Tarih: 24.03.2022 12:34

O, tarafını seçmişti

Facebook Twitter Linked-in

Erdemli bir insan şiddete tanık olduğunda kurbanın inancına, etnik ve ideolojik yapısına değil maruz kaldığı haksızlığa odaklanır ve vicdanında derin bir sızı hisseder. Bu belirtiler kötülüğe engel olamamanın verdiği en hafif sarsıntıdır ve kişinin iç dünyası bunu aynalayarak ikincil bir travmaya dönüştürür. Zira insanın tabiatı şiddetle değil merhametle uyumludur ve aksi bir durum ortaya çıktığında kişi kendini gergin ve kaygılı hisseder. Fakat ne yazık ki küresel kapitalist sistem kitleleri şiddete karşı duyarsızlaştırmak için katliam görüntülerini sürekli şekilde sergileyerek bilinç körlüğüne ve duyarsızlaşmaya sebebiyet verdi. Artık katiller kurbanlarını şehrin kalabalık caddelerinde katlediyor ve insanlar başlarını çevirip geçiyorlar. Fakat yürekleri sevgi ile çarpan insanların var olduğunu bilmek içimizi aydınlatıyor ve onlarla birlikte umutlarımızı yeniden kuşanıyoruz. Nitekim çağın en azılı katillerinin yaşadığı coğrafyalardan öyle insanlar çıkıyor ki, bu insanlar karanlığı delip geçen bir yıldıza dönüşüyor ve ezilenlerin sesi haline geliyor. Onların sergilediği haklı direniş çağın bütün gelişmiş savaş araç gereçlerini geçersiz kılıyor ve zorbaların yüreklerine korku salıyor. Bilindiği üzere Rachel Corrie mazlum halkların kaynaklarını sömüren ve coğrafyamızda büyük katliamlar yaparak diktatörlüğünü sürdüren bir toplumun ferdi olarak dünyaya gelmiş ancak ülkesinin dünyaya ektiği şiddeti hiçbir zaman benimsememiş, karşısında yer almış bir şahsiyetti. Rachel çocuk yaştan itibaren annesinin vesilesi ile hak ihlallerinin önlenmesi için kurulan kuruluşlarda yer almış ve bunu bir sorumluluk olarak addetmişti. Rachel zulmü bir güç olarak gören zorba bir toplumda doğup büyümüştü fakat hiçbir zaman onlardan olmamış ve tavrını adaletten yana koymuştu.

Hatırlarsınız Amerikalı Rachel çalışmalara Gazze Refah’ta barış gönüllüsü olarak başlamış  ve Filistin’de yaşanan zulmü haberleştirerek dünya kamuoyunun dikkatini katliamlara çekmeye çalışmıştı. Rachel bölgede yaşanan zulmün medyada sergilenenden çok daha vahim olduğunu görmüş ve bütün dünyaya buradaki zulmü durdurmaları için çağrıda bulunmuştu.

Filistinli halk, ölüm kusan bombaların altında var olma mücadelesi veriyordu. Evler, tarım arazileri, zeytinlikler işgal ediliyor, çocuklar katlediliyor, anneler, babalar hücrelere kapatılıyor ve toplum günün yirmi dört saatinde gözlem altında tutuluyordu. Zulmedenlerin değil ezilenlerin tarafında yer alan Rachel, Filistinli halkın sesini duyurabilmek için bedel ödemeyi göze almıştı. O, safını seçmişti ve çağın en azılı katillerine dönüp ben sizden değilim demiş adaletin safında yer almıştı.

Refah kentinde insanlar içme suyundan, temel gıdalardan mahrum bırakılıyor ve ağır şartlarda yaşamaya zorlanıyordu. Bölgeye barış gönüllüsü olarak giden Rachel, burada su kuyularının açılması, gıda ihtiyacının giderilmesi ve çocukların rehabilite olmaları için çaba gösteriyordu.  Bir öğle vakti abluka altındaki Gazza Şeridi’nde Filistinli bir aileye ait olan evin yıkımına şahit oldu. Öfke ile yerinden fırladı ve kendini buldozerlerin önüne attı, evin yıkılmasını önlemek için haykırdı. Rachel’in sesi işgalcilerin kalplerine korku salmıştı ve onu ezerek susturmaya çalıştılar. Rachel’in bedenini ezdiler ama o sesi hiç susturamadılar, susturamayacaklar da…

Yeryüzüne ektiği fitne fesat ve şiddetle bütünleşen bir zihniyetin ocağında doğmuştu Rachel fakat hiçbir zaman o halkaya dâhil olmadı ve yüreğinde büyüttüğü merhameti kuşanıp Filistin halkının yanında yer aldı. Rachel adalet uğruna canını verdi. Allah onu mazlumların dualarına dâhil ederek ödüllendirdi ve kutlu mesajını kalıcı hale getirdi. İnanıyoruz ki, zalimlerin yumruğu kime yönelmişse Rachel’in sesi orada yükselecek ve geride kalanlar onu hiç unutmayacaklar…




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —