Tarih: 21.05.2019 12:28

Ölüm mü, Sıtma mı?

Facebook Twitter Linked-in

İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour, WalterRothschild´a ?Filistin topraklarında bir İsrail devleti kurmak için üzerlerine düşeni yapacaklarını? ilan ettiğinde, takvim yaprakları 2 Kasım 1917´yi gösteriyordu. Bu tarihten çok değil, tam bir hafta sonra 9 Kasım´da ise Osmanlı ordusu 401 yıl boyunca elinde bulundurduğu Kudüs´ü terk etmek zorunda kalmıştı. Ancak son yıllarda ortaya çıkarılan bir belgeye göre şehri boşaltmamızın en önemli sebebi saldırılara dayanacak gücümüzün kalmaması değildi. Evet, savunma konusunda çok iyi koşullar yoktu ama bu durum Kudüs´ü terk etmemizin başlı başına ana gerekçesi sayılamazdı. Çünkü Kudüs´ün son idarecisi İzzet Bey, İstanbul´a gönderdiği telgrafta, ?Kutsal mekânlara top mermileri düşüyor, tahribata engel olmak için şehri boşaltıyoruz? diyordu.

Böylesine bırakıp çıktığımız Filistin topraklarının yüzü bizden sonra hiç gülmedi. Kan ve gözyaşıyla yoğrulmuş bir asır geride kaldı. Şimdi önümüzde bir dönemeç daha görünüyor. Trump tarafından göreve geldiği günden beri dillendirilen, İsrail basınına sızdırılan(!), sözde Filistin sorununu çözmeyi amaçlayan, adına da ?Yüzyılın Anlaşması? denilen bir oyunla daha karşı karşıyayız. Önce ABD elçiliğinin Kudüs´e taşınması kararı, ardından Suriye toprakları olan GolanTepeleri´nin İsrail´e ait olduğuna dair açıklamalarını dikkate aldığınızda, Trump´ın bu anlaşmadan kastının ne olduğunu aslında net olarak anlayabiliyorsunuz. Büyük İsrail Projesi´nin arazi temizliği anlamına gelen Büyük Ortadoğu Projesi´nin oluşturduğu ortam ABD´ye öylesine bir özgüven yüklemesi yapmış ki, sözde iki devletli çözüm adı altında İsrail tarafından tamamen yutulmuş bir Filistin hayalini ?Yüzyılın Anlaşması? diyerek takdim edebiliyor.

Peki, neler var Trump´ın anlaşma dediği şartların içinde?

-           İsrail ile FKÖ ve HAMAS arasında bir anlaşma yapılacak. Filistin´e ait bir ordu olmayacak. Sadece iç güvenlikte istihdam edilmek üzere polis gücü olacak. HAMAS, İslami Cihat tamamen silah bırakacak.

-           Yahudi yerleşim alanları olduğu gibi korunacak. Hatta diğer yerleşim yerleri ile olan bağlantısı daha da koordineli bir hale getirilecek.

-           Kudüs her iki devletin başkenti olacak ama Kudüs Belediyesi İsrail´e bağlı kalacak. Burada kutsal mekânların statüsünün olduğu gibi devam edeceğine dair bir ibare var. Ancak işgalin resmileşeceği bu modelle birlikte yarın İsrail´in herhangi bir gelişmeyi gerekçe göstererek farklı bir adım içine girmesinin herhangi bir garantisi yok.

-           Bu anlaşma ile ABD yüzde 20, AB yüzde 10, Körfez Arap ülkeleri ise petrol gelirlerine göre toplamda yüzde 70 oranında mali destek sağlayacak. Yani yükü Araplar çekecek.

-           FKÖ kabul eder, HAMAS kabul etmezse Gazze´ye saldırılar ABD tarafından desteklenecek. Diğer taraftan Gazze bir anlamda Mısır´ın kontrolüne verilecek.

Bütün bunların taslak olduğu iddia ediliyor. Trump´ın başdanışmanı ve damadı Kushner´in bu plandaki rolüne vurgu yapılıyor. Gazeteci Mehmet Akif Ersoy´un dediği gibi ?İsrail yıllar içerisinde Filistin´e yönelik baskı, işgal ve kısıtlamaları sürekli arttırarak hep ?ölümü´ gösterdi, ?sıtmayı kabul edin´ dedi. ?Yeni Filistin Devleti´ planı da geçmişten farklı değil. Filistin´in yenilgi ve yalnızlığı arttıkça, anlaşma şartları da ağırlaştırılıyor.?

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, Filistinliler bu zamana kadar çok iftiralara uğradı. Topraklarını İsraillilere sattılar oh olsun! diyenler bile oldu. Oysa 1948´te Filistin topraklarındaki Yahudilere ait toprakların oranı sadece yüzde 6,2 idi. Şimdi Filistinlilere onursuz bir anlaşma daha dayatılıyor. İslam dünyası ise tamamen edilgen. Toplanıp kınamaktan başka bir şey yapamaz haldeler. Herkes kendi canının derdine düşmüş durumda. Böyle devam ettiği müddetçe de herkes sırasını bekliyor demektir. Bir çıkış yolu bulmak şart. O da her şeye ve her yaşanan olumsuzluğa rağmen İslam ülkelerinin ön koşulsuz bir araya gelebilmeleri. Yoksa her geçen gün herkes için daha da kötü olacak.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —