Müslüman´ın Yenilgisi Yoktur

ALİ HAYDAR HAKSAL- 09.07.2018

Müslüman´ın Yenilgisi Yoktur

Bu başlığın ve ifadelerin yadırganacağını biliyoruz. Bir başka açıdan hayata bakıyoruz. Hayat bir yarış, birinin birine üstünlük sağlaması demek değildir. Hayat, yaşanan bir gerçeklik. İnsan insanın muhatabı, insan insanın komşusu, akrabası veya bir arada yaşamaya mecbur oldukları.

İnsan var olma bilincine erdiği andan itibaren yükümlülükleri var. İnsan olma, insanî bilinçle yaşama. Hem kendisine hem de çevresine karşı sorumlulukları olan bir varlık. Ve  doğal olarak insan olarak insanlıktan da sorumlu.

Bir insanın hayatını birden değiştirmek olası değil. Olabilirliklerin yanında olmazlar daha ağır basıyor.

Savaşlar sadece cephelerde yaşanmıyor. Bu, en sert ve katı olanı. Bir kesimin bir diğer kesime üstünlük sağlaması için de doğrudan savaşılmıyor. Bu, kimi zaman bir çıkar çatışmasıdır, kimi zaman bir kesimin bir diğerini alt etme düşüncesinin sonucudur. Asıl anlamlı olanı kötülüklere ve olumsuzluklara karşı koyma düşüncesidir.

 

Temel kavramlarımız bulunuyor. Kur´an´ın öngördükleridir bunlar. Kötülüklerin giderilmesi, iyiliklerin hayata geçirilmesi. Müslümanlar tarih boyunca karanlıklarla savaşa gelmişlerdir.

Müslümanlar savaşlarda yenilmişlerdir, alt olmuşlardır, mevzi yitirmişlerdir, geri çekilmişlerdir. Sahih Müslümanlar için hiçbir savaşın yenilgisi olmaz. Hakikat için mücadele eden bir Müslüman başarılı olur ya da olmaz. Başarılı olmaz ise bu bir yenilgi değildir. Eğer hakkıyla, salih duygularla mücadele etmişse bir sorun olmaz. Çünkü onun sonuçlarından veya olabileceklerden sorumlu değildir. Onun amacı bir durumu Hak rızası için bir çaba içinde olmasıdır. Çabası sonuçsuz kalmış olabilir. Bu Müslüman olan kimsenin yenilgisi anlamına gelmez. O görevini yapmış ve sonuçlarını beklemek durumundadır.

Yusuf Aleyhisselam´ın kuyuya atılması ve sonradan yaşananlar bir bitiş olmuyor, bir başlangıcın ön eylemi oluyor. Hazreti Peygamber´in Mekke´yi terk etmesi, Medine´ye hicret etmesi, Uhud´daki sonuç birer yenilgi değil başlangıç oluyor.

 

İnsanlık için olan çabalarda iyiliklerin, güzelliklerin, hayırlı olanların tohumları saçılıyorsa bir gün mutlaka bir karşılık verecek. Bundan kuşku yok. Yeter ki çabalar halis niyetlere olsun.

İnsanlığın iyilik ve güzelliklere ihtiyacı çok büyük. Çok büyük bir boşluk var. Acımasız çarklar işliyor. Bunlara karşı mücadelede bulunmak Müslümanlar için yükümlülük. Bunda başarılı olunur ya da olunmaz. Müslüman hayırlı, iyi ve güzel işler yapıyorsa, sonuç alamıyorsa bu onun kusuru ya da eksiği olamaz. Çünkü o, görevini hakkıyla yerine getirmiş oluyor. Eğer eylemde bulunulmuyorsa, bulunulması gerekiyorsa o zaman sorumlu olunur.

Cihadın amacı budur. Başka bir izahı yoktur. Kaldı ki kimi peygamberlerin o kadar çabalarına rağmen sonuç alamayışları onların eksikliklerinden ya da kusurlarından kaynaklanmıyor. İnsanın talepleri, karşılık bulamamaları da o kadar önemlidir.

Baskı ve terör insanı ancak uzaklaştırır. Silah gücü ile boyun eğenler asla bir kabullenme içinde olmazlar. Onlar çaresizliklerinden boyun eğerler. Çünkü yaşamak zorundadır insan.

Müslümanların durumu elbette ki farklı. Tebliğin, iyilik ve güzelliklerin yaygınlaşması için birçok yöntem var. Savaşlar, başvurulan son yöntemlerdir.

Amaç insanın kurtuluşu için ise o zaman çabaların önemi daha da artar. İyilik ve güzellik tohumları saçıldığında nasipleri olanlar bunlardan yararlanırlar ve hayırlı sonuçlar elde edebilirler. Sonuç alınamıyorsa daha iyi ve güzel yöntemlere başvurulur. Bunlar da ancak sevgi ve merhamet ile gerçekleştirilebilir.

Ey Müslüman sen işine bak, çabala, çırpın, iyilik ve güzellik tohumlarını ruhlara saç, elbet onlar bir gün karşılık bulur. Sonuç alamamışsan bu senin kusurun değil. Hayata kaldığın yerden devam et ve daha çok çabala, insani mücadele bir yarış değil örnek bir yaşama biçimidir. Sen güzel ve iyi yaşa, yönünden sapma, istikametini bozma, bu yeter.