"NEDEN RECEP TAYYİP ERDOĞAN´A DESTEK OLUP YANINDA DURDUK.."

Yazarımız Nejdet Demirel´in, "NEDEN RECEP TAYYİP ERDOĞAN´A DESTEK OLUP YANINDA DURDUK.." başlıklı yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

İlke olarak hiçbir zaman demokratik mücadele  yöntemini ´Rabbani´ bir metot olarak benimsemedik. İçinde bulunduğumuz koşullar vede Türkiye Cumhuriyeti devletini yöneten Recep Tayyip Erdoğan´ın samimi bir lider olduğuna ve İslam ümmetini kucaklayıp, sahiplenen duruşuna olan inancımız, Erdoğan´ın desteklenip yanında durmanın İslami bir görev ve yükümlülük olduğuna dair bizlerde bir kanaat oluşmasına vesile olmuştur.  
Asıl sorulacak soru şu: Tercih ettiğimiz bu yol ve yöntem, nefsimize hoş ve kendimizi tatmin etmek için mi? Yoksa ümmetin maslahatının zaruri olarak bu yöne evrildiği için mi? 

Ehli sünnet fıkıh anlayışına göre: Hapse düşme ve işkence edilme korkusu dahi zaruriyeti fıkıhtan sayılırken, yaşadığımız bu 21. yüzyılda İslam ümmetinin içine düşürüldüğü bu kaos ve çıkmaz yol, Allah aşkına zaruri bir durum olarak ele alınması için daha ne kadar Müslümanın katledilip, kanının akıtılması gerekiyor?

Paramparça olmuş İslam ümmeti, nesli yok edilmiş, kızlarının ırzına geçilmiş, toprakları gasp edilip yurtlarından çıkarılmış, mazlum ve mağdur duruma düşürülmüş, bir İslam dünyası gerçeği orta yerde dururken, biz Müslümanlar yaşanan onca zulüm ve işkenceye daha ne kadar sessiz kalacağız. Bireysel olarak yapılanların yetersiz ve sonuç alma odaklı olmadığı artık tartışma götürmez bir gerçeklik halini almıştır.

İslam ülkelerindeki binlerce ifade edeceğimiz alim ve hareket adamı nasihat ve tavsiyesi, Erdoğan´a destek verilmesi şekilde idi. "İslam alemi Türkiye´de yaşanan seçim sürecini normal bir seçim süreci şeklinde algılamayıp, yaşanan mevcut durumun Erdoğan üzerinden tüm İslam dünyasının esir alınmaya dönük bir çalışma olarak görüyorlardı."

İslam dünyasının neredeyse tamamına yakınında bulunan alim, hareket önderi, vakıf, dernek ve cemaat lideri diyeceğimiz büyük bir kitle, Türkiye´de yaşayan biz Müslümanlara şu tavsiyelerde bulunmuşlardır: İslam dünyasına sahip çıkmaya çalışan, dünyanın zalim, katil, acımasız ve iki yüzlü suratına gerçekleri tüm çıplaklığıyla haykıran ve ümmeti İslam düşmanı odaklara karşı uyarmaya çalışan, "Recep Tayyip Erdoğan´a" destek olunması şeklinde arzu ve isteklerini her türlü platformda dile getirmişlerdir.

Ümmetin maslahatı ve yaşanan bunca zulüm ve işkence zaruri bir durumu ortaya çıkarmış olduğundan, dünya Müslümanlarının alim ve hareket önderlerinin, Erdoğan´a destek olunması gerektiğine dair çağrıları, Türkiye´de demokratik sürecin içinde olmayıp mesafeli durmaya çalışan, pek çok dindar kesimin Ak Parti´ye destek vermesine sebep teşkil etmiştir. Hepsinden Rabb´im razı olsun. Aslına bakılırsa ümmetin tüm şer güçlere karşı Erdoğan´ın yanında durmasının birçok şeri delili de mevcuttur, konuyu fazla uzatmadan günümüzle benzerlik arz eden yalnızca bir misal vermek istiyorum.

