Kırım Tatarlarının efsânevî lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile uzun zamandır tanışmak istiyordum. Nihayet bu hafta içi, İstanbul’da kendisiyle hasbihal etme imkânı buldum.
Sevenlerinin tabiriyle “Mustafa Aga”, bugün tam 78 yaşında. Ancak heyecanı ve umutları hâlâ dipdiri. İşte, sohbetimizden satır başları:
-Şu anda Ukrayna’da durum nedir? Genel bir değerlendirmeyle başlamak isterim…
Direniyoruz, ama ne kadarına gücümüz yetecek bilemiyorum. Rusya’yı Ukrayna’ya sokmayacağız. Girseler bile, sokak savaşları başlar ve hepsinin hakkından geliriz. Ruslar kendi şartlarını bize dikte etmeye çalışıyor. Kırım’ın ilhakının tanınmasını, silahlarımızı bırakmamızı ve tamamen kendilerine teslim olmamızı istiyorlar. Rusya çok ciddi kayıp verdi ve veriyor. Ölü, yaralı ve esir sayısını topladığımızda, etkisiz hale getirilen asker sayısı 50 bine yaklaştı. Uçakları ve helikopterleri düşürülüyor. Bir de sözde bunlar en elit birlikleriydi. Savaşın bundan sonraki aşamasında hiçbir çarpışma tecrübesi olmayan gençleri sahaya sürecekler.
Savaşın şu anki seyrine göre, Ruslar istedikleri gibi ilerleyemiyor. Rus askerlerin telefon ve telsiz görüşmeleri Ukrayna istihbaratınca takip ediliyor. Orada ne kadar şaşkınlığa düştüklerini ve şoka uğradıklarını görüyoruz. “Tatbikata götürülüyoruz zannediyorduk” diyorlar. Bizimkiler de onlara çok insanî davranıyor. Ruslar olsa asla böyle muamele etmez.
-Rusların Ukrayna’yı fiilî olarak işgal edeceğini bekliyor muydunuz?
Bu soru bana çok soruluyor. Rusya’nın şu anda yaptığı, bana sorarsanız kelimenin tam anlamıyla aptallık. Putin bundan önce de benzer hesapsız işlere girişti. “Neden yine yapmasın? Ukrayna’yı neden işgal etmesin?” diyordum ben. Kırım’ın işgali keza böyle bir durumdu. Putin’in kendi ülkesine verdiği zararı, Rusya’nın hiçbir düşmanı vermemiştir. ABD ve Batılı ülkelerin yaptırımları, Rusya’yı inanılmaz bir zarara uğratacak. Putin şu anda tamamen yalnız, etrafında kimse yok, kimseyle de görüşmüyor. Devrilmekten korkuyor. Ama Rus devleti içinde aklı çalışan insanlar da var. Dünyanın üçüncü bir savaşa sürüklenmesine müsaade etmezler.
-Dünyanın Ukrayna’ya desteğini nasıl buluyorsunuz? Yeterli mi sizce?
Bizim şu anki talebimiz, Ukrayna hava sahasının tamamen kapatılması ve “uçuşa yasak bölge” ilân edilmesi. Ama bunu kabul etmiyorlar. Böyle davrandıkları takdirde, Ruslarla fiilî bir savaş içine gireceklerinden korkuyorlar. 80’e yakın savaş uçağının Ukrayna’ya verilmesi söz konusu. Bu uçaklar Ukrayna’ya gelirse, durum çok değişir. Ruslar esas olarak havadan vuruyorlar, sokak çarpışmalarına güçleri yetmiyor. Ukraynalılarda ise ruh var, direniş isteği var.
-Bu savaşı NATO’nun kışkırttığı, Rusya’nın Ukrayna’yı işgale “mecbur” kaldığı şeklinde bir görüş var…
Bu, tamamen Rus propagandasının bir parçasıdır. Ben böyle görüşlerin bu kadar yaygınlaşmasına gerçekten hayret ediyorum.
-Çeçenlerin Rusya saflarında savaşa katılması da Türkiye’de çok tartışılıyor. Siz ne diyorsunuz bu konuda?
Çeçenlerin yarım metre sakalı var, ama tecrübeleri yok. Çeçen komando birlikleri Ukrayna’ya geldiler, maksatları Cumhurbaşkanı Zelenskiy’i öldürmekti. Bizim istihbarat haber aldı. Ramazan Kadirov’un en yakın adamları da dâhil, hepsi öldürüldü. Çeçenlerin kaybı, söylendiğine göre 550’ye yakın. Cesetler şu anda Belarus sınırında bir kasabada, morglarda ve buzdolaplarında bekletiliyor. Çeçenistan’a gönderemiyorlar, çünkü Kadirov’un bunu halka izah etmesi çok zor. Resmî açıklamada “2 ölü, 5 yaralı” gibi komik şeyler söylendi.
Bizde de Çeçenler var. Cahar Dudayev zamanında gelip yerleşmişlerdi. Onlar mesela Ruslara karşı savaşmıştı. Çeçenistan’dan gelenler için bizimkiler “Çeçen” bile diyemiyor açıkçası, durumlarına üzülüyorlar.
-Peki, şu anda Kırım’da durum nasıl? 2014’te Rusya tarafından ilhak edilmesinden bu yana neler yaşandı, yaşanıyor?
Rusya şu anda Kırım’ı (Ukrayna’yı) işgaldeki ölü ve yaralılarını naklettiği bir yer olarak kullanıyor. Bir arkadaşımla konuştum: Büyük bir hastane yapmışlar, tamamen Rus askerleriyle dolu şimdi. Rus ordusu, mayınlı alanlara önce askerleri yolluyor, sonra da oralardan tanklarla girmeye çalışıyor. Nerelerde mayın döşeli olduğunu bildikleri halde… Mesela Ukrayna’nın Herşon şehrini işgal ederken, sınırdaki mayınlar yüzünden onlarca Rus askeri öldü. Savaş stratejileri bu.
Rusya ayrıca Kırım Tatarlarından bazı çocukları da askere aldı zorla. Ukrayna’da esir düşen Tatar çocuklarımız var. Kiev’de Ukrayna tarafındaki vatandaşlarımıza onların serbest bırakılması için müracaat ettik. Tatarlara da “Siz buraya gelirseniz ya katil olacaksınız ya da mezara gideceksiniz. Burası cehennem. Ruslara direnin, askere gitmeyin ve savaşa katılmayın” dedik. Şimdi bize ulaşan yeni haberlere göre, artık bizimkileri askere almamaya başlamış Ruslar.
-Kırım’daki tarihî eserler ne durumda? Bahçesaray, Hansaray mesela…
Rusya’nın esas amacı, Kırım’ı tamamen Ruslaştırmaktır. Kırım’ı “Rus toprağı” olarak gördükleri için. 15 civarında okulumuz var Kırım’da. Onları kapatmıyorlar, ama müfredatını değiştirip Ruslaştırıyorlar. 1944’deki sürgünden sonra, Kırım’daki bütün eserlerimizi tahrip ettiler, mezarlıklarımızı bile ortadan kaldırdılar. Hansaray gibi birkaç şey kaldı sadece. Ona da büyük zarar verdiler.
Hansaray, 2003’te UNESCO tarafından “geçici koruma listesi”ne alındı. UNESCO yetkilileri, o zaman şöyle bir açıklama yapmıştı: “Sonradan yapılan müdahalelerle aslında sarayın orijinalliği ortadan kalkmış. Ancak biz size siyasî bir destek olarak bu kararı alıyoruz.” Ruslar şu anda “restorasyon” adı altında Hansaray’ın bütün malzemelerini ve mimarîsini yenileriyle değiştiriyor. 2014’te Kırım’ın ilhakından sonra, bölgeye dışarıdan erişim zaten çok zorlaştırıldı. Dolayısıyla istediklerini yapıyorlar şu anda.
-Bildiğim kadarıyla, sizin vatanınız Kırım’a girmeniz de yasaklandı…
2014’te 5 yıllığına yasak koymuşlardı. Bu süre dolduğunda, 15 yıllık bir yasak daha getirdiler. Yani benim Kırım’a girişim 2034’e kadar yasak. Benim o zamana kadar yaşamayacağım açık. Rusların maksadı, ölsem cesedimi bile Kırım’a sokmamak. Çünkü yasağı ölümden sonra da devam ettiriyorlar, belirledikleri süreyi mutlaka dolduruyorlar. 1979’da bir muhalif generali 5 yıllığına hapse atmışlardı. Adamcağız birinci senenin sonunda öldü, ama cenazesini 5 yıl dolmadan ailesine teslim etmediler.