Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genel merkezinde AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı´na katıldı.
Ekonomide 2013 yılında Gezi olaylarıyla fitili ateşlenen, 15 Temmuz´da iyice aleniyet kazanan sıkıntıların farkında olduklarını ifade eden Erdoğan, bunların çözümü için çok önemli kararlar aldıklarını ve uygulamaya başladıklarını aktardı.
Bu sırada hiçbir rasyonel sebebi olmayan bir kur saldırısının başladığını anımsatan Erdoğan, "Bir anda tırmanışa geçen döviz kurlarını, faizlerin artışı ve enflasyonun yükselişi takip etti. Maalesef ülkemiz içindeki kimi kesimler de bu ateşi söndürme gayretlerimize destek vermek yerine adeta ateşe odun taşıdılar." diye konuştu.
Tüm imkanların seferber edildiği ve bu saldırı dalgasını belli bir yerde kontrol altına almayı başardıklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Her şeyde bir hayır vardır. Bu vesileyle özellikle cari açığımızı düşürmeye ve tasarrufları artırmaya yönelik yapısal reformlarımızı hızlandırmış olduk. Türkiye´ye sosyal gerilimlerle, siyasi kaosla, darbe girişimleriyle, terör örgütleriyle diz çöktüremeyenlerin ekonomi kozunu da boşa çıkardık. Nasıl bugün birliğimiz, beraberliğimiz, kardeşliğimiz, ülkemizin siyasi ve askeri gücü eskisinden daha iyi bir yerdeyse, ekonomimiz de aynı şekilde daha ileri bir seviyeye ulaşmış durumda."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstiklal Marşı´nda ifade edilen mesajların kalp ile idrak edilip hayata geçireceklerini vurgulayarak, "Bir kez daha tekrar ediyorum ki bizim tek andımız İstiklal Marşı´mızdır. Günümüz şartlarında hiçbir manası olmayan, fuzuli tartışmalarla milletimizi yormak yerine asıl işimize bakacak, ülkemizi büyütmenin, güçlendirmenin, ileriye taşımanın mücadelesini vereceğiz. AK Parti olarak 17 yıldır bu şekilde yol yürüdük. Milletimizin gönlünde bu şekilde yer edindik. Allah´ın izniyle bundan sonra da yolumuzdan dönmeyeceğiz. Türkiye, ekonomiyi silahla, kur, faiz, enflasyon, bu mermilerin karşısında bunları kullanan çevreler tarafından hedeflerinden uzaklaştırılmaya çalışılırken biz tarihi başarılara imza atmayı sürdürdük." dedi.
Toplantıya katılan il başkanlarından şehirlerine döndüklerinde, vatandaşlara bu durumu anlatmanızı isteyen Erdoğan, "Milletimizin gönlünü fethetmeden hedeflerimize ulaşamayız. Bu mesele sadece bir seçim meselesi değildir. Bu mesele, devlet ve millet olarak beka meselesidir, çocuklarımızın geleceği meselesidir, 2023 hedeflerimiz, 2053 ve 2071 vizyonlarımız meselesidir. AK Parti´nin her bir mensubu işte böylesine büyük bir davanın sorumluluğunu üstlendiğinin bilinciyle hareket etmek zorundadır." diye konuştu.
AK Parti´nin hiçbir zaman "ben" diyenlerin partisi olmadığını, bundan sonra da olmayacağını belirten Erdoğan, "Çünkü bizim kitabımızda ben yoktur, biz vardır. ´Ete kemiğe büründü, Yunus diye göründü.´ Mesele budur. Biz AK Parti´nin kaderiyle ülkemizin kaderini aynı görüyoruz. Bu ülke varsa, ayaktaysa, güçlüyse, hedeflerine doğru ilerliyorsa AK Parti işini doğru yapıyor demektir. Türkiye´nin başına bir hal gelirse, AK Parti olsa ne olur, olmasa ne olur. Onun için ülkemize sahip çıkacağız. Onun için ´tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet´ diyeceğiz." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, İdlib´de milyonlarca insanın hayatını etkileyecek büyük bir felaketin önüne tüm dünyanın takdirini kazanan bir gayretle geçmeyi başardıklarını ifade ederek, "Bazıları soruyor, dış politika... İşte buyur, dış politika. Bu, dış politikadaki AK Parti iktidarının yönetiminin en büyük başarısıdır." diye konuştu.
