Müslüman: Müslüman’dır…

Abdülaziz Tantik, Allah’ın iman etmiş kişiye uygun görmüş olduğu “Müslüman” adından ve ona uygun bir tanımlamadan hasıl olan kimliğe, başka bir sıfatın eklenemeyeceğini belirtiyor.

Müslüman: Müslüman’dır…

Müslüman olmanın tanımı yalın ve açıktır. Bir başka vasfı ancak müslüman olmanın içeriğinde varlığı söz konusu ise ve vahyin kendisine verdiği sıfat olarak kullanabilir: Mümin, muhsin, muhlis, ebrar, mukarrebun salih/Saliha gibi…

Herhangi bir dünya görüşünden ve düşünceden elde edilmiş sıfatlar ve isimlerle vasıflandırılamaz! Müslüman ismine ek yapılabilecek şeyler yine Müslümanlığın temel metni olan vahiy ve onun temsiliyetini/örnekliğini sağlayan Peygamber tarafından belirlenir.

Müslüman; Müslüman’dır. Herhangi fazladan bir eki kabul etmez. Kendisine müslüman adının yanında ek yapanlar yaşam karşısındaki tutumlarına/yorumlarına gönderme/ açıklama yapmaktadırlar… Yani Müslümanlıkları kendilerine yetmiyor ki başka sıfatlarla kendilerini mücehhez kılmaktadırlar. Örneğin, modern, liberal, demokrat, özgürlükçü, eşitlikçi gibi… Bu sıfatlar müslüman dünya görüşünden farklı dünya görüşlerini temsil ederler. Bu yüzden kendilerini bu sıfatlarla mücehhez kılan kişiler, Müslümanlıklarına halel getirmektedirler.

Müslüman, kendine has bir bakış ve düşünce sahibi olandır. Kendine has derken, kendi bilgi sisteminin öne çıkardığı bir yönteme ve bakışa sahiptir. Kendi epistemik sisteminden bağımsız bir bilgi sistemini onaylamaz ve oradan elde edilen bilgiyi de doğru kabul edemez! Çünkü vahiy üzerinden elde edilen bilgi ve örnekliğini yapan Peygamberin işaret ettiği eylemlilik hali, kendi içinde bir tamlığa sahiptir. Bu düşünce ve eylem üzerinden diğer bilgi süreçlerinin değerlendirilmesi yapılmadan oradan elde edilmiş bilgi ile müslüman eyleme geçmez…

Müslüman net olandır. Geçmişi, bugünü ve geleceği de belirlenmiştir. Herhangi bir olayda ne yapması gerektiği konusunda kafası nettir. Bir şey ya yasaktır, kaçınmalıdır. Ya mubahtır, yapıp yapmamada muhayyerdir. Ya zorunludur, emredilmiştir, yerine getirecektir. Ya da şüphelidir, ondan da kaçınacaktır. Mesele bu kadar açıktır. O yüzden kafası karışık olamaz! Müslümanların kafasının karışık olmasının nedeni müslüman kimliğinin dışında kalan kimliklerin etkisine girmeleri ve orada olanlara yönelik istekleri vesilesiyledir. Müslümanlığın kendisine yetmediğini, sorunlarını çözüme kavuşturmadığını dile getiren kişi, Müslümanlığını terk etmeye hazırlandığını da ilan etmektedir. Sadece bunu açıktan yapmaya cesaret edememektedir.

Müslüman, liberal, sol veya modern düşüncenin hem kendisini hem iz düşümlerini kabul edemez. Çünkü bu düşünce biçimleri bizatihi dine karşı konumlandırılmış yapılardır. Orada yer alan kişilerde din karşıtlığı üzerinden hayatlarını sürdürmektedirler. Sadece Müslümanları kandırmak için onlara şirinlikler yapmaktan öteye geçmemekte ve böylece Müslümanları kendi etkileri altına alarak onları kendi dünya görüşünden uzaklaştırıp bu yeni dünya görüşüne uygun bir düşünce ve davranışlara yöneltme arzusundadırlar, gizlemeye bile gerek görmeden…

Her halükarda bir aldatma, şeytani bir yanıltma söz konusu…

Müslümanlar ise son iki yüzyıldır bu tuzağa düşmeye devam etmektedirler. Bugün yaşadığımız zaman sürecinde ise tam olarak Müslümanlar kendi dünya görüşlerini yetersiz görerek bu yeni sunulan dünya görüşüne adaptasyon süreci yaşamaktadırlar. Bu yüzden dinin göreli olduğunu, kişinin kendi yorumunun önemine vurgu yapılmaktadır. Çünkü Müslümanları vahiyden ve sünnetten uzaklaştırdıkları oranda onları kendilerine benzetmeyi başaracaklardır. Bütün propaganda teknikleri ile bu süreç işletilmektedir.

Asli olarak müslüman kendine has bir yaklaşıma ve inanca sahip olmalıdır. Kendi dışındaki her fikir ile müslüman olarak ilişki kurar. Bir müslüman, kendi dışındaki düşünce ve eylemi belirleyen değerlerle müslüman olarak, kendi ilke ve akidesine uygun bir ilişki kurabilir. Müslüman, başkasına benzeyen değil, başkasını kendine dönüştüren kişidir. Çünkü başkasına dönüşen müslüman, temel vasfını kaybetmeye aday olur. O yüzden, liberal müslüman, demokrat müslüman, özgürlükçü müslüman, akılcı müslüman vesaire ile aldatılmaktan kurtulmalı Müslümanlar…

Eğer bir değerlendirme yapılacaksa, bu değerlendirme müslüman olmayı sağlayan temel vasat üzerinden yapılmalıdır. Bu temel vasat ise göreli değildir. Açık ve net bir şekilde uygulamada da örneği olan bir bakıştır müslüman olmaklık…

Müslüman çıkara veya akrabalığa dayalı kimsenin yanında yer almaz! İyiliğin yanında, kötülüğün ise karşısında durur. Ama kötülüğün karşısında duruyor diye, aynı kötülüğe çıkarı gereği karşı çıkanlarla da yolu kesişmez. Çünkü iki kesimin karşı çıkış niyetleri farklıdır. Müslüman sadece ilahi rızaya tabi olur. Boyun eğişi de ilahi rızaya dairdir. Onun itaati de ilahi rızaya matuftur. Bu yüzden müslüman şahsiyet tam bir özgürleşme yaşar…

Bu temel gerçeği dikkate alarak Müslümanlar bugün kendi şahsiyetlerini hem ferden fert, hem cemaat/ toplum olarak kurmalıdırlar. Onlar başkasına benzemekten kaçınırlar. Ne Yahudilere benzeme çabası içinde olurlar. Ne Hıristiyanlara benzeme çabası içinde olurlar. Onlar tam müslüman olarak kendileri olurlar. Bu yüzden modernleşmenin sağladığı bütün kimlikleri reddederler ve onlara benzeme çabası içinde olmamakta direnirler. Eğer bu direnç kaybolduysa bu şu demektir: Müslümanlar, kendi kimliklerinden vazgeçmeye ve başkasına benzemeye başlamışlardır. Bu ise en son istenilecek olan şeydir…

Müslüman kendisine gönderilen bilgiye iman eder, örnekliğini peygamberin yaptığı amelleri yerine getirir. Emir ve yasaklara tam tabi olur. Sürekli iyiliği öne çıkartır. Ve her türlü kötülükten uzak durduğu gibi men etmeye de çaba ve gayret gösterir.

Ne mutlu, ilahi rızaya matuf bir hayatı yaşayarak ölümle buluşan ve ilahi huzura çıkmaya hazır olanlara…

 

Kaynak: mirathaber.com