Ankara Emniyet Müdürlüğü, olayın 'silahla gerçekleştirilmiş bir intihar' olduğunu açıkladı.
Kadirova'nın yakın bir arkadaşı, olaydan önce genç kadının kendisine, milletvekili Ünal'ın tacizine uğradığını ve kendini öldürmeyi düşündüğünü söylediğini belirtti.
Ölüm ardından yürütülen soruşturma kapsamında yaşanan bazı gelişmeler kamuoyunun bir bölümü tarafından "şüphe uyandırıcı" bulundu.
BBC Türkçe, Kadirova'nın ölümüyle ilgili bilinenleri araştırdı ve derledi
Kadirova, 23 yaşında Özbek vatandaşı genç bir kadındı.
Dört yıl önce Türkiye'ye yerleşmişti.
Yaklaşık bir yıldır AKP milletvekili Şirin Ünal'ın Çankaya'daki evinde bakıcı olarak çalışıyordu.
Ünal'ın eşi hastaydı ve Kadirova onunla da ilgileniyordu.
Yakınlarının verdiği bilgiye göre Kadirova, Türkiye'de üniversite okuyabilmek için para biriktiriyordu ve yakın gelecekte üniversite sınavına hazırlanmak için kursa başlayacaktı. Hayatının ilerideki dönemlerinde Türkiye'de kalmak ve evlenmek istiyordu.
Hakkında bilgi sahibi olanlar genç kadını, "ailesi tarafından çok sevilen, özgüven sahibi ve güzel bir kadın olarak" tanımlıyor.
Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün yaptığı açıklamaya göre olay, 23 Eylül Pazartesi akşamı saat 21.00 sıralarında meydana geldi.
Emniyet, yaşananı intihar olarak tanımlandı ve yaşandığı sırada Ünal'ın, Ünal'ın eşi ile kızının ve evin diğer yardımcısının da evde bulunduğu belirtti.
Açıklamada, "Olay yerinde yapılan teknik ön incelemede intihar harici herhangi bir şüpheli durum müşahede edilmemiş, ayrıca Müntehire'nin odasında intihar eğiliminde olduğuna dair bulunan geçmiş tarihli notlar da dahil tüm bulgular soruşturma dosyasına eklenmiştir" ifadeleri de yer aldı.
Nadira'nın ağabeyi Muhammet Ali Kadirova, çeşitli medya kuruluşlarına yaptığı açıklamada, olaydan beş dakika önce Şirin Ünal'la görüştüğünü belirtti:
"Olay olmadan beş dakika önce milletvekili Şirin Ünal beni aradı. Bana 'Silahım kayboldu' dedi. Şirin Ünal Bey, 'Kız kardeşin alıp sana mı götürdü' diyecek sandım. O sırada tabancayı almış, odasına kilitlemiş. 'Açmaya çalışıyoruz' dedi. O esnada Şirin Ünal Bey'in kızı Duygu Ünal, kapıya vuruyordu, bağırış, çağırış ses geldi. O esnada telefon kapandı.
"Hemen taksiye atladım, olay olan eve geldim. Olay olmuş ateş atılmış. Polis ekipleri beni içeri sokmadılar. 'Kardeşim nerede' dedim. 'Hastaneye götürüldü' dediler. Taksiye atladım, Bilkent Şehir Hastanesi'ne geldim. 'Beni içeri sokun, ben onun ağabeyiyim' dedim. Beni içeri sokmadılar. Sonra içeriden doktorlar çıktı 'Başınız sağ olsun' dediler, orada bittim ben."
BBC Türkçe, savcılık soruşturmasındaki tanık ifade tutanaklarını inceledi.
Kadirova'nın gündelik hayatta Leyla adını kullanan, kendisi gibi Özbek uyruklu arkadaşı, ifadesinde, olaydan bir gece önce Kadirova'yla telefonda konuştuğunu, bu konuşmada ağladığını ve milletvekili Ünal'ın kendisini taciz ettiğini söylediğini belirtti.
Leyla Niyazova ifadesinde bunu şu sözlerle aktardı:
"Görüşme sırasında bana 'Patrondan izin istedim. O da vermiyor. Çok sıkıldım, çok bunaldım, her şeyden yoruldum, ölmek istiyorum' tarzında sözler söyledi. Sebebini sorduğumda bana annem, babam üzerine yemin ettirdi. 'Anlatacaklarımı mezara kadar götüreceksin' dedi. Nadir bu konuşmaları ağlayarak yapıyordu.
"Konuşurken ben ağabeyimin yüzüne nasıl bakacağım, ölmek istiyorum gibi sözler söyledi. Konuşmanın ilerleyen aşamalarında, 'bir gün odasında yatarken patronu olan Şirin Ünal'ın yatmakta olduğu odaya geldiğini, odasının kapısını kilitleyip arkasından kendisine sarıldığını, kendisinin de ona tepki gösterdiğini' söyledi. Bu olayın ne zaman olduğunu söylemedi fakat Ankara'daki evde olduğunu söyledi. Kendisine 'evde kimse yok mu, var mı' diye sorduğumda Şirin Ünal'ın hanımının alt katta yattığını, kendisinin de bağırdığını fakat sesini kimsenin duymadığını söyledi.
Niyazova, arkadaşı Nadira'nın Ünal hakkında "Ben onu ağabeyim gibi seviyordum" dediğini ve Ünal'ın silahını aldığını söylediğini de belirtti:
"Şirin Ünal'ın kendisine başka bir şey yapıp yapmadığını sorduğumda ağlayarak 'Yok' diye cevap verdi. Ona bakire olup olmadığını sordum. O da bakire ve kız olduğunu söyledi. Ağlayarak 'Ben onu ağabeyim gibi seviyordum' gibi sözler söyledi.
"Konuşma sırasında bana patronun silahını bulduğunu, aldığını ve bir tane de mermi hazırladığını söyledi. Ben de ona, 'Delirdin mi kız, öyle şey olur mu, kendini öldürecek ne var' dedim. Nadire de bana, tabanca ve mermiyi botunun içine sakladığını söyledi.
"Ben ne kadar onu ikna etmeye çalışsam da Nadire ağlayarak intihar edeceğini, silah ile kendisini vuracağını söyledi. Ben de ona, 'O kadar büyütecek ne var, biz senin düğününü yapacağız, oynayacağız' diye ikna etmeye çalıştım. Hatta o da Abdullah isimli arkadaşını kast ederek 'Ben ona layık değilim' gibi sözler söyledi."
Niyazova, konuşmanın nasıl sonlandığını şu sözlerle aktardı:
"Ne kadar dil döktüysem de onu ikna edemedim. Hatta konuyu değiştirip kendisinin güleceği şeyler anlattım. Sonra zaman zaman güldü. Bu şekilde onu güldürdükten sonra ağlamadı. Daha sonra bana teşekkür etti, 'İnşallah yarın görüşürüz' dedi. Ben onu bu şekilde sakinleştirdikten sonra intihar edeceğine artık ihtimal vermiyordum."
Leyla Niyazova ifadesinde, savcının sorusu üzerine, "Nadire'yi fuhuşa teşvik ettiği ya da fuhuş yapmasını kolaylaştırdığı iddialarının doğru olmadığını; geçimini Laleli'den aldığı tekstil ürünlerini Özbekistan'a göndererek sağladığını" söyledi.