Rusya ve İran ile yürütülen görüşmeler sonucunda bölgedeki tüm tarafların hassasiyetlerini karşılayan formüller geliştirdiklerini vurgulayan Erdoğan, "Cenevre çözemedi, ´Alternatif olarak bir şeyler yapmamız lazım.´ dedik. Astana ile ortaya bir çözüm koyduk. Astana süreci ile bu adımı attık. Önce Soçi, Ankara, Tahran zirveleriyle hamdolsun belli bir yere geldik. İdlib konusunda da Soçi zirvesiyle bu işi hamdolsun gayet iyi bir yere getirdik. Şu anda imzalar atıldığından bu yana İdlib´de bir sıkıntı yaşamıyoruz. Bölgede huzur, sükun var." ifadesini kullandı.
Erdoğan, Suriye´de Türkiye´nin güvenlik altına aldığı her yerde aynı sekineti ve ümidi görmenin mümkün olduğuna işaret ederek, "Hem bölgedeki güçler hem de dünya kamuoyu, ülkemizin Suriye´de ne toprak işgali ne de doğal kaynakları sömürme gayesiyle bulunmadığını artık tamamen görmüş ve kabul etmiştir. Buraya durup dururken gelmedik. Belli gayretleri ortaya koyarak geldik. İşte bu diplomasidir." değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bunu böyle başardık. Bizim tek bir amacımız vardır, o da bölgedeki krize Suriye´nin toprak bütünlüğü temelinde her mezhepten ve kökenden kesimi kucaklayacak adil, sürdürülebilir, demokratik siyasi bir çözümün bulunmasıdır. Ülkemizde yaşayan 3,5 milyon Suriyeli, 500 bin Iraklı bütün bu kardeşlerimizin ancak bu şekilde geleceklerini yeniden kendi vatanlarında görmeye başlamalarını temin edebiliriz, bunun gayreti içindeyiz. Kimseyi zorla hala çok ciddi tehditlerin bulunduğu bir coğrafyaya göndermeyi aklımızdan dahi geçirmedik, geçirmeyeceğiz. Böyle bir tavır bizim ne tarihimize, ne kültürümüze, ne medeniyetimize, ne de ahlakımıza sığar.
Ana muhalefet partisinin başındaki zatın ve çevresindekilerin vicdanına, insani anlayışına, ahlaki anlayışına sığabilir, o bizi ilgilendirmiyor. Biz kendimizden mesuluz. Onların sırtında evet yumurta küfesi yok, boş bir küfeyle dolaşıyorlar. Ama bizde var. Ve biz burada o sorumluluğumuzun bilinciyle adımlarımızı atacağız."
Bunun için Suriye sorununu kendi mecrasında çözme çabalarına hız vermek mecburiyetinde olduklarını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"İşte Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve İdlib harekatlarımızda bu doğrultuda önemli kazanımlar elde ettik. Şimdi sırada Fırat´ın doğusundaki terör yuvalarının ortadan kaldırılması ve bu bölgenin yeniden gerçek sahipleri olan Suriyeli kardeşlerimizin hayat alanı haline getirilmesi vardır.
Amerika Münbiç konusunda vardığımız mutabakatı bizi oyalama aracı haline dönüştürmüştür. Münbiç meselesinin er veya geç arzu ettiğimiz doğrultuda çözüleceğine inanıyoruz. Şu anda devriye güçlerinin Gaziantep´te bizim askerlerimizle Amerikalı askerlerin birlikte çalışma yaptıklarını biliyorsunuz. Bunları biz Münbiç´in bir an önce boşaltılmasına yönelik gayretler, adımlar olarak görüyoruz. Artık Münbiç´te oyalanmak yerine dikkatimizi ve enerjimizi Fırat´ın doğusuna çevirmekte kararlıyız.
