Bizler kitabevlerinin, dergilerin, yayınevlerinin arasında yetiştik.
Balıkesir’de Mustafa Hamidoğlu’nun kitabevine gider gelirdik. Eskişehir’de Gazve’ye. Ankara’da Akabe ve Fatih’e.
Yine Ankara’da Cahit Zarifoğlu’nun, Erdem Bayazıt’ın, Rasim Özdenören’in, Alaeddin Özdenören’in, Akif İnan’ın neredeyse her zaman sohbete amade oldukları Mavera’ya.
Yaşar Kaplan’ın Aylık Dergisi’ne.
Belki biraz sapa yerde kaldığı için daha az, Nuri Pakdil’in Edebiyat dergisine.
İstanbul’da gittiğimizde İsmet Özel’le karşılaşmayı umduğumuz Yeryüzü Yayınları’na.
Mehmet Varış’ın Kitabevi’ne. İnsan Yayınları’na. İz Yayıncılık’a.
Bazen Dergah’a.
Bunlara başka ilaveler de yapabilirim. Uzatmayayım.
Böyle yaşıyorduk biz.
Bazen dinliyorduk, bazen itiraz ediyorduk, bazen söylüyorduk, soruyorduk.
Biz dediğim, bizim kuşağımız.
Şimdi dünya değişti.
İlişkilerimiz insan insanaydı, daha doğrudan, daha sıcak.
Bugün, değişince kötü mü oldu? Bunu henüz bilmiyorum.
Ama o insan insana ilişkinin sıcaklığını zaman zaman arıyorum.
Hatta bazen çok arıyorum.
Hatıramdaki kitabevlerinin kapandığını duyduğum zaman üzülüyorum.
Keza dergilerin, yayınevlerinin.
Ben de biraz dergiciyim.
Dostlarımla birlikte Kayıtlar Dergisi’ne emek verdim.
Üç yıldan fazla bir süre derginin editörlüğünü, mizanpajını, paketleme, posta, dağıtım işlerinin hepsini yaptım.
Hasan Aycın ve kardeşleri Hüseyin ve Mustafa’nın Aycan Grafik’inde hazırlıyorduk dergiyi ve Hasan Aycın’ın bulunduğu mekan zaten bir kültür ocağı gibiydi.
Bugünlerde Aslıhan Tepeciği’nde. Ama kalkıp yanına gitseniz dergaha gitmiş gibi olursunuz.
Sonra, geçim derdi yüzünden dergiye vakit ayırmakta zorlanmaya başladım. Kayıtlar fikir olarak doğduğu şehre, Ankara’ya döndü, bir müddet daha çıktı ve kapandı.
Dergah Kayıtlar’dan birkaç ay önce başlamıştı çıkmaya. Komşu dergilerdik.
Dergah dergisinin arka planında Dergah Yayınları gibi bir müessese vardı.
Ezel Erverdi’nin gayreti ve himmeti vardı.
İsyan Ahlakı’nın müellifi Nurettin Topçu’nun mirası olan bir akademi ve kültür camiası vardı.
Mustafa Kutlu’nun büyük emekleri vardı.
Şubat sayısında editör yazısının sonunda şöyle bir cümle var:
“Son haberimiz maalesef üzücü. Bütün dünyada gözlemlenen kağıt tedarikinde yaşanan zorluklar ve içinde bulunduğumuz şartlar dolayısıyla Dergah Dergisi’nin yayınına ara veriyoruz.”
“Gelecekte buluşmak dileğiyle.”
Yazının altında imza yok ama her halde Genel Yayın Yönetmeni Ali Ayçil yazmıştır.
Demek memleketin iktisadi şartları en azından şu sıralar Dergah’ın devamını imkansız hale getirdi.
Üzüldüm.
Edebiyatımız, kültürümüz ve düşünce dünyamız için kıymetli bir ocaktı Dergah.
Mustafa Kutlu’yu aradım. Biraz dertleştik.
Dergiyi 27 yıl hiç aksatmadan çıkardığını söyledi Mustafa Abi.
Bazen dergiler iki sayıyı birleştirirler. Öyle bir şey hiç olmamış Dergah’ta.
Yanlış saymadıysam 37 imza var son sayısında.
Tam 384 sayı.
Mükerrerleri saymasak bile bu 31 yılda binlerce imza demek.
Şiir, hikaye, deneme, inceleme… On binlerce yazı.
Olmayınca olmaz.
Bunu daha çok Dergah mektebi için söylüyorum. Aidiyet hissi olanlar için.
Olsa bile Dergah’taki gibi olmaz, Dergah gibi olmaz.
Ara vermek Ezel Bey’in tasarrufuymuş.
İnşallah iktisadi şartlar Dergah’ın yeniden çıkmasını mümkün kılacak hale avdet eder.
İktisat yetmez bir derginin dergi gibi çıkması için.
Dergiyi yeni bir heyecanla yeniden çıkaracak insanların da olması lazım.
Bu temenniyle hitama erdirdik Mustafa Abi’yle konuşmamızı.
Evlerimiz yakın, ilk fırsatta ziyaretine gideceğim, özledim.