Tarih: 03.07.2018 12:00

OHAL Biterken Olağanlığa Övgü

Facebook Twitter Linked-in

OHAL´in 18 Temmuz itibariyle kaldırılacağı AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş tarafından dün ifade edildi. Seçime OHAL´le girilmesine karşın seçimden hemen sonra OHAL´in kaldırılacağı teyit edilmişti. Devlette devamlılık ilkesine riayet açısından bu doğru ve yerinde bir hamle oldu.

Bununla beraber aslında OHAL´le ilgili en büyük eleştiri alanı OHAL´e yol açan meşum darbe girişimiyle alakası olmayan alanlara dair düzenlemeler için de OHAL´in kullanılması olmuştu. Devlet kaynaklarının neredeyse çekincesiz biçimde OHAL vesilesiyle iktidar eliyle kullanılabilmesi de ayrıca özellikle eleştirilmişti.

Sonuçta AKP öne aldığı seçimlerde OHAL´e falan ihtiyaç duymadan ülkeyi kararnamelerle yönetme konusunda rejim geçişini temin etti. Hatta OHAL kararnameleri de OHAL sonrası dönem için AYM eliyle kanun olarak tescil de edildi. Sonuçta Türkiye´de hiç bir vakit konsensusa dayalı olmayan iktidar etme biçimi bundan sonraki dönemlerde de varlığını sürdürmeyi garanti etti.

AKP´nin kanlı darbe girişimini bertaraf etmek için haklı olarak başvurulan OHAL´i devlet yönetmenin kısa yolu olarak da tarif ve tercih etmesi; bunu neredeyse 2 yıllık sürenin tamamına teşmil etmesi, bir taraftan eleştirilse de gittikçe katılaşan ve güçlenen iktidarın yönetme tercihi açısından da şaşırtıcı olmadı.

24 Haziran seçimleri ile değişen rejimin artık iktidarı tek bir kişinin uhdesine emanet etmesi, kararnamelerin (temel hak ve hürriyet alanları haricinde) Cumhurbaşkanına/ Başkana bir selahiyet olarak tanındığı yeni düzende OHAL´e de ihtiyacı asgari düzeye çekti.

AKP bu güne değin getirdiği güçlü ve muhalefete katlanmayan iktidar etme siyasetini devlet olanaklarını da sonuna kadar çekinmeden kullanarak yeni bir merhaleye taşıdı. Her ne kadar meclis düzeninde MHP koalisyonuna ihtiyaç duysa da fiili olarak hemen hemen kısıtsız bir iktidar etme potansiyeline ulaştı.

AKP´nin artık neredeyse alıştığı bu muhalefetsiz iktidar etme siyasetinin ideolojik temellerine dair çok sözler edilebilir. Toplum mühendisliğini de kısmen içeren bu ideolojik altyapının seçmen tabanında ne kadar karşılığı olduğu ayrıca tartışmaya değer. Ancak OHAL vesilesi ile de gündeme gelen kararnamelerle ülke yönetmekten doğrudan başkanlık sistemine geçişe dair üzerinde konuşulması gereken bir konu da demokrasinin seçimden ya da sadece seçimden ibaret olmadığı gerçeği.

Yüksek katılım oranının özellikle ABD ve Avrupa ile mukayese edilerek daha yüksek demokratikliğe tekabül ettiğine dair yaygın bir söylem söz konusu. Oysa özellikle yükselen sağ ideolojinin tehdidindeki Avrupa demokrasisi ve Trump gibi marjinal bir adayın seçim kazandığı ABD demokrasisi bekalarını sadece sandık egemenliğine kısıtlamış değiller. Kastım sadece yasal kurum ve kurallar da değil. Ancak özellikle sivil toplum ve çıkar gruplarını temsil eden örgütlenmeler demokrasinin asli tamamlayıcısı olarak Batı demokrasilerini muhafaza ediyor. Bu noktada grevlerin OHAL´de yasaklanmasından övgüyle söz edilmesine dair mukayeseyi size bırakıyorum.

OHAL´in bitecek olması ülke yönetiminde artık ihtiyaç duyulmaması ile açıklanabilir. Diğer taraftan lanet darbeyi ifa eden kadronun derdest edilmesi için konulan OHAL´in kaldırılması sonrasında gerçekten muhalefet etme arzusu içindeki farklı grupların hareket kabiliyeti ne kadar mümkün olacak, tartışmaya açık.

Bu yazıyı kaleme aldığım esnada İPSOS araştırmanın seçim sonuçlarını demografik olarak çözümleyen analizine dair tartışma CNN Türk ekranlarında idi. Başlı başına yazı konusu olacak bu araştırmadan aldığım iki not esasında demokrasi tartışmasının aslının iktisadi demokrasi olduğunu ifade ediyordu. Seçimi kazanan partinin en düşük eğitim grubundan ve ev kadınlarından en yüksek oy aldığını bahis konusu eden bu araştırma yukarıda anlattığımız çerçeveyi de dolduran bir zemin esasen.

OHAL´in sona ermesi sadece olağanüstü bir halden çıktığımızı ifadesi ile dahi kıymetli. Umarım bir daha asla tekrar girmeyiz. Ülkeyi fiilen 24 senedir idare eden iktidarın da ülkenin başına bu olağanüstülük çorabını geçiren ve esasen ilkokul mezunu bir vaizin hezeyanlarından ibaret olan sefilliğin tekerrür etmemesi için tüm gayretleri olağan halde göstermesini beklemek ve talep etmek ise en doğal hakkımız.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —