Ahmet Taşgetiren: Zor zamanda konuşmak zordur. Bir politikacının kendi partisi içinde, partisinden farklı şeyleri konuşması da zordur. Siz bu iki zoru yaşayarak partinizden koptunuz. Buna geçmeden önce sizin hikayenizden başlayalım isterseniz. Nereden yola çıktı Mustafa Yeneroğlu?
Mustafa Yeneroğlu: 1975 Bayburt doğumluyum. Babam 1973’te Almanya’ya gitmiş. Ben, ablam ve annem Bayburt’ta kalmışız. Bir gün babam köye izne geldiğinde annemi tarlada çalışırken görüyor, bana da köyde bakacak kimse yok. Benim bir daha oğlum olacak mı diye almış, bizi Almanya’ya götürmüş. Böylece bir yaşımdan itibaren Almanya’da yaşadım. Şartlarımız farklıydı; dört kardeş, anne baba 34 metrekarelik bir evde büyüdük. Ufak bir odamız, iki ranzamız vardı. Ben 18 yaşına gelene kadar o evde oturduk. O küçük evde misafirimiz eksik olmazdı. Akşama kadar sigara içerlerdi. Sigaraya karşı nefretim oradan geliyor. Ama mutluyduk, çocukluğumuz çok güzel geçti.
Yıldıray Oğur: Babanızın işi neydi orada?
Mustafa Yeneroğlu: Babam önce Ford fabrikasında çalışıyordu, Köln’e giden Türklerin ekseriyeti gibi. Sonra 1982’de oradan ayrılıp Deutz fabrikasında çalıştı. Fabrikada o zaman ekonomik sıkıntılar vardı. Almanya da ekonomik kriz sebebiyle Türkleri geri dönmeye teşvik ediyordu. Babam geri dönmedi ama 3-4 yıl işsiz kaldı. 1986'da çok bunalmış olmalı ki Başbakan Helmut Kohl’a içinde bulunduğu koşulları anlatan, “Ben çocuklarımı okutmak zorundayım” diyen bir mektup yazmış. Cevap da geldi. Mektubu aldığını, okuduğunu, sevindiğini ve Köln Belediyesi’ne ilettiğini, orada arkadaşlarının kendisine yardımcı olacağını ifade etmiş. Böyle bir tarz yoktur aslında Almanya’da.
Ahmet Taşgetiren: Türk usulü olmuş.
Mustafa Yeneroğlu: Bunun üzerine belediyeden aradılar. Babamı bahçıvan olarak belediyeye aldılar. Emekli olana kadar orada çalıştı. 2016’nın ocak ayında da vefat etti. Eğitim konusuna önem veren biriydi. Milli Görüş teşkilatlarına gider gelirdi devamlı olarak. Beni hafızlık için Köln Fatih Camii’ne gönderdi. Altı yaşında her gün tramvaya binip evimizden on altı durak uzaklıktaki kursa gidip geldim.
Yıldıray Oğur: Siz hafız mısınız?
Mustafa Yeneroğlu: Yarım hafızım. Mehmet Demirkan Hoca vardı, eski metotlarla eğitim veriyordu, belli bir noktadan sonra ayrıldım. Tayyip Beyi de ilk orada Köln Fatih Camii’nde 10 -11 yaşlarındayken tanıdım. Tayyip Bey o sırada Beyoğlu Gençlik Kolları Başkanıydı. Gençlik teşkilatının programları için geliyordu Köln’e. Camiinin lokalinde rahmetli Akgün Erbakan ile sohbet ediyorlardı. Biz de tabi çocuklar olarak etraflarında oturur onları dinlerdik. Toplumun tüm kesimleriyle hep içli dışlı olsam da diyebilirim ki benim bütün hayatım Milli Görüş teşkilatlarında geçti. 1993 yılında daha 17 yaşındayken Milli Görüş teşkilatlarının MKYK üyesi oldum. Ayrılana kadar da MKYK’nın en eski üyesi bendim. Teşkilatın hukuk işleri birimini kurdum. 1991’de Milli Görüş olarak Avrupa’nın en büyük salonunda bir kongre yapacaktık, resmi organizasyonun başı bendim ama 16 yaşındaydım.
Ahmet Taşgetiren: Hukuk okudunuz değil mi?
Mustafa Yeneroğlu: 1995 yılında hukuk okumaya başladım. Fakat 15-16 yaşında hukuk ile iç içe olmaya başlamıştım. O zaman dil bilen insan yoktu, biz dil bildiğimiz için her işe koşturuyorduk. Amnesty International’e üye olduğumda 13 yaşındaydım. Harçlığımdan 5 mark aidat ödüyordum. Greenpeace’e üye olmuştum. Sonuçta kozmopolit bir ortamda yaşıyorsunuz. Biz kendi mahallemizde maç yapardık. İtalyanlar, Faslılar, Yunanlılar, Yugoslavlar. Alman bulamıyorduk doğru dürüst. Başka mahallelerden Alman getiriyorduk Almanlara karşı milli maç yapalım diye. Okulda 30 küsur milletten insan vardı. İkinci Dünya Savaşı sonrası her türlü güç birikimine karşı anti-otoriter bir eğitim sisteminde okuduk.
Elif Çakır: Peki ayrımcılıkla karşılaştınız mı hiç?
Mustafa Yeneroğlu: Hayatım boyunca hep ayrımcılıkla mücadele ettim. Ama ev aramamız hariç şahsen hiç ayrımcılığa uğradığıma dair bir tecrübem yok. Azınlık olarak o mücadelelerin içerisindeydim. Teşkilatta ayrımcılığa maruz kalan Müslümanların meseleleri yanında dernekler hukukunu takip ediyorduk. Avrupa’da Müslümanların kurumsallaşma dönemleri. Belki de binin üzerinde dernek kurmuşuzdur.