Fırat´ın doğusunda bir terör örgütü eliyle Türkiye tehdit ediliyor. Biz kimseyi tehdit etmiyoruz, kimsenin de sınırlarımızın dibinde bize tehdit oluşturacak işler yapmasına izin vermeyiz. Zaten terör koridorunu şu anda dağıtmış vaziyetteyiz. Ama yeniden oluşumlar kesinlikle bizim açımızdan kabul edilemezdir. Oralar bizim kırmızı çizgimizdir. Oralarda buna fırsat vermemiz mümkün değildir."
DEAŞ´ın bölgede yapılan operasyonlar için bir bahane olarak kullanıldığının tüm çıplaklığıyla ortaya çıktığının altını çizen Erdoğan, "Bugün hala güya DEAŞ´ı canlandırarak ülkemizi tehdit eden terör örgütüne verilen desteği meşrulaştırma gayretlerine devam ediliyor. Biz DEAŞ adına sahaya sürülen çapulcuların kim tarafından, nerede, nasıl korunduğunu, silahlandırıldığını, desteklendiğini de çok iyi biliyoruz." dedi.
Bölgeye getirilen 19 bin tır ve 3 bin kargo uçağı dolusu silah, mühimmat ve malzemenin DEAŞ ile ilgisinin bulunmadığını da çok iyi bildiklerini vurgulayan Erdoğan, rejimle terör örgütü arasında Deyr ez Zor´da yaşanan kavganın, petrol sahalarını kontrol etme kavgası olduğunu da gayet iyi bildiklerini söyledi. Erdoğan, "Daha bildiğimiz pek çok şey var. Ama bir kez daha ifade ediyorum, bizim kimseyle kavga etmek, hele hele fiili çatışmaya girmek gibi bir amacımız kesinlikle yoktur. Bizim tek gayemiz ülkemize yönelen tehdidi kaynağında ve kalıcı olarak ortadan kaldırmaktır." diye konuştu.
Deşifre olmuş bir oyunu sürdürmeye çalışanların sadece kendilerini komik duruma düşüreceklerini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Müttefiklerimize, dostlarımıza, iş ortaklarımıza diyoruz ki, ´Gelin sırtınızdaki bu yükten kurtulun. Terör örgütüyle birlikte yürünen bir yolun sonu kimse için hayırlı bir yere çıkmaz. İşte bu terör örgütü PKK´dır, onun yan kolları YPG ve öbür tarafta bildiğiniz gibi PYD ve YPG´dir.
Türkiye gibi bir ülkeyi eli kanlı, mazisi karanlık, mensupları şaibeli bir örgüte feda etmek akıl karı değildir. Bu çağrımızın yavaş yavaş muhataplarımız da makes bulmaya başladığını görüyoruz. Bununla birlikte biz kendi harekat planlarımıza göre çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Çok yakında bu çalışmaların sahadaki yansımaları görülmeye başlanacak. Bu sözlerimiz son ikazlarımız olarak değerlendirilmelidir. Ülkemize ve milletimize yöneltilen son silah da yok edilene kadar mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız."
Suudi Arabistan´ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili bilgi verdi.
Erdoğan, 2 Ekim´de İstanbul´da çok üzen, dehşete düşüren ve tedirgin eden vahşi bir cinayet işlendiğini hatırlatarak, "Ölen de öldürenler de bizim vatandaşlarımız olmamakla birlikte hem olayın ülkemiz sınırları içinde gerçekleşmiş olması hem vicdani ve insani sorumluluklarımız bizi bu meseleyle yakından ilgilenmeye zorladı." diye konuştu.
Suudi yetkililerinden yapılan açıklamaların, kendilerini ayrıca farklı bir endişeye sevk ettiğini belirten Erdoğan, "O da neydi? Cemal Kaşıkçı´nın konsolosluktan çıktığı ifadesiydi. Bu açıklamalar çok komikti. Yani Cemal Kaşıkçı gibi bir insan, konsolosluktan çıkacak, dışarıda bekleyen nişanlısını almayacak. Bunun izahı mümkün mü? Bu çocukça açıklamalar devlet ciddiyetiyle uyuşmaz, devlet adamlığıyla uyuşmaz. Bunlar bizim mesuliyetimizi daha da artırdı." dedi.
Emniyet, yargı ve istihbarat birimlerinin titiz çalışmaları sonucunda meselenin büyük ölçüde aydınlandığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Diyoruz ki öldürüldüğü artık ayan beyan ortada da nerede, bu cesedi göstermeniz lazım. ´Buradan çıktı´ diyorsunuz, çıktıysa biz de diyoruz ki ispat. Bu da yok. Kaldı ki 15 artı 3, 18 kişi. En sonunda 18 kişinin tutuklandığı kabul edildi. Bunu da Hadimul Harameyn Şerifeyn´den bizzat öğrendim, dinledim. Burada şöyle bir soru ortaya çıkıyor, bu 18 kişi Cemal Kaşıkçı´nın kimler tarafından öldürüldüğünü biliyor, bunun başka izahı yok. Çünkü fail bunların içinde. Fail bunların içinde değilse o zaman yerli iş birlikçi kim bunu açıklayacaksınız. Bunları açıklamadığınız sürece o zaman Suudi Arabistan bu zandan kurtulamaz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye´nin elindeki bilgi ve belgelerin kopyalarını Suudi yetkililere verdiğini, onların da bunları görünce şaşırdıklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Kullandıkları ifadeler hele hele çok çok enteresan. Çünkü mesele sıradan bir mesele değil, aslında fail belli. Buradan bir şey daha çıkıyor ortaya, peki bu talimatı veren kim, bu 15 kişinin Türkiye´ye gelme talimatını veren kim? Cuma günü gelip buraya yerleşenler, ardından pazartesiyi salıya bağlayan gece bu gelenler kimlerin talimatıyla geldi, bunu da yetkililerin açıklaması lazım. Elimizde başka bilgi, belge yok değil, var. Gün ola harman ola. Ama çok aceleci olmanın da anlamı yok, şimdilik ilk etapta bir defa Kaşıkçı´yı öldürenleri Suudi yetkililer açıklayacak. Pazar günü başsavcıyı Türkiye´ye gönderiyorlar. İstanbul´da Başsavcımızla bir araya gelecekler, görüşmeler yapacaklar ve bu görüşmelerde bakalım ne gibi bir kanaat hasıl olacak, bunu da göreceğiz. Fakat bütün mesele o son açıklanan yerli işbirlikçi kim? Çünkü bunu sıradan birisi açıklamıyor, Dışişleri Bakanı açıklıyor. Diyor ki, ´Yerli iş birlikçiye verildi´. Peki kim o? Onu bildiğine göre, onu da bileceksin. Daha sonra ´Böyle bir açıklama yapmadım diyor, her yere düştü bu, kimse zaten kalkıp da ben yaptım demez ki. Yapan bunu öyle veya böyle ağzından kaçırır, şöyle olur, bunu söyler, söylediniz. Her şeyden öte bu 15 kişiyi Türkiye´ye gönderen kim?"
Erdoğan, iki kez görüştüğü Arabistan Kralı Hadimul Haremeyn Şerifeyn Selman bin Abdülaziz ile Veliaht Prens´e, "Siz konuşturmasını bilirsiniz, bu 18´in içinde ne dönmüşse bu dolaplar bunların içinde. Eğer bunda kararlıysanız, bu zanları, bu şaibeyi ortadan kaldırmak istiyorsanız o zaman bu iş birliğimizin kilit noktası bu 18 kişidir, konuşturamıyorsanız, olay İstanbul´daki başkonsoloslukta vuku bulmuştur, o zaman bunları bize teslim edin biz yargılayalım." dediğini aktardı.
