Tarih: 10.03.2021 13:38

Necip Fazıl’ın Çilekeş ve Talihsiz Annesi

Facebook Twitter Linked-in

Günümüzde, kadın hakları adına ortaya çıkan ve feminizm olgusu ya da fantezisiyle sesini duyurmaya çalışan grup ve çevrelere, çilekeş ve talihsiz bir kadının yani Mediha Hanım’ın hayat öyküsünü ve pek fazla bilinmeyen yönlerini okuyucularla paylaşmak istiyorum…

Kişi, hayatı bütün zenginliği, yüksekliği, derinliği, çile ve sıkıntısıyla kabul etmeli ve ona göre hareket etmelidir her zaman… Evet, insan kâinatı aşkın bir kâinat özeti gibi, evren dalgıcı gibi, hayatın en realist, en natüralist çizgilerini de, en romantik ve idealist ufuklarını da göz önünde bulundurmalıdır daima… Hayatta, talihli insanlar gibi talihsiz olanları da olmuştur hep… Büyük bir dehâ ve şair olan Necip Fazıl Kısakürek’in annesi, çok çileli, sıkıntılı ve dayanılması güç bir hayat çekmiştir ne yazık ki…

Necip Fazıl üzerindeki etkisi, baba tarafından ve kollarından önce gelen Annesi Mediha Hanım, Girit göçmenlerinden bir ailenin, kayıtsız, şartsız teslimiyet örneği, derin ve fedakâr bir Müslüman kadınıdır.

Girit Nere Aksaray Nere

Mediha Hanım’ın babası Abdülaziz Efendi, Osmanlının 93 Harbi (1877-1778) bozgunundan sonra, adada başlayan Rum ayaklanması, özellikle geceleri, sinsice evleri basma şeklinde yürütülen ve güneş doğunca ortaya çıkan korkunç ve kanlı bir katliama dönme istidadı gösterince iki erkek evladını (Necip Fazıl’ın dayıları olan Kerim ve Mustafa) ve henüz birkaç aylık kızını (Üstad’ın annesi Mediha hanım), anneleri Nefise Hanımla birlikte apar topar bir gemiye bindirerek İstanbul’a göndermiştir.

Bir müddet sonra, üç küçük çocuğuyla İstanbul Aksaray taraflarında bir akraba evine sığınmış bulunan anne Nefise Hanım’a Kandiya’dan daha sonra gelenlerle şu acı haber ulaştırılmıştır. “Abdülaziz Efendi, sabah vakti, bahçesindeki incir ağacında asılı bulunmuş…”

Annesinin oturduğu ev hakkında bilgi veren Üstad: “Annemin tarafı, Aksaray’da, birkaç odalı eciş-bücüş bir ahşap evde oturadursun…

Çocukluğunda, büyük babamın biricik oğlu sıfatıyla hayale sığmaz haşarılıkların kahramanı ve “Deli Fazıl!” babam, saldırganlığını o hale getirmiş ki, nihayet aile dostları içinde hikmet sahipleri:

-Kanı bir yanardağ gibi kaynayan bu çocuğu kurtarmak için, demişler, hemen tezinden, bu küçük yaşta evlendirmekten başka çare yok!…

Ve başlamışlar kendilerine denk ailelerden kız istemeğe.., Denk ailelerden hiç biri, bu garip çocuğa kızını vermemiş… Annem gibi, aynı Akdeniz memleketinden olan cici annem bir yakını ve memleketlisi tarafından Aksaray’daki eciş-bücüş evin on dört-on beşlik bakiresini haber almış…

Aksaray’daki fakir evin önünde bir gün mükellef bir konak arabası duruyor. Kızı kaptıkları gibi konağa götürüyorlar.

Burnunun ucuna kadar kapalı, bütün ömrünce Allah’ı, Resulünü ve emirlerini anıp ağlamaktan başka işi olmayan ve dört yanı hep ahret kardeşleriyle çevrili yaşayan dul ve ümmi anneannem (Nefise Hanım, İkinci Dünya Harbine kadar yaşadı) kayıtsız ve şartsız teslimiyet örneği derin ve fedakâr Müslüman-Türk annesi timsali mübarek kadın, bu garip izdivaca razı oluyor…

Öyle ya, kızını isteyen büyük bir aile…

Uğultu girdabı konakta, on dört-on beşlik masum ve iptidai, o da annesi gibi ümmi bâkirenin hali?..

Öyle ki babamın tavrı, anneme tahammül edemediği zamanlar, “götürün!” kadını diyor, çocuk kadını, konağa yakın bir tarafta tuttukları bir evciğe taşıyorlar. Sonra “getirin!” diyor, yaka-paça konağa döndürüyorlar çocuk kadını…

Annem uğultulu konakta en hatırlı hizmetçiden bir derece daha üstün, asli kadronun en küçüğünden de bir derece aşağı ve herkesten gel-git emrine memur acı bir mazlumluk hayatı sürüyor ve bütün ümidinin, doğurduğu erkek çocuğa bağlıyor. Bana…

Baba Abdülbaki Fazıl Bey, Üstadın ifadesiyle: “Gayet enteresan ve ilginç bir tiptir. Alakaya değer olan Abdülbaki Fazıl Bey, istidadına malik bulunduğu halde bir türlü olamamanın, yerini alamamanın hazin ve içinden mahzun bir örneği olarak trajik bir hayat sürmüştür. Çok genç yaşta evlendiği Mediha Hanım’dan 1917 senesinde boşanmıştır. Baba Fazıl Bey, bir yıl sonra 29 Aralık 1918 tarihinde Fatma Nigar Hanım’la ikinci evliliğini yapar. Bu ikinci evliliğinden “Orhan” adında bir çocuğu dünyaya gelir.   

Devamı >>>




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —