Tarih: 17.12.2019 14:37

Nankörler ve Hainler Olmasa Her Şey Mükemmel

Facebook Twitter Linked-in

Şayet Meclis’in ve teşkilatların nabzını çok iyi tuttuğunu iddia eden gazeteciler yalan söylemiyorlarsa yeni partilerin kuruluşuna dair gelişmeler AK Parti’de herhangi bir endişe ve kaygıya sebebiyet vermemiş. Hatta öyle ki Ahmet Davutoğlu’nun kuruluşunu ilan ettiği Gelecek Partisi için “ölü doğdu” teşhisini yapanlar benzer bir tablonun Ali Babacan’ın birkaç hafta içinde kuruluşunu ilan edeceği parti için de kesin olarak yaşanacağını şimdiden ifade ediyorlarmış. Bütün hesaplar bunun üzerine mi yapılıyor bilemeyiz ama bütün söylemler ciddi bir iddia ve misyondan nasipsiz, tümüyle dış etki ve yönlendirmeye açık “konjonktür partileri”yle mücadeleye göre ayarlanmış gibi duruyor. 

Merkezde siyasi bir boşluk yoksa şu ya da bu isimler tarafından hangi ideolojik istikamet ve kadrolarla parti kurulursa kurulsun belirleyici bir etkiye sahip olamayacaktır. Mesela böyle bir kabulden yola çıkarak AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş “merkezde bir boşluk yok, merkez AK Parti tarafından dolduruluyor” gibi bir cümleyi kendinden gayet emin bir biçimde kuruyordu. Epeyce yaygın olan fakat Kurtulmuş’ta en üst düzeyde tecessüm eden mantığa göre Davutoğlu ve Babacan’ın partileri “AK Parti’ye kaybettirme partisi olarak görev yapacaklar”ı için nasıl bir program üzerinde hareket edecekleri, hangi kadrolarla teşkilatlanacakları ve hangi toplumsal tabana hitap edecekleri üzerinde hemen hiç durulmuyor. Çünkü gerek görülmüyor. 

Suçlama ve Alay Konusu Yapma İnadı 

İstenildiği kadar nefret objesine veya alay konusuna dönüştürmek üzere Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan aleyhinde söylem üretilsin netice değişmiyor. Bu iki isim de AK Parti içinde uzun süreler son derece önemli görevler ifa ettiler ve kamuoyunda sahip oldukları itibarı aşındırıp harcayabilmek zannedildiği kadar kolay olmayacaktır. En önemlisi söylem ve istikametleri genel manada AK Parti’nin kuruluş ve yükseliş dönemini referans alacağı için CHP, İYİ Parti, Saadet veya HDP’ye karşı kullanılan jargonla süreci idare emekten çok daha zor bir rekabet ortamı oluşacaktır. MHP ve kimi ulusalcı çevrelerle açık-örtülü ittifaklar yapan mevcut AK Parti’ye karşı bundan sonra devlete karşı toplumu, statükoya karşı değişimi, güvenlikçi politikalara karşı temel hak ve özgürlükleri savunan AK Parti içinden çıkmış iki muhalif parti mücadele edecek. Şimdilerde kimse beka söylemi bağlamında merkezileştirilen devletçi pozisyonun toplumsal ve ekonomik hayata neler getirdiği üzerinde duracak cesareti kendisinde bulamıyorsa da artan sıkıntılar bir takım itirazların daha fazla ertelenmesine müsaade etmeyecektir. 

Cumhurbaşkanlığı referandumu, genel ve yerel seçimlerde verilen mesajın ne kadar alındığıyla alakalı ciddi kafa karışıklıkları ve tedirginlikler yaşandığı kimseye sır değil. MHP’yle yapılan ittifakın siyasal bir ittifak olmaktan öteye bir mantık ve söylem ittifakına dönüştüğü, bu sebeple AK Parti’ye yönelik tabanda kırgınlık ve küskünlüklerin arttığına dair göstergeler çok. Ancak artan rahatsızlıkları nankörler, hainler, kumpaslar ve algı operasyonları gibi son derece sığ, tutarsız ve de faydasız bir çerçevede güya izaha yeltenmek hiçbir derde deva olamıyor. Mesela Gelecek Partisi’nin doğuşuna zemin hazırlayan AK Parti içi siyasal iklimi ve işleyişi konuşmaksızın yola devam edilebileceği düşünülüyor hala. Nankörlük ve ihanet sarkacında salınmaktan başka hiçbir haklı gerekçeleri olabileceği akla dahi getirilmiyor. 

