Antalya Bilim Üniversitesi'nden Prof. Dr. Tarık OĞUZLU'NUN ANALİZİ..
Bir NATO zirve toplantısı daha geride kaldı. İngiltere’nin başkenti Londra’da buluşan NATO üyesi ülkelerin liderleri ittifakın gündemini meşgul eden soruları tartışıp ittifakın geleceğine dair fikir alışverişinde bulundular.
Zirve sırasında ve sonrasında ortaya çıkan görüntülere bakılırsa NATO üyeleri ortak tehdit algılarına sahip olma noktasından uzaktalar. Tarihinin belki de en gergin zirvelerinden birini gerçekleştiren NATO, Genel Sekreter Stoltenberg’in devlet adamlığı ve ihtiyatli liderliği sayesinde yine günü kurtarmış oldu. Zirve sonrası yayınlanan ortak bildiride kullanılan dil nerdeyse bütün üyeleri tatmin etmeye çalışan orta yolcu bir dil. Net ifadelerin kullanılmadığı, dileyenin istediği yöne çekebileceği esneklikte yazılan metin NATO’ya hakim olan kafa karışıklığını çok iyi yansıtmış. Metnin kısalığı ve derinlikten yoksun oluşu, daha önceki zirvelerin sonuç bildirileriyle karşılaştırıldığında, NATO’nun şaşkın halini şüpheye yer bırakmayacak şekilde gözler önüne seriyor.
HERKESE MAVİ BONCUK
Türkiye’nin beklentisi PYD terör örgütünün NATO tarafından da terör örgütü olarak kabul edilmesiyken, yayınlanan sonuç bildirisi muğlak bir şekilde terörün her türlüsüne karşı ortak hareket etme çağrısı yapıyor. Türkiye’nin beklentilerinin aksine ittifak Türkiye’nin tehdit algılamalarını paylaşmıyor ve S-400 krizinin çözümünü Türkiye’nin pozisyonunu değiştirmesine bağlıyor.
Amerika’nın beklentisi Çin’in NATO tarafından öncelikli tehditlerden biri olarak kabul edilmesiyken, sonuç bildirisinde Çin’in yükselişinin ve uluslararası ilişkilerinin ortaya çıkardığı fırsatlar ve zorluklar zikredilmiş ve üye ülkeler olabildiğince ortak politikalar geliştirmeye davet edilmiş. Amerika’nın Çin’e karşı benimsediği stratejik ve askeri bakış açısı Avrupalı müttefiklerin ekonomik bakış açılarıyla çelişiyor. ABD’nin bütün baskılarına rağmen Avrupalılar ABD ile Çin arasındaki topa pek girmek istemiyorlar ve mümkün olduğunca her iki süper gücü de idare etmeye çalışıyorlar.
Fransa’nın beklentisi Rusya’nın NATO’ya tehdit oluşturmadığının kabul edilmesiyken, genel kanı Putin Rusya’sının NATO’ya yönelmiş en önemli güvenlik tehdidi olduğu. Amerika’nın coğrafi konumu ona Rusya karşısında daha şahin politikalar izleme imkanını tanırken aynı kıtada yan yana yaşıyor olmaları Avrupalıları Rusları anlamaya ve onlarla iyi geçinmeye zorluyor.
Amerika, Avrupalı müttefiklerinden ulusal bütçelerinin en az yüzde ikisini askeri harcamalara ayırmasını isterken, Almanya başta olmak üzere ittifakın birçok üyesi hala bu oranın çok altında harcama yapıyor. Avrupalı halkların çoğu kendilerini dış güçlerden kaynaklanan yaşamsal güvenlik tehditleri altında hissetmiyorlar.
MACRON-TRUMP ROLLERİ DEĞİŞTİ
Zirve öncesinde Fransa Cumhurbaşkanı Macron, “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir” derken bir yandan Amerika’nın liberal uluslararası dünya düzenine olan bağlılığının azaldığını diğer yandan da Avrupalı müttefiklerin kendi güvenlik çıkarlarını bundan böyle daha çok Avrupa Birliği’nin kurumsal çatısı altında gerçekleştirmeleri gerektiğini ima ediyordu. Fakat zirve toplantısı sırasında açıkça görüldü ki ne Trump Amerikası ne de kendilerini Rusya’dan kaynaklanan güvenlik tehditleri altında hisseden Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri Makron’un gözlemlerine katılıyorlar. Önceki söylemleri dikkate alındığında ABD Başkanı Trump’ın NATO’nun öneminin ve gerekliliğinin altını çizmesi dillerde garip bir tat bırakmış gibi. Gelmiş geçmiş ABD Başkanları arasında NATO’nun gerekliliğini en fazla sorgulayan Trump’ın Macron’un dikkat çeken tespitleri karşısında kendini NATO’yu savunur durumda bulması gerçekten ironik bir tutum.
Devamı >>>