru evirilmeleri psikolojik ve sosyolojik bazı sorunlara neden oldu. Mesela biz duygusu ile hareket eden ebeveynlerimiz için büyüklerin bakımını üstlenmek bir kazanç, bir değerdi. Onlar bu vesile ile Allah’ın rızasını kazanacaklarını bilir ve onları evlerinin başköşelerinde tutarlardı. Çocuklarının himayesinde kendilerini dinlenmeye alan yaşlılar ise bilgi ve tecrübelerini torunlara aktarır ve onlara destek olurlardı.
Orta yaşın üstündeki kişilerle oturup sohbet ettiğinizde bu kişilerin söze dedem şöyle nasihat ederdi, babaannemin şöyle bir sözü vardı diye başladıklarını görürsünüz. Bu kişiler zamanla bu söylemlerin ne kadar yerinde olduğunu kavrayıp içselleştirmişlerdir. Zira kadim kültürümüzde yaşlı ebeveynler atıl bir varlık olarak görülmemiş aksine değerli bir eser, yaşanmışlıkların barındığı bir değer gibi görülüp saygı ile takdim edilmişlerdir. Ben odaklı bir hayat yaşayan fertler ise hayatı sadece görünür yönüyle değerlendirdiklerinden yaşlıları atıl bir varlık olarak görüyor ve onları huzur evlerine terk ediyorlar.
Huzurevleri çocukları tarafından terk edilen, dışlanan yaşlılar için bir imkân olarak görülebilir. Ancak dinimiz yaşlılara bakmayı, onlara hürmet etmeyi tavsiye eder ve bunun bir kazanım olduğunu vurgular. Evlerimizde yaşlılarımıza açılan alan hem manevi bir kazanç hem de çocuklarımız için bir imkândır. Zira yaşlı ebeveynler çocukların sosyal ve duygusal gelişimine katkı sağlarlar. Çocuklarını daha iyi şartlarda yetiştirebilmek için çalmadık kapı bırakmayan anne-babalar dede ve ninelerin bu çocuklara büyük katkılarının olacağını dikkate almalıdırlar.