Dünya Bizim'den Mustafa Körkün Tarhanacı yazdı;
Müslüman Kardeşler yüz yılını tamamlamak üzere olan bir İslâmi Hareket. Hareketin günümüze kadarki serencamı baskı, yasak, tasfiye, hapis, işkence, zulüm ve şehadetle dolu. Üstad Zeynep Gazali Zindan Hatıraları’nda 6 yıllık zindan hayatının ağırlıklı olarak ilk yılını detaylarıyla aktarıyor.
Şeyhulislam Ahmed İbnu Teymiyye hapse atılırken şöyle demişti: “Düşmanlarım bana ne yapabilir? Ben cennetimi kalbimde, bahçemi göğsümde taşıyorum. Nereye götürülsem onlar benimle beraberdir. Hapsedilmem halvet, öldürülmem şehâdet ve memleketimden sürülmem ise hicrettir.”
Zeyneb Gazali
Kitabı bu motto ile okuduğumuzda atmosfer farklı. Gazali’nin zindan hikayesi gönül huzuru ve iman coşkusu ile dopdolu tertemiz bir davet mücadelesi. Karamsarlık ve karanlık tablolar tek tek yok oluyor. Cennete doğru yürüyen bir “öğretmenin” canlı derslerini izleme imkanına kavuşuyoruz.
Zeynep Gazali kalbindeki cennet sayesinde yoğun işkencelere karşı onurlu ve vakarlı bir mücadele veriyor. Zaferin bu olduğuna inanıyorum. Hedefimiz bu, can-ı gönülden ulaşmayı arzuladığımız hikmet bu, kalbin ıslahı dediğimiz hadise bu…
Kitapta yer yer bahsi geçen Şehit Alim Seyyid Kutub İhlas Suresi’nde “tevhidin kalbe yerleşmesi sayesinde ulaşılan huzur ve itminanı” harika bir üslupla tarif eder. Kur’an’ın Gölgesi’nde (Fi Zilali’l Kur’an) yetişen İhvan üyeleri bu hal üzere bir yürüyüşü sürdürür. 1965 yılında kırk iki öncü Müslümanın Mısır zindanlarındaki işkencelere karşı sergilediği direnişte “bu gölgenin” etkisini tefekkür etmemiz gerekir.
Allahu Zülcelal müminler için “İnanıyorsanız üstün olan sizlersiniz” buyuruyor. Bu ilahi vaatteki “zafer” kimlere nasip olur? Kalpleri saran tevhid nuru, kalp huzuru, sıcacık itminan hali. Bu güzelliklerin meyveleri sabır, cesaret, azim ve metanet… Bu zafer her şartta yaşanan rıza hali ve hakiki mutluluktur.
Al-i İmran 139-158. ayetleri ağır ağır, düşüne düşüne tekrar okuyalım. İhvan’ın içinden geçtiği sürece dair bir tahlilin, doğru teşhislerin ve çıkarımların bu ve benzeri ayetlerde bulunduğunu görebiliriz. ZAFER kavramını bu ayetler ışığında analiz ettiğimizde her şartta ve iki dünyada sadece müminlerin galip geldiğini görürüz.
Hz. Ebu Zer Kâbe’nin yanına giderek Müslümanlığını ilân etmişti. Müşrikler tarafından dövüldü, hatta ölümden zor kurtuldu. Ertesi gün yine aynı yerde Müslüman olduğunu söyleyip dövülünce Hz. Peygamber (as) onu, İslâmiyet’e davet etmek üzere halkının yanına gönderdi. Zeynep Gazali hastanede kendisine kötü davranan görevli yanına gelip İslâm’a tekrar girmek istediğini ve kendisine İslâm’ı anlatmasını istediğinde “Dayandıklarımıza dayanabilir misin?” sorusuyla onun samimiyetini test ediyor ve Şehit Alim Seyyid Kutub’un (rahmetullahi aleyh) yanına gönderiyordu.
İhvan’ın güzide mensuplarının hayatlarında şunları görüyoruz: Sapasağlam bir iman ve ilahi aşk. İhlas yüklü kalplerin derinliklerinden doğan çetin bir davet mücadelesi ve adeta sahabe-i kiramdan örnekleri andıran yaşam kesitleri. Bu kitapta da aynı misallere şahit oluyoruz. İman ve cihad budur!
1990’larda her kitabın sadece bir kitabı anlamak için okunduğu zihnimize işlemişti. Bir kitabın bir hayatı değiştirmesi umuduyla okuduk hep. Bir insanın ebedi kurtuluşu ne demek Allah aşkına! Müslüman Kardeşler’in en mühim özelliklerinden biri “okumaktı”. Gerek Kur’an-ı Kerim’i gerek diğer ilim ve hikmet dolu kitapları, bıkmadan usanmadan okumak ve okudukça umutlanmak...
Zindan Hatıraları, Zeyneb Gazali
Zindan Hatıraları’na da aynı umutlarla yöneldim. Hayatı külliyen değiştirmese de belki bir kısmını, bir noktasını değiştirir, bir kusurunu düzeltir, bir günahın izlerini siler, ruha gıda, kalbe takviye olur. Müslüman Kardeşler tamamını elde edemedikleri hayrın bir kısmını da bırakmazlar. Tutunduğumuz kısım buralar…
Hasan el Benna, 43 yılda şehit oldu. Zeynep Gazali’ye şehadet nasip olmadı, 88 yaşına kadar şu sözü samimiyetle yaşadı: “İnsanlığın kurtuluşu ancak İslâm daveti ile mümkündür. Zindan karanlıkları, kırbaç ve işkence izleri, İslâm düşmanlarının vahşet ve zulmü ihlaslı İslâm davetçilerinin ve fikir önderlerinin ancak gücünü, direncini ve bâtılı yıkmak için sabırla azimlerini arttırmaya yarar. Bu davetçiler insanlık için ekmek ve sudan daha çok gereklidir.” Mısır’da ve birçok ülkede İslâmi davet mücadelesi içinde iken 3 Ağustos 2005 tarihinde Hakk’a yürüdü.
Gülseren Gümüş’ün Engel Duvarı adlı kitabını okuduğumda kendi kendime “mutlaka film olmalı” demiştim (https://www.dunyabizim.com/kitap/riza-makaminda-olmak-kolay-mi-can-h11521.html ). Aynı duygu ve düşünceleri Zindan Hatıraları için de paylaşıyorum. Acaba o güzelim hayatları daha fazla insana ulaştıracak filmlerimiz ne zaman çekilebilecek!..
İslâmcılık bir moda veya bir ideoloji değil. İslâm’ın her anlamda ve her alanda daha iyi temsil edilip daha fazla yaşanmasını hedefleyen bir mefkûredir. İslâm yeryüzünde var olduğu sürece bu fikre sahip müminlerin olması doğaldır. Müslüman Kardeşler’in de hedefi öncelikle imana davettir, ahirettir, şehadettir. Hareket insanlığın İslâm’la dirilmesini, İslâm’ın hayatın her alanında yayılmasını ve kuvvet bulmasını amaçlamaktadır. Bu anlamda acizane görüşüm Hz. Peygamber’in (as) daveti, mücadelesi, ashabının hayatı ve duruşu ne kadar siyasi ise İhvan-ı Müslimin de ancak o kadar siyasidir.