Peygamber efendimizden Osmanlı Devleti´nin çöküşüne kadar hüküm sürmüş devletler, pek çok yanlış uygulama ve yöntemleri olsa dahi, İslam devletleri olarak anılmışlardır. Bu yüzden günümüz şartları ile kıyaslandığı zaman hüküm süren devlet ve sistemlerin nitelik ve işleyiş tarzından dolayı günümüze taşınacak benzerliklerin olmaması, Müslümanlar arasında tartışma ve fikir ayrılıklarının çıkmasına sahne olmuştur. İslam dünyasının 19. yüzyıldan sonra tanışmaya başladığı İslam´a aykırı sistem ve yapılar karşısında, ümmetin üzerinde ittifak edeceği bir metot ve fıkıh anlayışı maalesef geliştirilemedi.

Biz Müslümanlara ışık tutacak yaşadığımız şartlarla birebir örtüşen, Moğallar´ın hüküm sürdüğü Miladi 13. yüzyılı örnek olarak verebiliriz. İslam dünyasının işgal edilip, katliam ve zulümlerin reva görülüp halifesiz, başsız bırakıldığı yıllardı bahsettiğimiz tarih. Moğallar´ın İslam ülkelerini muhasaraya alıp, işgal ve hüküm sürdüğü tarih, günümüze taşıyacağımız bizlere yol gösterici özelliği bakımından önemlidir. O dönemde yaşamış, alim ve takva sahibi bir zat olan "İbni Teymiye"nin ümmetin geleceğini yakından ilgilendiren, onlara bir çıkış kapısı aralayacak duruş ve söylemini aktarmak istiyorum.

Moğallar´ın istila ve işkal neticesinde İslam ülkelerinde devlet idaresini ele alıp, ümmetin evlatlarını kendi batıl inanç ve esaslarına göre yönetmeye başlamışlardı. Bu duruma karşı çaresiz kalan Müslümanlar, bu bilge imam diyeceğimiz "İbni Teymiye" rahimullaha  sordular: Moğallar yönetimi ele geçirdiler, neslimize batıl dinlerini empoze edip, bizleri tar-u duman ediyorlar ne tavsiye edersiniz bizlere?
Yaşamı batıl ve hurafelerle mücadeleyle geçen, konu İslam ve Allah´ın hudutları olduğu zaman canı pahasına da olsa asla taviz vermeyen, "o büyük salih zat şöyle diyordu: "İslam´a göre yönetilmeyen bir ülkede, Müslümanlar var olabilecek daha büyük belaları def amacıyla iktidara talip olabilir, küfür kanunlarını adilane bir şekilde uygulayabilir." (Fetâvalar, CİLT, 20, Sayfa, 50-61 Ehveni Şer bölümü)

Moğol istilasında yaşayan o çağın Müslümanları ortaya konan bu ruhsatla amel etmiş ve pratik hayatta başarıyla da uygulamışlardır. Ortaya konan bu refleks, İslam ümmetini Moğallar´ın şerrinden korumaya dönük yapılan çalışmalara öncü bir hareket olmuştur.

Daha önce kaleme aldığımız yazılarda, hep şu gerçeği dile getirmeye çalıştık. İhtilaf ve çıkmaz yola girildiğinde ümmetin öncüleri kabul edilen, alimlerden hakkıyla istifade edilmeye çalışılırsa, Müslümanlar arasındaki ihtilaf ve ayrılıklar Rabb´imizin yardımıyla minimize olacaktır. Çünkü bu yol ve yöntemi Allah ve Resûlü´nün  tavsiyelerinden öğreniyoruz.

"Kulları içinde ise, Allah´tan ancak alim olanlar ´içleri titreyerek korkar´ hiç şüphe yok Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır." 
(FATIR, 28) 

?Senden önce de gönderdiğimiz elçiler, kendilerine vahyettiğimiz bir kısım adamlardan başka bir varlık değildiler. Eğer bu konuları bilmiyorsanız" İLİM EHLİNE" sorunuz.? (Nahl, 43)

"İşte bu örnekleri biz insanlara vermekteyiz. Ancak "alimlerden" başkası bunlara akıl erdirmez."
(ANKEBÛT, 43) 

Türkiye Cumhuriyetini yönetmeye talip olan kardeşlerimizin başarılı olmaları için gönülden dua edip yardımcı olacağız. Şayet hata ve yanlışlığa düşer ve bu hata ve yanlışlıkta ısrarcı olurlarsa yapıcı, uyarı ve tenkitlerimizi çekinmeden yapacağımızın da bilinmesini isteriz..

?Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez."
(Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58)