Bunu yetkililere de aynı şekilde ilettiklerini aktaran Erdoğan, Türkiye´nin bu elim hadisenin başından beri gösterdiği sorumlu, insani ve ahlaki duruşun, başta maktulün ailesi, nişanlısı, sevenleri olmak üzere dünya tarafından takdirle karşılandığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hadise ilk duyulduğunda suçu üzerimize atmak üzere harekete geçen birtakım mahfillerin aslında cinayetin faillerinin yönlendirmesiyle hareket ettikleri anlaşıldı. Meselenin ilk önümüze gelişinden itibaren süreci kararlılıkla takip ederek, hem kendi milletimizin hem de uluslararası toplumun vicdanını mutmain edecek bir yönetim sergiledik." diye konuştu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturmayı titizlikle sürdürdüğünü, emniyet ve istihbarat birimlerinin de her belgeyi, bilgiyi, ihtimali değerlendirerek, meselenin karanlık hiçbir noktasını bırakmayacak şekilde çalışmalarına devam ettiklerini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Hem diplomasi tarihi hem uluslararası ilişkiler hem de yargı süreçleri bakımından nevi şahsına münhasır böylesi bir hadisenin devletimizin ciddiyetine, uluslararası yükümlülüklerimize yaraşır bir tarzda yürütülmüş olmasını, ülkemiz ve milletimiz adına bir başarı olarak görüyoruz. Böyle bir manzara karşısında bu ülkenin ana muhalefet partisinin başındaki zatın takındığı tavır ise gerçekten içler acısıdır. Kendisi Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi bilgilerine itibar etmiyor, konuyu bir kısmı da olayın zanlısı durumunda olan çevrelerin beyanları, iddiaları, manipülasyonları üzerinden değerlendiriyor. Türkiye´yi töhmet altında bırakmak isteyen kesimlerin propagandalarına borazanlık yapıyor.
Bu ülkeyle ve bu milletle irtibatı olmadığını zaten bildiğimiz CHP Genel Başkanı´nın, vahşi bir cinayet meselesine dahi böylesine çarpık şekilde yaklaşmasını doğrusu beklemiyordum. Ama bu da oldu ve günler haftalar, aylar geçtikçe, bay Kemal, bütün çıplaklığıyla, çırılçıplak bu siyasette milletin önüne çıkacaktır. Söyledikleri kendisinin ne hukuktan, ne uluslararası sözleşmelerden, ne kurallardan, ne usullerden haberinin olmadığını, varsa da bunları anlamadığını açıkça gösteriyor. Türkiye´nin bu konuda takip ettiği yöntemleri herkes takdir ediyor, bir tek CHP Genel Başkanı yerden yere vuruyor. Sonra lafı döndürüp dolaştırıp para meselesine getiriyor. Bu kişinin, banka sahibi bir partinin başında olduğu için olsa gerek, her şeye rant penceresinden, para gözüyle baktığı anlaşılıyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hz. Mevlana´nın, "Göz nereye bakar, gönül oraya akar, gönül nereye akar, ayak oraya koşar" sözlerini anımsatarak, "Bu kişinin durumu da tam böyle. Biz meseleye insan onuru, hayat hakkı, masum bir kişinin hunharca katli diye bakıyor ve takibini yapıyoruz. Bu kişinin aklı, fikri parada. Ne diyelim, Allah ıslah etsin." dedi.
Erdoğan, "Ana muhalefetin başındaki zatın yaptığı iş, trollükten başka bir şey değildir. Aslında bu zırvalara cevap vermek bile bizim için zuldür, onu da söyleyeyim. Karşımızdaki kişi ana muhalefet partisinin genel başkanı. Eğer bu sıfatı taşımasa kendisini ademe mahkum edeceğiz. Milletimize karşı olan sorumluluklarımız bizi bu cevapları vermeye mecbur bırakıyor. Yine de tükettiğimiz nefese, harcadığımız zamana acımıyor değiliz." diye konuştu.
Erdoğan, 31 Mart´ta yapılacak mahalli idari seçimler için hazırlıkların sürdüğüne değinerek, geçen haftalarda ilçe başkanları, kadın kollarının ilçe yönetimleri ve gençlik kollarıyla bir araya geldiklerini anlattı.
Bugün de genişletilmiş il başkanları toplantısı yaptıklarını dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Yüksek Seçim Kurulunun takvimini beklemeden birtakım süreçleri tamamlamak istiyoruz. Mevcut belediye başkanlarımızla ilgili değerlendirmelerimiz belirli bir safhaya geldi. Devam edeceğimiz arkadaşlarımızı belirledikten sonra yeni isimlerle ilgili çalışmaları da süratle tamamlayacağız. Aday belirleme sürecini hızlandırmamız, milletimizin gönlüne girmek için yapacağımız çalışmalar konusunda bize vakit kazandıracaktır.
