Tarih: 27.04.2020 02:07

Normalleşme için küçük bir fedakârlık

Facebook Twitter Linked-in

Mustafa KARAALİOĞLU ANALİZ ETTİ...

Dünya, Kovid-19 süresinde ‘iki ana problem’le mücadele ediyor, etmeye de devam edecek.

Bir, salgının kontrol altına alınması ve geri dönüşü önleyebilmek. İki, virüsün ekonomide yarattığı tahribatı en hızlı şekilde normale döndürebilmek…

Bizim ilaveten bir problemimiz daha var ve üstesinden gelmek zor olacak: Kutuplaşma… Kutuplaşmaya o kadar bağımlıyız ki koronavirüs gibi yüzyılda bir görünebilecek büyük problemde bile sosyal ve siyasal hatlar arasındaki mesafeyi biraz daha açmaya muvaffak olduk. Okunmayan niyet, söylenmeyen yalan, yapılmayan beddua kalmadı. Bu açıdan dünya ile muazzam şekilde ayrışıyoruz. Tabii negatif! Epeyidir herhangi bir konuda pozitif ayrışamadığımız için bu da şaşırtıcı değil ama kabul edelim son iki ayda yaşananlar Türkiye için fazlaydı. 

Belediye yardımlarını bloke etmekten siyasi rakiplerin Kovid’den daha tehlikeli virüs olduğuna kadar, neler duymadık, neler görmedik? Olur muydu, olurdu ama bu kadarı değil… Kutuplaşma -doğrusu, kutuplaştırma- çıtası yükseldikçe yükseliyor. Çapı ulusal ya da küresel olsun; kutuplaşmak, ayrışmak, kavga yapmak için bahane edilmeyen tek bir sorun kalmadı. Uzaylılar dünyayı işgal etse, içeriden kim istihbarat verdi diye suçlu arayacak kadar hazırız… 

Tartışmaya hevesi olan, bundan fayda uman bildiği gibi yapmaya devam etsin. Tavsiyenin, sükunet telkin etmenin faydası yok; birlik beraberlik nutuklarının da zaten inananı kalmadı…

Bugüne kadar hevesini alamayanlar alsın; krizi siyasi fırsata çevirmek isteyen elini korkak alıştırmasın! Zira, iktidarın, siyaseti kavgasız, ötekisiz yapabilmenin de siyasi rakiplerine rakip değil “düşman” yaftası yapıştırmadan yol alabilmesinin imkanı kalmadı. Muhalefete kendisine siyasi fayda sağlayacak faaliyetlerden, sempatiden, jest ve mimiklerden men gelse yeridir.    

Siyaseti böyle yapmak tamam ama ne yazık ki hem yerli hem milli hem de küresel meseleler karşısında gündelik siyasetin payı küçülüyor. Bilhassa salgından önce ekonomiyi teslim alan ve salgınla derinleşen ekonomik krizi yönetmek bahsinde. Ve devamında salgını geri dönüşsüz şekilde kontrol edebilmekte…

Avrupa normale dönüş planları açıklıyor, muhtemelen biz de haziran gibi sokağa çıkmaya başlayacağız. Ama mart ortasında bıraktığımız sokaklara değil. İşsizi bol, finansal sıkıntısı büyük, bazı sektörleri dibe vurmuş sokaklara döneceğiz. Hızla normalleşmeye mecburuz çünkü zaten krizde olan ekonominin dünya liginde biraz daha gerilemeye tahammülü olamayacak. Ciddi bir ekonomik vizyona ve elbette krizin en derin zamanında eksikliği apaçık görülen likiditeye ciddi miktarda ihtiyacımız olacak. Bütün bunları da bir yanda salgınla mücadele ederken bir yanda kendi kendimizle didişerek yapmak gibi “ayrıcalıklı” bir statüde yapacağız!

Dünyayla aramızdaki ticari ve iktisadi makasın daha fazla açılması tahammülü imkansız bir problem ve aşılması zor bir travmaya yol açar. Toparlanmak zaman alır ve maliyeti büyük olur. Şimdiden sonra bir gün bile hamaset ve slogan zamanı değildir. Bu dönemi gerçekçi ve rasyonel yöntemlerle atlatmak ihtiyacı ortadadır. Dolayasıyla, iktidarın alıştığından vazgeçmek başta olmak üzere ekonomiyi ayakta tutmanın bütün gerekleriyle yüzleşmeye kadar bir dizi fedakarlık yapmasına ihtiyacımız vardır. 

Bakarsınız böyle normalleşiriz, kimbilir?




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —