Başını örten kızlar neden felsefe bilmeli?
Bizim örtündüğümüz günlerde başörtüsü ya da bütüncül bir tanımlamayla tesettür seküler kesimde tartışılır, diğer kesim bunu tartışmadan kesin veri olarak kabul ederdi. Seküler kesimin ‘başörtüsü aslında dini bir buyruk değil’ argümanına karşı bizim ‘bunun dini bir emir olduğu’na dair tartışmalarımız gençliğimizi yedi bitirdi.
İsmail Kara yeni kitabı “İçimden Geçen Günler’de”, uzun süredir yazmaktan imtina ettiği bu konuya ‘Tesettürlü Kızlar Özgünlüğü mü Özgürlüğü mü Tercih Ettiler?’ başlığıyla bir bölüm açmış. Ki İslamcılık-modernleşme hareketleri konusunda ortaya koyduğu eserlerle sahasının duayen bir ismi olan İsmail Kara, tartışmanın en önemli, en karmaşık ve mühim cüzü olan kadın konusuna burada değiniyor. Değiniyor diyorum çünkü bu konuda İslamcı hareket içinden gelen kadınların dahi yeterince ve içerden konuşmadıkları kanaatinde.
İsmail Kara Müslüman Kadını kitabının hikayesi üzerinden konuya giriyor. Müslüman Kadını, Kasım Emin’in el-Mer’etü’l-Cedîde kitabına Ferid Vecdi’nin yazdığı bir reddiyedir. Mehmed Âkif Ersoy 1901’de basılan Ferid Vecdi’nin el-Mer’etü’l Müslime kitabını Müslüman Kadını ismiyle Türkçeye tercüme etmiştir. Bu kitabın hikayesi önemli, çünkü Kasım Emin’in tesettürün Kur’ân’da emredilmediğini ve diğer milletlerden alındığını iddia etmesi ve kadın hakkında ileri sürdüğü düşünceler Mısır’da büyük tartışmalara yol açmıştı. Yine Mısırlı bir mütefekkir olan Ferid Vecdi, Kasım Emin’in fikirlerinin kritiğini yapar. Ki bunlar başörtüsüyle ilgili ilk ciddi tartışmalar sayılabilir. Müslüman entelektüeller arasında bugüne kadar süren tartışmalar böylece başlar.
İsmail Kara bugün Müslümanlar arasında başörtüsünü, tesettürü sıkı bir şekilde savunanların da onu teferruat görenlerin de tek tip ve dar bir görüş ve yorumun mahkumu olduğunu söylüyor. Modernliğin zaten tek tipliği dayattığını, modern din tasavvurlarının da, din karşıtı düşüncelerin de laikliğin de tek tip ve daraltıcı olduğunu anlatıyor.
Burada Akbaba Dergisi’ndeki ve Yeni Şafak’taki iki görüntüyü örnek veriyor. Akbaba’daki karikatürde Ortak Pazar panosu önündeki çarşaflı kadın, şalvarlı erkek Avrupa medeniyetine dahil olmaya engel olarak gösteriyor. Yeni Şafak’taki ‘Elif Kavakçı’nın tasarımı ile başörtülü kadınlar özgürce ata binip spor yapabilecek’ haberinde ise kadın özgürlüğünün ata binip spor yapma üzerinden anlatılmasına dikkat çekiyor. ‘Mantık farklılığı nerede?’ diye soruyor. Yazının sonunda İsmet Özel’in ‘Başını Örten Kızlar Felsefe Bilmelidir’ yazısına dikkat çekiyor: “Müslüman kimliğin dışa vurulması ile medeni hayatın hakkıyla yaşanması arasında niza var…. Başını örten kızlar felsefe bilmelidir. Aksi halde iç huzuru nedir hiç bilmeyecekler…. “ İsmet Özel bu başlıktaki yazılarını kitaplaştırdı. Kitabın arka kapak yazısında diyor ki: “Türk istiklali sözüne bir mana atfetmek için başını örten kızların felsefe bildiği günü beklemekten başka çare yok. Varsa ben bilmiyorum.”
İsmail Kara ile bu konu üzerine yaptığımız sohbet bu pazar Türk Kahvesi programında yayınlanacak. İsmail Kara’nın ‘Tesettürlü kızlar özgünlüğü mü özgürlüğü mü tercih ettiler?’ sorusuna cevabını merak ediyorum. Benim cevabım ise ayrı bir yazı konusu.