Teşkilatlarımız olarak büyükşehir, il, ilçe ve belde, belediye başkan adaylarımızla seçim gününe kadar gece gündüz çalışarak AK Parti´nin yüzünü ağartacak bir sonuca imza atacağımıza inanıyorum. Fakat şunu unutmayalım; mahalli seçimlerin kendine göre dinamikleri vardır, bunu hep söylüyoruz. Mahalli seçimlerde şüphesiz ki aday tespitleri çok önemli, bunun yanında belediye meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri isim isim çok önemli. Aday belirlemeden seçim kampanyasına kadar her aşamada bu dinamitleri göz önünde tutmak gerekiyor."
Erdoğan, Cumhur İttifakı´na olan bağlılığı sürdürdüklerini, 2019 Mart´ı ile ilgili seçim ittifakı işini ise karşılıklı bir kenara bıraktıklarını vurgulayarak, "MHP ile ülke ve millet meseleleri konusunda birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Ama mahalli seçimlerde herkes kendi yolunu takip edecek. Tüm seçim çevrelerinde kendi adaylarımızla, kendi programımızla milletimizin karşısına çıkacağız." dedi.
Son 16 yılda her alanda Türkiye´ye kazandırdıkları hizmetlerin kendilerinin en büyük referansları olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Bunu anlatmakta acze düşersek yazıklar olsun bize. Bunları her fırsatta milletimize anlatmalıyız. Ana kademe, kadın kolları, gençlik kolları bunu en ideal şekilde anlatmalıyız. Ayrıca gerek yerel, gerekse ülke genelinde devam eden veya başlayacak olan çok büyük projelere sahibiz.
Mesele pazartesi günü İstanbul´da, dünyanın en büyüklerinden biri olan, İstanbul Havalimanımızın resmi açılışını gerçekleştiriyoruz. İlk an itibarıyla 90 milyon yolcu yıl kapasitesi, 2023 itibarıyla da 150 ile 200 milyon yıl yolcu kapasitesine ulaşacak olan bir havalimanına inşallah kavuşuyoruz. Birçok lider, hükümet başkanı ve bakanla birlikte inşallah orada bu açılışı gerçekleştireceğiz."
Erdoğan, yapımı devam eden diğer projeleri de anımsatarak, "Her bir şehrimizi geleceğe taşıyacak alt ve üst yapı faaliyetleriyle, sosyal belediyecilik projeleriyle milletimizin karşısına çıkacağız." dedi.
AK Parti´nin millete hizmet için kurulduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kim ki işte bu asli misyonunu unutup, partimizin kendi heva ve heveslerinin aracı haline dönüştürmeye çalışırsa, onunla, açık konuşuyorum, külahları değiştiririz." ifadesini kullandı.
Erdoğan, bu konudaki hassasiyetlerinin ileri derecede olduğunun altını çizerek, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu tür konumda olan arkadaşlarımız varsa zaten aday adayı olarak bile karşımıza gelmesin, bizi de yormasınlar. Aday adayı olmasın, ´Bana müsaade´ desin ve kenara çekilsin, yeni isimlerle yolumuza devam edelim, herhalde bununla da ne demek istediğimi anlıyorsunuz. Çünkü partimizin ´AK´ olan o isminin güzelliğini kimsenin lekelemeye hakkı yok.
AK Parti kapısından içeri gurur, kibir, riya, fitne, fesat, hizipçilik, bencillik, haram, yalan kesinlikle girilemeyecek bir partidir, bunu böyle bilelim. Tarihimizden ve medeniyetimizden tevarüs ettiğimiz kutlu davamızı hedefine ulaştırmak dışında hiçbir gayenin peşinden gidemeyiz. Unutmayınız, milletimiz bizi kara kaşımız, kara gözümüz, endamımız, hoş sohbetimiz için değil, yaptığımız ve yapacağımız hizmetler için bu görevlere getirdi, bu görevlere getiriyor. Bu görevini unutup, kerameti kendinden veya kendinde görmeye başlayanlar eninde sonunda bu milletin tokadını yemeye mahkumdur. İnşallah önümüzdeki seçimlere bu hakikatler ışığında hazırlanacak ve bir kez daha milletimizin teveccühüne mazhar olacağız."