16. 08. 2018 Perşembe
UEFA Gençlik ve Amatör Futbol Komitesi Üyesi, İstanbul Başakşehir Futbol Kulübü İdari Direktörü Mustafa Eröğüt, Türk futbolunun ekonomik sıkıntılarını ve geleceğini Anadolu Ajansına (AA) değerlendirdi:
Son dönemde yaşanan ekonomik nedenlerden çok, politik nedenlerin tetiklediği kur artışının futbol dünyasında derin kaygılara neden olduğu açık. Kur muhtemelen tekrar makul seviyelere geri gelecektir ama keşke futbolumuzun tek problemi bu olsa. Devletin bu kadar destek verdiği bir sektörün bu kadar sürdürülebilirlikten uzak olması gerçekten üzücü. Dünyada en çok stadyum yapılan ikinci ülkeyiz. Bizim dışımızdaki diğer ülkeler, büyük bir turnuvalar için yapmış bu stadyumları.
Toplam borç 12 milyar lirayı aştı
Stadyumlar neden önemli? Çünkü yayın geliri, maç günü geliri ve pazarlama gelirlerinin artmasındaki en önemli etkenlerden biri de iyi stadyumlar. Avrupa´da yüzde 15 futbolcu vergilendirmesi ile ilk 10 içindeki en düşük vergi oranından birine sahibiz. Diğer büyük futbol ülkelerdeki ortalama vergilendirmeler: İspanya yüzde 52, Almanya yüzde 47,5, İtalya yüzde 47,9, Fransa yüzde 50.3, İngiltere yüzde 45. Devletin sağladığı ve 2018 yılı itibarıyla iki yıl daha Meclis tarafından uzatılan bu vergi kolaylığı da kulüplerin finansal durumlarına katkıda bulunamamış gibi gözüküyor. Bardağın boş kısmına baktığımızda ise (çoğu boş gözüküyor), Avrupa futbolunun toplam borçları azalırken bizimkiler katlanarak artıyor. Kulüplerin toplam borcu 12 milyar lirayı aşmış durumda. Oyuncu satışından net bir gelirimiz yok, Avrupa´nın en yaşlı ligiyiz ve buna rağmen altyapıya ekonomik olarak en az yatırım yapan ligiz.
Kendi oyuncularımızı yetiştirmememizi de yabancı oyuncu transfer ederek telafi etmeye çalışıyoruz. Eğer yabancı sınırlandırılması gelirse bu sefer de mevcut Türk oyunculara daha fazla maaş vermeyi tercih ediyoruz. Altyapı yatırımı hiçbir zaman alternatif planımız değil. Bir türlü kendi oyuncumuzu yetiştirmeye yönelmememizin en büyük sebebi kulüp yapıları. Dernek statüsü ve kanunu ile yönetilen, genel kurulun her an seçim kararı alabildiği, başkan ve yönetimlerin 5 sene sonra değil 5 hafta sonra bile nerede olacaklarına emin olmadığı yapılar uzun vadeli planlamayı engelliyor.
Evet, oyuncu yetiştirmek uzun vadeli bir planlamadır ama aynı zamanda günü kurtarmaya çalışan başkanlar da kendi açılarından haklıdır. 19 yaş altı veya 21 yaş altı takımı gelecek vadeden yıldızlarla dolu da olsa, kimse A takımı başarısız giden bir takıma tahammül etmez. Böyle olunca kulüp sizin değilse siz de geleceği inşa etmek yerine insanların beklentilerini bir an önce hazır oyuncular ile karşılamaya çalışırsınız.
Ticari olarak gelir çeşitlendirmemiz yok. Bir kulübün gelirlerini, yayın, maç günü ve ticari gelirler olarak 3 ana başlıkta toplarsak, ligdeki 14-15 takımın yayın gelirinin tüm gelirine oranı yüzde 80. Yani tüm yumurtaların aynı sepette olduğu bir bilançoya bakarak risk analizi yapmak yerine yayıncının ayakta kalması için dua etmeyi tercih edebiliriz.
Dernek yapısının dezavantajları sadece altyapı yatırımlarında değil ticari operasyonlarda da kendisini çok net gösteriyor. Yönetimler kendi dönemlerinden sonraki süreçler için bile herhangi bir sorumluk olmadan borçlanabiliyor, uzun vadeli gelirlerini temlik edebiliyor.
Orta vadede bizi neler bekliyor?
Son dönemde gördüğümüz kulüplerin finansal olarak küçülmeye başlaması ve büyük transferler yapmaması hızla devam edecek ama bunlar UEFA Finansal Fair Play cezaları almamıza da engel olmayacak. UEFA sıralamasında biraz daha aşağılara ineceğiz ve belki şampiyonumuz UEFA Şampiyonlar Ligi´ne direkt katılamayacak.
Peki çözüm önerileri ne olabilir? Belki Fransa´da 1984 yılından beri faaliyet gösteren, UEFA FFP´nin de ilham kaynağı olarak bilinen DNCG tarzı bir kuruluş ile kulüpleri mali olarak daha iyi denetleyebilir, doğru planlanmış bir kulüpler yasası ile de bunu destekleyebiliriz. Belçika ve İngiltere altyapılarını bugüne gelmesinde büyük faydası olan "DoublePass" tarzı bir sportif verimlilik firması ile futbol altyapılarımızı geliştirebiliriz. Orta vadede çıkış yolu kalmayacak kulüplerin muhtemelen yöneleceği "direkt yabancı yatırım" yani "sahiplik" modeliyle de uzun vadeli planlar yapmaya başlayabiliriz.