Geçtiğimiz Pazar günü İtalya, genel seçimler için sandık başına gitti. Seçimlere katılım oranı yüzde 64 olarak gerçekleşti. Bu oran 2018 seçimlerine göre yüzde 10 daha düşük. Toplamda 50.8 milyon seçmeni olan İtalya’daki bu katılım, “İtalya’daki genel seçimler tarihindeki en düşük katılım oranı” olsa da genel hatları itibariyle, Avrupa koşullarında çok da kötü bir oran değil.
Bu seçimlerde aşırı sağcı kimliğiyle bilinen Giorgia Meloni liderliğindeki İtalya’nın Kardeşleri Partisi (Fdl) yüzde 26’nın üzerinde oy olarak çok önemli bir çıkış yaptı. Sağ ittifakın diğer bileşenleri Matteo Salvini liderliğindeki Lig Partisi yüzde 8,9, eski başbakanlardan Silvio Berlusconi’nin lideri olduğu sağ Forza Italia (FI) ise yüzde 8 oy aldı. Bu üç partinin toplam oyları yüzde 44’e yaklaştı ve hükümeti kurmak için hem 200 üyesi bulunan parlamentonun üst kanadı olan Senato’da, hem de 400 sandalyesi bulunan Temsilciler Meclisi’nde salt çoğunluğu alarak hükümeti kurabilmek adına önemli bir güç elde etmiş oldular. Rakipleri olan merkez sol ittifak ise yüzde 27 civarında oy aldı. Bu sonuçların bir anlamda şok etkisi oluşturmasının arka planında Fdl’nin 2018’de sadece yüzde 4,4 oy almış olması var. Sadece 4 yıl gibi bir sürede oy oranını 5 katın üzerinde artırmış olması İtalyan halkı ne demek istedi sorusunu da gündemin merkezine taşımış oldu. Partinin lideri Giorgia Meloni seçim sonuçlarına göre ülkesinin ilk kadın başbakanı olacak gibi görünüyor. Seçimle birlikte Avrupa Birliği de (AB) çok fazla önemsemiyormuş gibi görünse de İtalya’daki gelişmelerin birliğin geleceğinde nereye denk düştüğünü içten içe tartışıyor. Avrupa’nın üçüncü büyük ekonomisi olan İtalya’daki bu sonuçların, AB’ye etkileri neler olabilir sorusunun cevapları çoktan aranmaya başlanmış durumda. Bu tedirginliği gören Meloni sıcak mesajlar vererek gerginliği azaltmaya çalışsa da bunun ne kadar karşı tarafı ikna ettiği konusunda henüz bir netlik yok.
Bir de Meloni’nin Türkiye’ye ve Türkiye-AB ilişkilerine bakışı var ki, bu aslında AB ile ilgili söylemlerine göre daha net. Başbakan koltuğuna oturduğunda Türkiye’yle ilgili düşüncelerini gözden geçirir mi bilinmez ama Meloni tam anlamıyla Türkiye karşıtı bir profil çiziyor. AB’ye çağrıda bulunarak Türkiye’nin birlik içinde yeri olmadığını ve görüşmelerin bir an önce sonlandırılması gerektiğini düşünüyor. Aday ülke statüsünün bir an önce iptal edilmesi ve ortaklık sürecinin bitirilmesi gerektiğini yüksek sesle ileri sürüyor.
Fransa’da aşırı sağcı Marine Le Pen’in son seçimlerdeki başarısı, Almanya’da aşırı sağcı bir parti olan Almanya için Alternatif Partisi’nin (Afd) giderek etkisini artırması, Meloni’nin seçim başarısının Avrupa’daki örneklerini de bir kere daha gündeme getirdi. İtalya’daki bu sonuçlar yakın gelecekte Almanya ve Fransa’da da domino etkisi yapacak mı bekleyip göreceğiz.
Başbakanlığa en yakın durumda olan Meloni aslında İslam karşıtlığı ile bilinen bir siyasi kişilik. Avrupa’nın İslamlaştırılmasının engellenmesi gerektiğine dair sert mesajları var. Göçmen karşıtlığı en önemli kampanya söylemlerinden birisi oldu. Yasadışı göçün engellenmesi gerektiğine dair vaatlerle seçmenin karşısına çıktı. İlginç bir şekilde liberal ekonomiyi savunuyor. Ailenin mutlaka korunması gerektiğini düşünüyor. Kadın ve erkek cinsiyetine vurgu yapıyor. Toplumsal cinsiyet kavramına şiddetle itiraz ediyor. Meloni, İtalyan milli ve dini kimliğinin yılmaz savunucusu durumunda. Düşük vergileri savunuyor.
Ukrayna’yı koşulsuz bir şekilde destekliyor. Yani bütün dünya bu tezleri dile getiren Meloni liderliğindeki İtalya’yı daha yakından takip edecek diyebiliriz.
İtalyan halkının iradesi Avrupa’da nasıl bir değişimi beraberinde getirecek veya bir değişim olacak mı, Meloni’nin ayak izlerine bakıp bütün bunların cevabını arayacağız. Bendeniz bu sonuçların İtalya’da 20. yüzyılın faşizmi gibi bir dönem ortaya çıkarmasını beklemiyorum. Mussolini’nin ruhu ortalıkta gezinse de İtalya’nın siyasi anlamda kapalı, bölgesel ve küresel gerçeklerden bağımsız hareket edebileceğine ihtimal vermiyorum. Böyle bir toplum günümüz şartlarında, hem de Avrupa’da çok mümkün değil. Bu sonuçlar sadece Avrupa’yı mı etkileyecek onu da yakın gelecekte test etmiş olacağız.