Müslüman Kardeşler Teşkilâtı’nın (kısaca: İhvân) sürgündeki liderlerinden İbrahim Munîr, İngiliz Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, “Mısır yönetimiyle yeni bir iktidar kavgasına daha girmeyeceklerini” vurguladı. Munîr, “Şiddeti kategorik olarak reddediyoruz ve onu İhvân ideolojisinin dışında bir yöntem olarak görüyoruz. Sadece şiddeti ve silah kullanımını değil, herhangi bir biçimde Mısır’da güç mücadelesine girmeyi de reddediyoruz. İsterse bu, devlet tarafından siyasi partiler arasında organize edilen seçimlere girmek şeklinde olsun… Bütün bunlar, tarafımızdan kesin bir şekilde reddedilmektedir” diyerek, İhvân’ın Mısır siyaset sahnesinden bütünüyle çekildiğini dünyaya ilân etti.
İbrahim Munîr, İhvân çizgisi içinde başlı başlına dikkat çekici bir aktör:
1937 doğumlu olan Munîr, İhvân saflarına gençlik yıllarında katıldı. Kral Faruk’un devrildiği 23 Temmuz 1952 darbesinden iki yıl sonra, darbenin perde arkasındaki lideri Cemal Abdunnâsır’a İskenderiye’de düzenlenen suikast girişimi, Munîr’in de aralarında bulunduğu on binlerce kişinin hapse atılmasına yol açtı. Müebbet hapse mahkûm edilen Munîr, 1970’de Abdunnâsır’ın yerini alan Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Enver Sedat’ın çıkardığı genel afla 1975’te özgürlüğüne kavuştu. Sovyetler Birliği’nin Mısır üzerindeki etkinliğini kırmak için ABD’ye yanaşan, bu politikanın halka bakan yüzünde de komünistlere karşı “İslâmcı”ları desteklemeyi seçen Sedat’ın iktidarı, İhvân kadroları için büyük ölçüde özgürlük ve rahatlık getirmişti. İbrahim Munîr yine de Mısır’da uzun süre kalmadı; önce Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşadı, ardından 1980’lerin başında İngiltere’nin başkenti Londra’ya yerleşti. İngiliz makamlarına yaptığı siyasî iltica talebi kabul edildi, kendisine oturum izni verildi.
Mısır’a en son 1987’de ayak basan İbrahim Munîr, sonrasında sürekli yurtdışındaydı. İhvân’ın uluslararası bağlantılarının kurulmasında rol oynadı, Avrupa’da İhvân’a bağlı bazı kurumları yönetti, teşkilâtın basın-yayınla ilişkilerini düzenledi. Hakkında kesinleşen hapis cezası sebebiyle 2011’den sonra da Mısır’a dönmeyen Munîr, 2020’de İhvân’ın son mürşidi (genel başkanı) Mahmûd İzzet’in de tutuklanmasıyla, liderlik vazifesini üstlendi. Ancak bu süreç, teşkilâtta ciddi ayrışmalara ve problemlere yol açtı. Zira İhvân içinde Munîr’i “başına buyruk” bir şahsiyet olarak değerlendirenler az değildi. Gerilimli bir sürecin ardından, geçtiğimiz ekim ayında İhvân adına yapılan bir duyuruyla, İbrahim Munîr’in “teşkilâtı temsil etmediği” kamuoyuna bildirildi.
Londra’da yaşayan Munîr, bu arka plana rağmen, yine de İhvân saflarında sözlerine kulak verilen bir isim. Reuters’a verdiği son mülakatta da kendisinden “Teşkilâtın hal-i hazırdaki fiilî lideri” olarak bahsedilmiş. Bu tanımın, Munîr’in tercihi olduğunu anlamak zor değil.
İbrahim Munîr’in mezkûr ifadeleri, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin ülkede kapsamlı bir “ulusal diyalog” başlatılacağını açıklamasından hemen sonraya denk gelmesi itibariyle de dikkatleri çekti. Ramazan ayından itibaren bu yöndeki vurgularını sıklaştıran Sisi, Mısır’ın içinden geçmekte olduğu zor şartlar düşünüldüğünde, herkesin ortak bir paydada buluşmasının gerekliliğinden söz ediyor. Ancak eş zamanlı olarak, İhvân’ı da ülkeyi istikrarsızlaştırmakla suçlayan Sisi, yaptığı konuşmalardan birinde, teşkilâtın üst düzey isimlerinden Hayrat Şâtır’ın kendisini tehdit ettiğini bile dile getirdi. İhvân’ın Muhammed Mursi’den önceki cumhurbaşkanı adayı olan ve adaylığı Mısır Yüksek Seçim Kurulu tarafından veto edilen Şâtır, şu anda hâlâ hapiste.
İlave olarak, Mısır medyası, 2013’te başladığı İhvân karşıtı yayınlarını bütün şiddetiyle devam ettiriyor. Geçtiğimiz aylarda 30 bölüm halinde yayınlanan “El İhtiyâr” (Tercih) adlı bir televizyon dizisi, Abdulfettah Sisi’nin 2012-2014 arasında oynadığı rolü öne çıkardı. Sisi’nin “ülkeyi kaostan kurtaran kahraman” olarak konumlandırıldığı dizi, bizzat Sisi tarafından “Gerçekler, olduğu gibi yansıtılmış” şeklinde övgü aldı.
Bu atmosferde, “Mısır yönetimi, acaba İhvân’la barışabilir mi?” sorusu anlamsız veya lüzumsuz gelebilir. Ancak burası Ortadoğu ve bu topraklarda hiçbir şey imkânsız değil. Üstelik İhvân’ın tarihi de, iktidarla ilişkiler noktasında yükselişli-düşüşlü bir seyre sahip. Nasipse, cumartesi yazısında bu seyrin başlıca duraklarını ve dönüm noktalarını konuşalım.