ŞAHİN Alpay ve Mehmet Altan´ın tahliyesi kararını alan Anayasa Mahkemesi´nde 6 üye muhalefet şerhini yazıyor.
ŞAHİN Alpay ve Mehmet Altan´ın tahliyesi kararını alan Anayasa Mahkemesi´nde 6 üye muhalefet şerhini yazıyor.
Muhalefet şerhi en geç 15 gün içinde yazılıp, gerekçeli karar Resmi Gazete´de yayınlanacak. Bireysel başvuru hakkının tanındığı tarihten itibaren ilk kez bir yerel mahkeme tarafından Anayasa Mahkemesi´nin yetkisi tartışma konusu yapılıyor. Anayasa Mahkemesi´nde tartışmaların izlendiği ancak bu aşamada bir açıklama yapılması düşünülmediği söyleniyor. Bu nedenle gerekçeli kararın Resmi Gazete´de yayınlanmasından sonraki süreci dikkatle izlemek gerekiyor.
Anayasa Mahkemesi´nin tahliye kararı uygulanmadığı takdirde gözler AİHM´den çıkması beklenen kararda olacak. AİHM´nin kararını da uygulamadığımız takdirde ne olacak? AİHM´de eskiden görev yapan Türk yargıç Rıza Türmen, ?O zaman AİHM, AYM´ye gitmeye gerek yoktur, direkt bana gelin? diyeceği görüşünde. Ayrıca AİHM´e yapılan müracaatlarda, Anayasa Mahkemesi´nin aktif bir yol olduğu gerekçesi ortadan kalkacak. AİHM kararını uygulamadığı için Azerbaycan´ın başına gelen bizim de başımıza gelecek, AİHM başvuruları doğrudan kabul edebilecek.
Gerekçeli kararının Resmi Gazete´de yayınlanmasından sonraki süreci görmeden ve AİHM kararı ortaya çıkmadan yapılacak değerlendirmelerin eksik olacağı kanaatindeyim. Türkiye en zor dönemlerde dahi AİHM kararını uyguladı. Şimdi AİHM´in Öcalan´ın yeniden yargılanması kararına gidip, perde arkasında yaşananları aktarmak istiyorum.
Öcalan kararı kesinleştikten sonra avukatları 12 başlık halinde AİHM´e başvuruda bulundu, Türkiye, üç başlıkta haksız bulundu.
1- Öcalan´ın gözaltı süresinin 6 saat geçirildiği.
2- Gözaltına alındığında yakınlarına zamanında haber verilmediği.
3- Savunmasını hazırlaması için Öcalan´a yeterli süre verilmediği.
Ancak AİHM´nin tarihinde ilk defa bir şey oldu. AİHM sadece ?yeniden yargılama?kararı vermedi. ?Yeniden yargılanma yapılması veya dosyanın yeniden açılması?kararı verdi. AİHM kararında aynı zamanda Türkiye´ye yol gösteriyor, açık bir kapı bırakıyordu.
AİHM kararı MGK dahil bütün zeminlerde tartışıldı. Ağırlıklı görüş Öcalan´ın yeniden yargılanması yönündeydi. Ancak bir engel vardı. CMK´nın 100. maddesinin 2´nci fıkrasında, ?4.2.2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´nin kesinleşmiş kararları ile 4.2.2003 tarihinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´ne yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır? deniliyordu. Öcalan´ın yargılanabilmesi için 2´nci fıkranın değişmesi gerekiyordu. Yasal düzenleme kamuoyu tepkisine yol açabilirdi. Ana muhalefet lideri Deniz Baykal´ın kapısı çalındı. Baykal, Adalet Bakanı Cemil Çiçek´i dinledikten sonra, ?Bu memleket meselesidir. Biz bunu iç politikada konuşmayız?dedi. İstanbul´da gazetelerin genel yayın yönetmenleriyle buluşulup, işin hassasiyeti paylaşıldı. Ama buna rağmen AK Parti bu riski almak istemiyordu. Bu sırada Öcalan´ın avukatlarının yaptığı başvuru Ankara DGM tarafından reddedildi. Bunun üzerine İstanbul´a başvuruda bulundular. Ya Öcalan yeniden yargılanacak ya da başka bir çıkış yolu bulunacaktı. AİHM kararındaki, ?veya?dan başlayan formül işte o zaman devreye girdi. Kararda, ?Veya dosyanın yeniden açılması?deniliyordu. Yeniden yargılama yapılmadı. Dosya yeniden açıldı. Ama yargılama dosya üzerinden yapıldı. AİHM´in talebi kabul edilmedi. Buna rağmen Bakanlar Konseyi, Türkiye´nin dosyayı yeniden açtığını belirtip, Öcalan dosyasını düşürdü. Tabii bu kendiliğinden olmadı. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, AİHM´deki Türk yargıçRıza Türmen ve Büyükelçimiz Daryal Batıbey´in yoğun çalışmaları ve Türkiye´nin çabaları etkili oldu.
Anayasa Mahkemesi ve AİHM´le köprüler atılmadan önce hatırlatmak istedim. Boşuna dememişler, ?Hukukçular isterse iğne deliğinden deve katarını geçirir?diye.