Diyelim, anketler Cumhur İttifakının oylarının düşme eğilimde olduğunu gösteriyor.
Ama aynı anketler Cumhur İttifakı’nın eriyen oylarının tam olarak nereye gittiğini göstermiyor.
Eriyen oylar arafta duruyor. El-menziletü beyne’l menzileteyn. İki menzil arasında bir menzilde.
Neresi orası?
Kararsızlar.
Muhalefet, kararsız oyların seçimde kendilerine yöneleceğini düşünerek iyi hissediyor.
Haklı olabilirler.
Memlekette sorunlar var. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi Türkiye’yi uçuramadı. Ekonomi can sıkıcı sinyaller veriyor.
Evet, TÜİK büyüme rakamları açıklıyor. Yüzde 21 büyümüşüz.
Vatandaş bir kendisine bakıyor bir etrafına.
Elektriğin, doğalgazın, domatesin, biberin, elmanın, armudun fiyatı büyüyor. Ev kirası büyüyor. Çocuğun okul parası büyüyor. Dolar, Euro büyüyor.
Onlar büyüdükçe benim cebimdeki para küçülüyor.
AK Parti iktidara geldiğinde öğrenci bursu 45 liraymış.
Biz 650 liraya çıkardık diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan.
İktisatçılar hesaplıyor, bu günün 650 lirası 2002’nin 45 lirasından küçük.
Kim büyüdü abi yüzde 21?
Güya işsizlik de azalmış. Öyleyse benim oğlum, benim kızım niye hala işsiz?
Bunlar hayatın gerçekleri ve bu gerçekler muhalefete avantaj sağlıyor.
Vatandaşın cebini tarumar eden ekonomik şartlar seçim sandığına tesir edecek.
Binaenaleyh iktidarın gideceğine kesin gözüyle bakabilirsiniz...
Gerçekten öyle mi acaba?
Cumhur İttifakı tarafında bir çok sıkıntılar olsa da bir ‘belirlilik’ durumu var.
Cumhurbaşkanı adayları belli.
Millet İttifakı’nın aday belirleme süreci ise bir tartışma potansiyelini içinde barındırıyor.
Bu tartışmayı hayal etmeye çalışalım:
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu kazanma şansı olan bir aday. Değişik siyasi durumlara intibak kabiliyeti yüksek.
Ama CHP yerel seçime iki yıl kala İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı AK Parti’ye iade etmek ister mi?
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı İstanbul’a nispetle daha küçük bir kayıp olur.
Öyleyse Başkan Mansur Yavaş gösterilebilir.
Fakat Mansur Yavaş seçeneğinde Kürt oylarının, daha doğrusu HDP seçmeninin desteği küçük de olsa eksiliyor. Anketler öyle gösteriyor.
Amaan, olsun, ikinci turda nasıl olsa Yavaş’a verirler.
Ya da çoğu verir de azı sandığa gitmez.
Ya CHP lideri Kılıçdaroğlu iki büyük şehri de AK Parti’ye iade etmek istemezse?
Ya kendisi aday olursa? Birkaç aydır aday olacakmış gibi konuşuyor.
O zaman Millet İttifakı bütünlüğünü koruyabilir mi?
İyi Parti’de liderleri Meral Akşener’i aday olarak görme eğilimi var. Kılıçdaroğlu aday olduğunu söyleyince Akşener “O zaman ben de adayım. Herkes seçime kendi adayıyla girsin” derse?
Saadet, Gelecek, Deva... Veya Karamollaoğlu, Davutoğlu, Babacan... Herkes aday olsun.
Fena fikir değil. Herkes kendi adayını gösterirse muhalefetin toplam oyu artabilir.
Arttı diyelim. Arttı ve seçim ikinci tura kaldı.
Kader ağlarını ördü ve ikinci turda Cumhurbaşkanı Erdoğan’la CHP lideri Kılıçdaroğlu baş başa kaldılar.
(Zannediyorum Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en sevdiği seçenek bu.)
İkinci turda Kılıçdaroğlu Erdoğan’ı yenebilir mi?
Tipik bir sağ-sol karşılaşmasında sol kazanabilir mi?
Ya da başka türlü soralım: İkinci turda CHP dışı muhalefet seçime ilk turdaki kadar motive olabilir mi?
İyi Parti’de herkes kendi adayını gösterirse seçmen Meral Hanım’a Kılıçdaroğlu’ndan daha fazla meyledebilir diye bir his var. Bu hissin gerçekten seçmende karşılığı var mı?
Ben, muhalefet muhitlerindeki tartışmaların sadece küçük bir kısmını hayal etmiş oldum.
Tartışmayı detaylandırabilirsiniz. Başka argümanlar ilave edebilirsiniz. Eklediğiniz argümanların bir kısmı da HDP’nin bu tartışmadaki muhtemel rolüyle ilgili olabilir.
Yani iş, “Biz adayımızı açıklarız ve o aday kazanır” cümlesini telaffuz etmek kadar basit değil.
Ne kadar ertelenirse ertelensin o tartışmaya sıra gelecek.
Ve o tartışmnın içeriği, cereyan ediş şekli, sonucu ‘kararsızlar’ı ya iktidar ya da muhalefet lehine etkileyecek.