Şimdiye kadar aslı astarı belirsiz kulis bilgileri üzerinden tartışılan ayrışma şimdilerde şapşalca bir söylemden ibaret olan “diploma” edepsizliği bağlamına hapsedilerek her şeyin göz ardı edilebileceği zannediliyor. Davuoğlu’nun partisi başarılı olur veya olmaz, bunu zaman gösterir ancak söylemleri, itiraz ve talepleri AK Parti’nin geldiği yeri, yaşadığı zaaf ve kırılmaları işaretlemiyor denilebilir mi? Davutoğlu’nun sesini, görüntüsünü, kadrosunu medyada görünmez kılarak toplumsal hayattan tecrit etmek mümkün olamayacağı gibi AK Parti’nin içine düştüğü sıkıntılardan kurtarmak da mümkün olamayacaktır. 

Akil Ancak Yavaş ve Sessiz İnsanlar 

Geçen hafta Hande Fırat’ın Hürriyet’teki köşesine taşıdığı akil insanlar heyetinin temasları üzerinde birkaç istisna dışında duran olmadı. Hande Fırat AK Parti içerisinde veya yakınında yer alan bazı isimlerin temasları hakkında kaleme aldığı yazısında yukarıda bahsetmeye çalıştığımız kimi sorunların nasıl dile getirildiği üzerinde duruyordu. 

Ekrem Erdem, Feyzullah Kıyıklık, İdris Güllüce, Osman Kaan gibi 14 ismin oluşturduğu heyetin Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’la temaslar kurduğunu ve görüşmelerin amacının “parçalanmanın önüne geçmek için neler yapılabilir?” sorusuna yanıt aramak olduğu ileri sürdü. “Yol arkadaşlığı ve ortak geçmiş” paydası etrafında yeni parti oluşumlarının durdurulması için gayret sarf edildiği ancak işleyen sürecin durdurulamadığı ifade ediliyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir rapor sunulduğunu iddia eden Fırat şu başlıkları okuyucularıyla paylaşıyordu: 

1- Yeni oluşumlar ‘millet ittifakı’nı güçlendirecek. Bunun için özel bir çalışma yapılmalı 2- MHP’den beklenen oy alınamadı. Aksine, AK Parti’den oylar MHP’ye kaydı. Saadet Partisi başta olmak üzere muhafazakâr seçmene hitap eden partilerle ilişkiler geliştirilmelidir 3- Teşkilatların yenilenmesinde ehliyet ve liyakat kalktı, gruplaşma ve adam kayırma kalitede kayıplara neden oldu 4- Belediye başkanlarımızın istifa ettirilerek görevden uzaklaştırılmaları aleyhimize gelişmiştir 5- Lüks ve israf iddiaları seçimlerde aleyhimize olmuştur 6- Belediye başkanları, meclis üyeleri ve kamu görevlileri halktan kopuk olmamalıdır 7- Medyadaki tekelleşme ve taraflı yayınlar aleyhimizde gelişmektedir8- Sosyal medyada AK Parti taraftarı görünerek saldırgan yayınlar yapan eylemlerden kaçınılmalı 9- Siyaset dilinin yumuşatılması lehimize olacaktır10- Parti yeni dönemde “ötekileştirmeyen, yumuşak ve kuşatıcı bir dil” kullanmalı 11- Öcalan’ın mektubu ve kardeşinin TRT’ye çıkarılması gibi tutumlardan kaçınılması gerekir 12- Muhalefet, Cumhurbaşkanı’nın bütün yetkileri kendinde topladığı ve tek adam olduğu algısına oynuyor. Bu algıyı güçlendirecek uygulamalardan kaçınılması gerekiyor. Cumhurbaşkanı yardımcıları sayısının arttırılması gerekiyor 13- Eğitim seviyesi yükseldikçe oy oranlarımızın düşmesinin mutlaka bir sebebi olmalı. Genç seçmen profili mutlaka analiz edilmeli... 

Nankörler, hainler, kriptolar gibi basit ve komik sloganlar etrafında dönüp dolaşan ahlaksız trolleri bir kenara bırakalım; esaslı sorunlar hakkında vakit çok geç olmadan esaslı analizler yapıp kalıcı ve kuşatıcı çözümler arayalım. 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —